Frigler... Orta Anadolu’da hüküm sürmüş bir uygarlıktı. İşler iyi giderken düzenleri bozuldu. İleri gelenler kurtarıcı arayışına girip, ünlü bir kahine gitti... Kahin şöyle dedi: Şehre kağnı ile giren ilk kişiyi kral yapın, düzeni ancak o sağlar!
Ahali meydanda toplanıp ilk kağnıyı ve onun sahibini bekledi.
Elinde kağnısını çeken öküzlerin yuları kan ter içinde kalmış fakir çiftçi Gordion girdi şehre. Kahinin dediğini yaptılar, bizim Eşek Kulaklı Kral Midas’ın babası Gordion’u tahta oturttular.
Kağnı ise bir tapınağa yerleştirildi... Boyunduruğu ve kızılcık ağacı kabuğundan yapılan kayışının uçları içe kıvrılarak görülemez, açılamaz düğümlerle bağlanınca kahinler kehanette bulundu: Kim ki kutsal kağnının kayışındaki düğümü çözer, bu toprakların hakimi olur!
Niceleri uğraşsa da çözemedi düğümü... Çocukluğundan beri bu efsaneyle büyüyen Büyük İskender geldi Gordion’a. İlk iş kağnıyı ve düğümü gördü. Uğraştı çözmek için, yok! Sinirlendi, çekti kılıcını kesti düğümü ve bağırdı... Çözdüm işte!
Bu zengin toprakların kapıları açıldı İskender’in önünde... Kehanet doğruymuş diyenler kısa sürede yanıldı ama! Henüz 33 yaşındayken toprakların hakimi olma hayaliyle göçüp gitti bu dünyadan Büyük İskender!
Kördüğüm kelimemizin kaynağı olduğuna inanılan Gordion nerede peki?
***
Pilot Yüzbaşı Fazıl hava keşfine çıkmıştı. Beylikköprü’de doğuya doğru yürüdüklerini gördüğü Yunan kuvvetleri, 7. Yunan tümeniydi. 23-24 Ağustos gecesi baskınla Sakarya ırmağını geçen bu tümen 4 gündür Polatlı yönüne azgınca saldırmış, taaa Gordion (Yassıhöyük Köyü) önlerine kadar ulaşmıştı.
Kurtuluş için canını dişine takan Türkler’in kaderi Gordion önlerinde düğümlenmişti!
Gordion işte burasıydı, Anadolu’nun ortasıydı... Özgür, bağımsız bir ülke mi olacaktık, yoksa yabancı askerlerin postalı altında ezilen mi? Bunun belli olacağı yerdi! Ve üstelik Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkent’i Ankara’nın burnunun dibindeydi...
***
Haziran 1921... Yunan Kralı büyük bir debdebeyle Ankara Seferine çıktı Atina’dan... Yunan gazetelerinin manşetleri aynıydı: Kral, Büyük İskender gibi Asya seferine çıkıyor. Gordion’un düğümünü çözüp önce Ankara’yı alacak, sonra da İstanbul Constantinopolis olacak!
***
Gazeteci yazar İsmail Hakkı Sevük, Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu’yu karış karış dolaştı, anı yazılar yazdı. Yunan işgali Ankara’ya doğru hızla ilerlerken cephenin çok yakınındaydı. Aktardığı şu anı unutulmaz.
İstanbul’dan gelip Kurtuluş Savaşı’na katılan bir subayımız anlattı. Anadolu’ya geçmeden önce sivil giysileriyle Haydarpaşa’da Kızıltoprak’a gitmek üzere bilet gişesinde sıra bekliyormuş. Önündeki bir Rum ile büyük ihtimal kendisi de Rum olan biletçinin yüksek sesle ve gülerek yaptıkları sohbete tanık olmuş. Şöyleymiş.
Rum yolcu: Bana bir bilet ver.
Biletçi: Nereye gideceksin?
Rum yolcu: Ankara’ya!
Biletçi: Hahaha... Hepimiz oraya gideceğiz de şimdi nereye bilet istiyorsun?
O gün duyduklarıyla yüreğinden yaralanan subay arkadaşımız anlatırken gözleri buğulandı, sonra şunu dedi: “Ben şimdi cepheye gidiyorum. Fakat Ankara’dan trene binerken birisi bana ‘Nereye gidiyorsun’ dese vereceğim cevap açıktır, İzmir’e!”
***
30 Ağustos 1922... Zafertepe’den bakıyordu Mustafa Kemal Atatürk. Yunan Ordusu’nun yarısı imha edilmiş, esir alınmıştı. Kalanlar, İzmir’e doğru kaçıyordu!
Yunan Kralı’nın Ankara’ya giderken Gordion düğümünü çözmek için uğramayı düşündüğü(!) Yassıhöyük Köyü’nün 300 kilometre uzağında, Kütahya’nın Çalköyü’nde yıkık bir evin avlusunda İsmet Paşa ve Fevzi Paşa ile birlikte ‘kırık bir kağnının’ üzerindeki haritaları inceledikten sonra, kahraman ordumuza talimat verdi Atatürk: Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!
***
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Birileri önemsizleştirmeye kalksa da, birileri dostlar alışverişte görsün ayaklarına yatsa da dünyada eşi yok o gün kazanılan zaferin ve o zaferin mimarının.
Milyon tane anlamı var 30 Ağustos’un... Biri de Gordion düğümü!
Büyük İskender için kesip attı düğümü deniyor; büyük yalan! Düğümü Anadolu’nun her köşesinden edindiği fikirlerle, deneyimle ve ölmeye de ve çalışmaya da hazır insan emeği ile ilmek ilmek çözen, kul yerine konanları ülke yönetimine ortak yurttaş hale getiren, ulusun Atam dediği, Atatürk!
Efsanede ne deniyordu? Kim ki düğümü çözer toprakların hakimi olur!
100 yıldan beri bu toprakların hakimi düşman mı, kendini padişah sananlar mı, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları mı?
Alakasız gibi görünen alakalı bir not: Düğümün insana verilen değerle, akılla, eğitimle nasıl çözüldüğünün kanıtı var! 1922 yılı Ağustos’unda düşmanın bozguna uğratıldığı, hani Atatürk’ün kağnının üzerindeki haritalara bakıp ‘Ordular ilk hedefiniz...’ dediği Çalköy var ya... Genç cumhuriyet işte bu köyde, savaştan 1927’de ilkokul açtı. Ne var bunda diyeceksiniz. Var... Okul açıldığında, Çalköy’ün bağlı olduğu nahiyede bile henüz okul yoktu!