Kadir geceleri çoğunlukla bizim evde toplanırdı aile fertleri. Kadınlar başlarına tülbent örter, radyodan, daha sonraları siyah beyaz TRT ekranından canlı yayınlanan Bülbül Hocalı kadir gecesi mevlit programı dinlenir, dua bölümünde eller açılır hocanın duasına amin denirdi.

Hiç unutmam duayı yapan hoca, radyolu ve televizyonlu dönemlerde şöyle derdi: “Bugün burada, camimizde ve radyoları (ekranları) başında el açıp dualarımıza amin diyen mümin kardeşlerimizin...”

***

Türkiye Yüzyılı programına davet edilecek kadar şanslı olmasak da sabahtan yatsıya AKP yayını yapan televizyonlarımız sayesinde, ekran başında el açıp olmayacak duaya canlı canlı amin dedim!

Daha işin başında yapıştırdın, ‘olmayacak duaya amin’ lafını, önyargılısın işte... Aç kulağını bir dinle diyen önyargısızlar için bu durumu sonra izah edeceğim...

Devam edeyim...

Kırmızı dipli mumla davet edilen duayen üstatların köşelerinde verdikleri kıymetli bilgiler, davet edilmediği halde programı salona partili bir elemanmış gibi girip izleyen, çok da güzel haberleştiren Gazeteduvar’dan Serkan Alan’ın yazdıkları, canlı yayınlarda görüp, duyduklarımla birleşince, oradaymışım duygusu oluştu bende!

Mesela Hande Fırat sayesinde bazı medya patronlarının, AKP’den sürekli ihale alan patronların, gazilerin, engelli sporcuların, sendikacıların, azınlık temsilcilerinin, Alevi dedelerinin, sivil toplum örgütü yöneticilerinin, yabancı misyon temsilcilerinin, akademisyenlerin, ‘seçkin’ gazeteci ve sosyal medya fenomenlerinin ayrı kapıdan ‘misafir’ kartlarıyla salona alındıklarını öğrendim.

AKP’den havadis denince ilk akla gelen duayen Abdülkadir Selvi’den koskoca bakanların, vekillerin tribünlerde ‘halkın’ ise salonun tam ortasında oturduğunun bilgisini göğsüm kabararak aldım!

Salona girenlerin ve de Arena bahçesinde bekletilen kalabalığın kurulan dev çadırdaki çeşitli standları ziyaret ettiklerini öğrendim. Alana getirilen uçak ve helikopterle hatıra fotoğrafı çektirmek için yarış yapıldığını, Makine ve Kimya Endüstrisi standındaki birbirinden öldürücü silahların, kurşunların fotoğrafını çekmeyenin kalmadığı bilgisini notlarımın arasına kattım.

Dünya liderimizin salona gelirken geçtiği yollara, milyon dolarlık makam arabasının üzerine kutular dolusu gül yaprakları dökülmesinin, binlerce karanfil atılmasının fotoğraflarını inceledim.

Türkiye Yüzyılı’na pek yakıştı!

Sonra gösterişli ışıkların arasından sahneye çıktı Erdoğan... 1 saat 35 dakikada promterlara yansıtılan 16 başlıkta toplanmış, 25 sayfalık konuşma metnini okudu!

“Türkiye Yüzyılı, kimlik siyaseti yerine birlik siyasetini, kutuplaştırma siyaseti yerine bütünleştirme siyaseti, inkar siyaseti yerine kucaklama siyaseti, tahakküm(baskı-zorbalık) siyaseti yerine özgürlük siyaseti, nefret siyaseti yerine sevgi siyasetini ikame etmenin adıdır” dedi.

“Gelin, bu yolu kadını erkeğiyle, genci yaşlısıyla, her kesimden insanımızla beraber yürüyelim” dedi.

“Milletimize kazandırdığımız eser ve hizmetleri, ona minnetimizi ifadenin sadece bir dibacesi olarak görüyoruz” dedi(!)

(Bu lafı bulup konuşma metnine yazan, ‘Cumhuriyet bizim alfabemizi, dilimizi yok etmiştir’ diyen Mahir Ünal olmasın sakın... TDK her ne kadar dibace diyorsa da Farsça’dan gelen kelimenin doğrusu dibaçe... Başlangıç duası sözünden evrilerek, başlangıç ya da giriş anlamına geliyor.)

Yani, dibaçe diyen Erdoğan, ‘bugüne kadar yaptıklarımız daha başlangıç’ demeye getiriyor!

Zaman ilerliyor... Erdoğan konuşurken tribünlerden yoğun çıkış başlıyor! Görevliler devreye girip, “Daha on beş dakika var. Salon boşalıyor, oturun! Cumhurbaşkanı konuşuyor, salondan çıkılır mı” diye uyarıyor. Laf dinlemeyip gidenlerin boşluğunu merdivenlerde oturanlar dolduruyor.

Az sonra gidenler de geri dönüyor... Liderleri ‘Türkiye Yüzyılı baskı değil özgürlük yüzyılı olacak’ derken salonun kapıları kapalıymış, konuşma bitene kadar dışarı çıkmak yasakmış meğer!

Bütün bu bilgilerin arasında promtera bakarak BİRLİK diyen, BÜTÜNLEŞTİRME diyen, KUCAKLAMA diyen, ÖZGÜRLÜK diyen, nefret yerine SEVGİ diyen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın sözleriyle ilgili olarak taa en başta, ‘olmayacak duaya amin’ demiştim.

Önyargı değildi! İzah edeyim...

Erdoğan 95 dakika süren konuşmasında bir kez, sadece bir kez konuşma metninden çıktı! Promtera bakmadan konuştu, şu cümleyi kurdu: Bu muhalefetin kafası basmaz, anlamaz bunlar anlamaz!