100 yıl önce bütün dünyayı etkisi altına alan, parmağında oynatanlarla (İngiltere, Fransa, İtalya) Kurtuluş Savaşı’na girmiştik. Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış, Cumhuriyet’i de yeni kurmuştuk.

O yıllar dirilişti.

Düşman azaltma.

Dost çoğaltma.

Yeni Türkiye, dünyadaki bütün bağımsız ülkelerle ve hatta Kurtuluş Savaşı’nda ordularıyla çarpıştıklarıyla bile sürekli dost ve kesintisiz barış yolunu seçmişti.

★★★

Yabancı ülkeler ile “dostluk antlaşmaları” yoluyla “diplomasi trafiği” yürütme Milli Kurtuluş Savaşı içindeyken 1921 yılında başladı.

1 Mart 1921’de:

Afganistan ile...

16 Mart 1921’de:

Sovyet Rusya ile...

2 Ocak 1922’de:

Ukrayna ile...

23 Temmuz 1923’te:

Polonya ile.

10 Aralık 1923’te:

Arnavutluk ile...

18 Aralık 1923’te:

Macaristan ile...

Antlaşma imzalandı.

★★★

Yeni Türkiye, dostluk antlaşmaları yaparken bütün dünya devletleri arasında herhangi bir ayrım gözetmedi.

Uzak- yakın.

Büyük- küçük.

Önemli- önemsiz.

Bütün bağımsız ülkeler ile “dostluk antlaşmaları” imzalandı. 1921-1937 yılları arasında 16 yıl içinde Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığında dünyada sadece 56 bağımsız ülke vardı; 10 yıl içinde 45 ülke ile dost olmuştuk. Dost çoğaltma İsmet İnönü ve izleyen dönemlerde de devam etti. 50 milyon insanın öldüğü kanlı emperyalist bölüşüm kapışmasının tekrarlandığı İkinci Dünya Savaşı yıllarında hem Almanya’nın başındaki Hitler ve hem de onun karşısında yer alan İngiltere ve ABD, Türkiye’yi kendi yanlarında “savaşa sokmaya” çok uğraştı. Fakat İsmet İnönü, iki emperyalist tarafın da baskılarına boyun eğmedi, Türkiye’yi savaşa sokmadı.

★★★

Bunlar biliniyor.

Tarih arşivinde var.

Bulup okuyabilirsiniz. Ben bu bilgileri yenileme ihtiyacını; “İsrail- HAMAS savaşında garantör ülke olacağız... İki tarafı da ateşkes yapmaya ikna edeceğiz... Batı katillere destek veriyor, İsrail Batı’nın (ABD ve AB’nin) bir piyonudur; bu gerçeği bütün dünyaya anlatacağız” diyenler için duyuyorum.

Şu anda dünyada:

208 devlet var.

Türkiye’nin sözünü dinleyecek ve onun çağrısının arkasından gidecek 30 devlet bile çıkmaz.

Türkiye yalnız kaldı.

Dostu az.

Düşmanı çok.

Ülke olduk.

Türkiye’nin dünyada itibarı ve imajı çok gerilere düştü. Yolsuzluk sıralamasında 180 ülke arasında 101’inci basamaktayız. Basın özgürlüğü sıralamasında 165 ülke içinde 165’inci sıraya düştük. Demokrasi indeksinde 167 ülke arasında 103’üncü durumdayız.

★★★

Bu tabloyla hangi ülke gelecek Türkiye’nin arkasından... İstanbul’da hava alanında miting yapıp; “İsrail sadece batının bir piyonudur. Batı (ABD ve AB) katillere destek veriyor. Gazze halkı şanlı direniş sergiliyor. Bunu bütün dünyaya anlatacağız” demek sadece yandaşa propagandadır.


HAMAS’ın üst aklı kim?


“27 Ekim Cuma günü yazdığınız; “HAMAS’ın üst aklı kim” diye soran yazınızı ilgiyle okudum. İsrail- Filistin konusunun ötesinde, 7 Ekim saldırısının bölge ülkelerine olan etkisine bakarsak, “Üst Aklın Kaynağı” hakkında fikir sahibi olabiliriz. Hangi taşlar yerinden oynadı, kaybedenler kimler: 1- İsrail-Suudi barış hamlesi torpillendi. 2- İsrail ile İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde barış yapan Arap ülkelerinin halklarıyla yönetimleri arasına kara kedi sokuldu. 3- Normalleşme sürecine giren Türkiye- İsrail ilişkileri üzerindeki Filistin ipoteği perçinlendi. 4- Türkiye’nin Rus ve İran gazına olan bağımlılığını azaltacak Türkiye- İsrail enerji işbirliği projesi tekrar rafa kalktı. 5- Türkiye’nin Doğu Akdeniz gaz forumuna intisabı engellendi. Özetle İsrail, Filistin halkı, ılımlı Arap ülkeleri ve Türkiye başlıca kaybedenler oldu. Peki kazananlar kimler: 1- Radikal İslamcı ideoloji sahipleri. 2- Vekilleri üzerinden Sünni Arap monarşilerindeki rejimleri sarsan ve etkisini Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz’e yayan İran. 3- Dikkatlerin Ukrayna’dan Ortadoğu’ya dönmesinden rahatlayan ve petrol fiyatlarının fırlamasına sevinen Rusya! Şimdi soralım: Üst Akıl acaba kim veya kimler? Denis Ojalvo.”