Ümit Özdağ, “Zafer Partisi kurulduğu zaman Türk siyasetinde hiçbir parti sığınmacıların geri dönmesinden bahsetmiyordu, hepsi sığınmacı-ların Göç ve Entegrasyon Bakanlığı kurarak Türkiye’de kalacaklarını ifade ediyorlardı. Hükümet de çok net bir şekilde bir entegrasyon pla-nını gizli olarak başlatmıştı” dedi.


İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de aday çıkaracaklarını söyleyen Ümit Özdağ, “Kimse bize ‘partiler üstü’ masalını anlatmasın. Zafer Partisi’nin oyları böldüğünü de hiç kimse söyleyemez. Oyları asıl bölenler yirmi bir senedir Erdoğan karşısında mağlubiyetten mağlubiyete koşanlardır” diye konuştu.

Yerel seçimler yaklaşırken muhalefet partilerinin artık bir ittifak içinde seçime girmeyecekleri ve kendi adaylarını çıkaracakları da liderlerin ve milletvekillerinin yaptığı konuşmalarla kesinlik kazanmaya başladı. Belki İstanbul’da ve Ankara’da iki büyük muhalefet partisinin aynı aday üzerinde anlaşması mümkün olabilir ama diğer il ve ilçelerin çoğunda her partinin kendi adayını çıkaracağı görülüyor. Böyle bir durumda sonuç ne olabilir, mülteciler giderek daha büyük bir güvenlik sorunu haline gelirken bu sorun nasıl çözülecek, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Partiler ötesi İstanbul ittifakı” önerisini destekleyecekler mi, başörtüsüyle ilgili Anayasa değişikliği için ne düşünüyor, bu soruları Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ’a sordum.

TÜRK HALKI DEĞİŞTİ

■ Sayın Özdağ, siz sığınmacıların yaratacağı risklerin üstünde hep durdunuz, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş da Hatay’daki duruma sık sık dikkat çekti, son olarak “Hatay’da büyük bir hastanede 28 doğumdan 26’sı Suriyeli, Türkler azınlığa düşecek” dedi. Ülkede buna bağlı şiddet olayları da arttı, Meclis çalıştırılmadığına göre sizce nasıl bir çözüm olacak?

Ülkemizin demografik yapısının iç savaştan geçmiş toplumlardan gerçekleşen göçle 2011’den bu yana çok radikal bir şekilde değiştiği aşikardır. Birleşmiş Milletler’in vermiş olduğu kayıtsız sığınmacı ve kaçakları içermeyen raporlara göre bile Türkiye son 10 senede dünyada en çok sığınmacı alan ülke olmak durumundadır. Türkiye’yi dünyada birinci sıraya taşıyan sığınmacıların ve kaçakların sayısı –kayıtlı olmayanlarla birlikte- 13 milyonu aşmış görünmektedir. Bu 13 milyonun 7 milyonu Suriyeli, 2 milyonu Afgan, 2 milyonu Afrikalı, geriye kalan 2 milyon da Pakistan, Irak, İran, Libya, Mısır, Ukrayna, Rusya gibi dünyanın değişik ülkelerinden gelen kaçak ve sığınmacılardan oluşmaktadır. Artık mesele Türkiye’nin ne demografik, ne ekonomik olarak taşıyabileceği boyutu çoktan geçmiştir ve bugün Türkiye’de yaşamış olduğumuz derin ekonomik krizi bu sığınmacı ve kaçakların varlığı daha da ağır hale getirmektedir ve demografik yapısı değişen Türkiye hızla etnik merkezli bir iç çatışmaya doğru sürüklenme potansiyeline girmiş görünmektedir. Zafer Partisi “Anadolu Kalesi” projesiyle sığınmacıların vatanlarına gerekirse zorla yollanacağı hususunu kamuoyunun gündemine getirdi ve 2023 seçimlerine giderken CHP, İYİ Parti, DEVA, Gelecek, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Ak Parti, hepsi “Sığınmacıları yollayacağız” demek zorunda kaldılar, çünkü Türk halkının yüzde 90’ına yakını aslında Zafer Partisi’nin ortaya koyduğu bu politikayı destekliyor. Bu bile Türkiye için büyük bir kazançtır, sığınmacıların kabullenilmesi gerektiği kendisine empoze edilen, bu konuda “sığınmacılar gitmez” diyen, öğretilmiş çaresizliğe sürüklenen Türk halkı bizim verdiğimiz bu mücadele sayesinde bu öğretilmiş çaresizlikten kurtuldu. Biz  Türk halkının menfaatlerini temsil eden politikalarımıza devam edeceğiz. Zafer Partisi dışında hiçbir siyasi partinin sığınmacı ve kaçakları memleketlerine yollamaya niyetleri yok. Biz ‘Ottawa Antlaşması’ndan çekilelim ve sınırlarımıza tekrar mayın döşeyelim’ diyoruz, yapılması gereken budur.

İngiltere bu anlaşmayla Türkiye’yi Ruanda yaptı


■ İngiltere’yle “Türkiye’den gidecek göçmenleri burada kendilerinin durdurması” konusunda bir anlaşma yapılmış ve bunu İngilizlerden duyduk. Buna ne diyorsunuz?

Bu bir geri kabul anlaşmasıdır, İngiltere bir anlamda Türkiye’yi Ruanda yapmıştır. Benzer bir anlaşmayı önce Arnavutluk’la imzaladılar. Bu anlaşmanın içeriği Türk halkından kaçırılıyor ama İngiliz kaynaklarından öğrendiğimiz gösteriyor ki İngiltere’de yakalanan kaçaklar da Türkiye’ye iade edilecekler. AB ile yapılan, Türkiye’nin milli menfaatlerini alçakça ihlal eden Geri Kabul Anlaşması’nın bir benzeri de İngilizlerle yapılmış durumda.

Kimse bize ‘partiler üstü’ masalını anlatmasın, seçime tek gireceğiz


■ İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yerel seçimler için “Partiler ötesi İstanbul ittifakı kuracağız” dedi. İstanbul’un Cumhur İttifakına geçmemesi çok önemli olduğuna göre siz bu ittifakın içinde olur musunuz?

Hayır, biz İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de kendi adaylarımızla seçime gideceğiz, kimse bize “partiler üstü” masalını anlatmasın. İstanbul’da, 5 yıl süreyle hizmet imkanını doğru dürüst değerlendirmeyip, kendi kişisel kariyer planlamasını yapan bir belediye başkanının İstanbul için faydalı olacağını düşünmüyorum.

■ Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisi’nden İBB başkanı seçildiği 1994 yerel seçiminde aslında ana muhalefet partisi adayı seçimi almak üzereyken muhalefetten başka adayların ortaya çıkmasıyla seçimi kazanmıştı. Meral Akşener de kendi adaylarını çıkaracağını söylediğine göre 1994’teki durum bu seçim için de söz konusu olmayacak mı?

İmamoğlu geçen seçimlerde çok büyük bir destek bularak seçimleri kazandı. Bunu doğru bir şekilde değerlendirmesi durumunda bugün böyle bir konuyu konuşmuyor olurduk ama İmamoğlu vaktini İstanbul’a ayırmak yerine sürekli Cumhuriyet Halk Partisi başkanlığı ve cumhurbaşkanı adaylığı üzerinde durdu ve bugün gelmiş olduğumuz yer, “Beni desteklerseniz kazanırım” noktası.

■ Burada artık partilerin kazanmasından çok “yerel seçimler kaybedilirse cumhuriyet rejiminin tehlikeye girmesi” söz konusu değil mi?

Her seçimde bizim karşımıza bu söylemle gelinmesinden artık Türk halkı bıktı. En son seçimde de bu söylemle gelindi bize. Biz 2’inci turda hiçbir talepte bulunmadan sadece Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerinin savunulması, terörle mücadele ve sığınmacıların vatanlarına yollanmasının kabul edilmesi çerçevesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekledik. Zafer Partisi’nin oyları böldüğünü hiç kimse söyleyemez, oyları asıl bölen 21 senedir Erdoğan karşısında mağlubiyetten mağlubiyete koşanlardır.

Ormanlara büyük su kanalları döşenmeli


■ Önce güney sahillerimizdeki değerli ormanların çoğu yeterli yangın uçağı ve helikopteri olmadığı için yanıp kül oldu, son olarak Çanakkale yangını günlerce sürdü, bu teknoloji çağında hala gece çalışabilecek sadece 4 helikopter vardı. Doğal olarak yine devletin araba ve uçak filosu israfı gündeme geldi. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bu bölgenin tehdit altında olduğu biliniyor. Neden Türkiye’nin ekolojik dengesi için çok önemli olan bölgeye büyük su pompalama borularıyla bir alt yapı döşenmez? Denizden suyunu ormanın içerisine borularla basacak bir sistemle yangın yerden de söndürülmez?

■ Ama yerden de söndürüyorlar, çok sayıda araçla su taşındı.

Büyük su kanallarıyla su ormanın içine taşınsa çok daha güçlü bir su kaynağı ile çok daha hızlı müdahale edilebilirdi. Bizim ormancılık politikamız  çok daha farklı. Ormanlarımızın sadece çam ormanlarından oluşmasını doğru bulmuyoruz yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar yetiştirmemiz gerektiğini düşünüyoruz, bunu da yapacağız.

Vatanseverlik vatan toprağını korumaktır


■ Ormanlarımız bir yandan da “kömür çıkarma, altın arama “denerek kesiliyor, binlerce ağaç yok ediliyor. Bu da önlenemediğine, Cumhur İttifakı kesim kararını sürdürdüğüne göre ormansız mı kalacağız?

Kendi ormanlarını koruyan Kanada’nın firmalarının Türkiye’de Türk halkına ait ormanları vicdansızca tahrip ettiğini, toprağı da vicdansızca zehirlediğini görüyoruz. Durum budur. Erzincan İliç’te Harran’a kadar bütün topraklarımızı siyanür tehdidi altında bırakan madeni biz kapattırdık, sonra açıldı. Akbelen’e hem geçen sene, hem bu sene gittik. Vatanseverliğin sadece soyut bir tarih sevmekle veya soyut bir millet sevmekle değil, vatan coğrafyasına sahip çıkarak mümkün olduğunu düşünüyoruz ve yapıyoruz.

Başörtüyle ilgili ittifakı Kemal Kılıçdaroğlu’na sormalısınız!


Başörtüsü teklifi Aralık 2022’de TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu. AKP’li kadın vekiller, teklifin detaylarını basın açıklamasıyla duyurmuştu.


■ Cumhurbaşkanı Erdoğan da iktidar medyasının yaptığı gibi son konuşmalarında CHP’nin iç meselelerine yoğunlaşıyor, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugüne kadarki seçim yenilgilerinden sonra istifa etmesi gerektiğini vurguluyor, sizce neden?

Ben Erdoğan’ın özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’yla uğraştığını düşünmüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi hâlâ şekilsel olarak da bir ana muhalefet partisi pozisyonunda. Ve AK Parti de şekilsel de olsa ana muhalefet partisiyle uğraşacaktır. Ancak Ak Parti’nin bütün sosyal medya provokasyon ve ajitasyon ekibinin hedefinde olan Cumhuriyet Halk Partisi değil, Zafer Partisi.

■ Bir de başörtüsü için yapılacak Anayasa değişikliği konusu var gündemde. AKP, MHP, İYİ Parti, Memleket Partisi, DEVA Partisi, HDP, Saadet Partisi, hepsi oy verirse yeterli oy çıkar deniyor. Sizce Anayasa’da bu değişiklik yapılmalı mıdır?

Bu soruyu bana değil, ‘bu konuyu gündeme getiren’ Kemal Kılıçdaroğlu’na sormalısınız. İki, bu soruyu ‘bu ittifakın Meclis’e girmesini Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçmeninin oyuyla sağlayan’ Kemal Beye sormalısınız. Biz Meclis’te bile değiliz Zafer Partisi olarak

Şeriat için kışkırtma senaryosu yaşıyoruz


■ Hoca kıyafeti giymiş çok sayıda kişi artık milletin Atatürk sevgisine karşı veya doğrudan Atatürk’ü aşağılayan, hakaret eden konuşmalar yapmaya başladılar. Vatandaşlar bir tweetten, gazetecileri bir haberden dolayı hapse atılırken bunlara ses çıkarılmıyor. Bu adaletsizlik nereye gidiyor sizce?

Şeriat için kışkırtma senaryolarını yaşıyoruz. Biz bunlarla en etkin mücadele eden parti konumundayız. Bakın “Hatay Arap toprağıdır” diyen sözde imama karşı Ümit Özdağ ve Zafer Partisi’nden başka hiç kimse suç duyurusunda bulunmadı. Yine, Atatürk’e ve Cumhuriyete karşı yapılan saldırılarla aktif olarak mücadele edeceğini benden başka hiçbir genel başkan açıklamadı. Sosyal medya üzerinde her gün Atatürk’e yönelik, Cumhuriyetimize yönelik saldırılarla mücadele ettiği için selefi radikallerden Ak Parti trollerine kadar bütün saldırgan çevrelerin değişik yalan ve iftiralarına maruz kalan kişi Ümit Özdağ, parti Zafer Partisi’dir, bu mücadeleye devam edeceğiz. Cumhuriyetin 100’üncü yılını hak ettiği gibi kutlamak mücadele veren de biziz. Bakın İnebolu’dan Ankara’ya 300 kilometrelik bir yürüyüşü 28 Ağustos’ta başlatıyoruz. Cumhuriyetin 100’üncü yılı için “100’üncü Yıl Marşı” yazdık, bestelettik ve şimdi 28’inde ilk kez söyleyeceğiz. CHP, Cumhuriyetin 100’üncü yılını kutlamak için ne yapıyor merak ediyorum.

.