İstanbulun trafiği malum... Keşmekeş içinde...

İstanbul Trafik Müdürlüğü bu kahredici trafik kargaşasını önlemek için ne yapıyor?

“Hiçbir şey yapmıyor” diyemem! Bana gelen şikayet mektuplarından anladığıma göre trafikçilerin, trafiği düzeltmek gibi bir dertleri yok, sadece bol bol ceza yazıyorlar!

Eskiden ana caddelerde sıkışıklığı önlemek için trafik polisleri görev yapar, araçların akışını yönlendirirdi... Şimdi o da yok! “Saldım çayıra, Mevlam kayıra” misali!

Memurlar emir kulu... Herhalde amirlerinden öyle talimat alıyorlar ki, hep “ceza kesme” turlarına çıkıyor, uçana kaçana ceza yazıyorlar! Ancak...

O cezaların, trafiğin düzelmesine hiçbir faydası yok. Çünkü sürücüler, neden ceza kesildiğini bilmiyor. Hatasını bilmeyen bir sürücü aynı hatayı her zaman yapar. Trafik polisi sadece ceza kesmek için mi var?

★★★

Bir hanım okurumdan ilginç bir mektup aldım. Şöyle yazıyor:

“9 Ocak günü akşam saatleriydi. Aracımla Etiler Nispetiye Caddesi’nde giderken birden fenalık hissettim. Kalbime sancı girmişti... Korktum...

Trafiği tıkamamak için aracımı kenara çekip, flaşörleri de yakarak durdum. Çantamda taşıdığım ‘İsordil’ adlı damar açıcı ilacımı ararken bir polis aracı yanı başımda durur gibi oldu.

Bana yardım edeceklerini sanarak umutlandım. “Niye durdunuz hanımefendi?” diye sormalarını bekledim. Fakat araç biraz durakladıktan sonra geçip gitti.

Çantamı açıp, hızla eriyip kana karışarak damarları açıp hayat kurtaran İsordil ilacımı aldıktan biraz sonra sancım geçti, kendime geldim. Orada topu topu birkaç dakika durmuştum.

İçinde iki polis memurunun bulunduğu araç durup memur beyler bana, ne olduğumu sorsaydı, onlardan hastaneye gitmek için yardım isteyecektim. Fakat geçip gittiler...

Birkaç gün sonra öğrendim. Polisler plakamı tespit edip trafik cezası yazmak için yanımda duraklamışlar meğerse...

Üç gün sonra evime “Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü, B Bölgesi Trafik Ekipler Amirliği’nden 436 lira Trafik İdari Para Cezası tebligatı” geldi.

O parayı öderim, önemli değil, fakat... “Helal olsun böyle vicdanlı polislerimize!” diye düşünmeden de edemedim.

Trafik ekiplerinin görevi sadece ceza yazıp devlete para toplamak mıdır?

İnsanlık görevleri yok mudur?”

NOT: “Bu mektubu yayınlamaya değer bulursanız lütfen adımı yazmayınız. Başıma bir şeyler gelebilir. Yeni bir haksızlığa uğramak istemem.”

Scooter eziyeti ve belediye!


Kadıköy Belediyesi hakkında çok şikayet geliyor ama, ünlü bir gazeteci meslektaşımın da o belediyeden şikayet edeceğini düşünmüyordum. Demek ki, vatandaşlar yok yere mesaj yollamıyorlar!

Kadıköy Moda’da oturan yazar dostum Melih Aşık, köşesinde halkın bir sıkıntısını şöyle yazdı:

“Kaldırım zaten yok. Var olan kaldırımların da yarısı esnaf tarafından işgalde, yarısı da gelişigüzel bırakılmış scooter’larla kapatılmış durumda. Adam scooter’dan iniyor, aracı kaldırıma fırlatıp gidiyor.

Belediyeler bu başına buyruk şirketlerle temasa geçebilir. Şirketler adam görevlendirir. Bu adamlar semtte sürekli dolaşarak kaldırımları işgal eden scooter’ları kenara çekebilir.

Scooter şirketleri belli ki sırtlarını sağlam yere dayamışlar. Kimse onlara söz geçiremiyor. Belediyeler aciz. Hiç değilse şu kaldırımları temiz tutsunlar.”

TEBESSÜM

Memur maaşları...


İki memur, akşam iş dönüşü kahvede oturup dertleşirlerken laf kendilerine yapılan yüzde 30 maaş zammına gelir. Birinci memur sorar:

“Merak ettim, eğer senin eline Cumhurbaşkanı maaşı geçseydi ne yapardın?”

İkinci memur:

“Valla” der “Onu bilmem ama Cumhurbaşkanı’nın eline benim maaşım geçseydi ne yapardı, çok merak ediyorum.”

GÜNÜN SÖZÜ


Olgunlaşarak vakti gelen fikir, bütün ordulardan güçlüdür!