Duydukça şaşırıyorum...

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlerken, kendimi başka bir ülkede, sorunları çözülmüş bir mutluluklar ülkesinde zannettim.

Düşündüm...

Sayın Cumhurbaşkanı’nın çizdiği harika tablolar gerçekse, millet neden sıkıntı içinde? Neden insanlarımızı ucuz ekmek kuyruklarında çırpınıp helâk oluyor?

Dertli anneler neden “Çocuklarımıza süt alamıyoruz” diye feryat ediyor?

İşçi, çiftçi ve 13 milyon emekli neden “Geçinemiyoruz” diye ağlaşıyor?

★★★

Cumhurbaşkanı Erdoğan “ARGE ve Yenilik Atılım” toplantısında:

“Bundan 10 yıl, 20 yıl önceki hedeflerimize ulaşmakla kalmadık, çoğu alanda öne geçtik. Artık dışarıya gıpta ile bakan bir ülke değil, çalışmaları ve başarıları mercek altına alınan bir ülke var” dedi ve ekledi:

“Hiçbir alanı boş bırakmadan, hiçbir alanı ihmal etmeden, siyasetten ekonomiye, sosyal alandan teknolojiye, tüm başlıklarda zirveyi amaçlıyoruz. Şimdi gözümüzü 2053’e diktik.”

★★★

Gözümüzü 2053’e dikmek iyi de, Sayın Erdoğan önceki yıllarda hep “2023 hedeflerinden” bahsediyordu. Peki, o hedeflere ne oldu?

Bunu millete anlatmadan 30 yıl sonraya, 2053 yılına atlamak olur mu?

2011 yılında Erdoğan Başbakan iken Türk milletine defalarca vaat ettiği “2023 hedefleri” vardı.

Neler neler yapılacaktı? Söyledikleri arşivlerde duruyor.

Bu muazzam hedefler gerçekleşti mi?

■ Kişi başına milli gelirimiz 25 bin dolara yükselecekti. (Tam tersine 12 bin dolardan 9 bin 900 dolara düştü.)

■ Enflasyon sıfırlanacaktı. (Tam tersine resmi enflasyon bile yüzde 64’e çıktı)

■ İşsizlik yüzde 5 seviyelerine inecekti. (Bunun iki katını aşarak yüzde 10.3 oldu.)

■ Türk ekonomisi dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girecekti. (O tarihte 17’nciydik, tam tersine 22’nciliğe geriledik.)

■ İhracatımız 500 milyar dolar olacaktı. (Bu hedefin yarısına bile ulaşamadık. 2022 yılı ihracatımız 231 milyar dolarda kaldı.)

★★★

İşte, 2023 hedeflerinin akıbeti bu...

Bu büyük vaatlerin bir tanesi bile tutmadı!

Bir hayal dünyasında yaşadık!

Şimdi yeni yeni vaatler sıralanıyor, hedef olarak 2053 gösteriliyor...

Yani 30 yıl sonrası!

Umutlar Kaf Dağı’nın ardında kaldı!

İki meslektaşımızın acı günü


İki gazeteci dostumuz Ufuk Büyükçelebi ve Murat Büyükçelebi dün hayatlarının en acılı gününü yaşadı...

İki kardeş gazeteci, anneleri Meliha Büyükçelebi’yi toprağa verdiler.

Ana gibi yar olmaz” denir. Anne sevgisi diğer sevgilerin hiçbirine benzemez. Annenin kaybı, insanın ciğerlerini yakar. Hayat boyu
süren sevgi, annenin ölümünden sonra da devam eder.

Ufuk Büyükçelebi ve Murat Büyükçelebi ile eski yıllarda aynı gazetede uzun süre birlikte çalıştık. Bu nedenle onların anne sevgilerini bilirim.

Herkesin saygı duyduğu bir hanımefendi olan Meliha Büyükçelebi dün Ataköy Camii’nde kılınan öğle namazından sonra Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verildi. Mekânı cennet olsun.

Değerli meslektaşlarım Ufuk Büyükçelebi ve Murat Büyükçelebi’ye baş sağlığı ve Allah’tan sabır diliyorum.

TEBESSÜM

“Öyle yağma yok!”


Temel, sözlüsü Fadime’nin gözlerinin içine baygın bir şekilde bakarak:

“Artık sabrım tükendi sevgilim” der “Şunun şurasında düğüne bir hafta bir şey kaldı. Hadi gel bizim eve gidelim, biraz sevişiriz. Nasıl olsa haftaya evleniyoruz.”

Fadime suratını asarak:

“Öyle yağma yok!” der “Her seferinde böyle söylüyorlar. Artık yaş tahtaya basmam!”

GÜNÜN SÖZÜ


Para alkol gibidir, çoğaldıkça insanların başını döndürür!