HSK’nın atadığı müfettişler Uçar ve Uçar’ın suçladığı İstanbul Anadolu 21. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Sidar Demiroğlu’nu dinledi.
Uçar’ın, ifadesini alan müfettişlere “Hakimi mi soruşturuyorsunuz, beni mi” diye tepki gösterdiği savunuluyor.
Adliyede gerilim had safhada...
HAKİM DAVA AÇTI
Demiroğlu, Uçar hakkında görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, iftira, hakaret, soruşturmanın gizliliğini ihlal, devletin kurum ve organlarını aşağılamaktan HSK’ye suç duyurusunda bulundu.
Beş yıldır adliyede görev yaptığını kaydeden Demiroğlu, şunları söylüyor:
“Yedi yıldan beri Başsavcı olan Uçar, beş yıldır görev yaptığım adliyeyle ilgili şimdiye kadar neden olumsuz iddiada bulunmamış, sözde ‘çürümeye’ ilişkin başvuru yapmamıştır? Bir buçuk ayda ne değişmiş de bu yola tevessül etmiştir?”
Demiroğlu, kararlarının arkasında olduğunu belirtiyor. Bütün kararlarının itiraza açık olduğunu anlatan Demiroğlu, şöyle diyor:
“Kararlara itiraz etmeyen başsavcı, beni hangi hak ve yetkiyle suçlayabilir? İtirazları reddedilen başsavcı üst mahkemede görevli hakimleri de mi suçlamaktadır?”
‘UYDURUK BİR SUÇLAMA’
Demiroğlu, dün de HSK’ye ek beyan dilekçesi gönderdi. Uçar’ın bir avukatın boşanma davası için hakimi aradığını savunarak, şöyle devam ediyor:
“Avukat E.T.’nin eşi T.T.’nin telefonunda bulunan, boşanmada delil olarak sunulabilecek görüntü kayıtları Uçar’ın yönlendirmesiyle uyduruk bir soruşturma dosyası yaratılmak ve T.T.’nin evine savcılık kararı ile gidilerek, dijital materyallere el konulmak suretiyle yok edilmiştir.”
Demiroğlu ayrıca, Adalet Komisyonu üyesi Nihat Zincirli’nin CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezli aleyhinde çıkan “Ataşehir’de bir güzellik merkezini nüfuz kullanarak mühürlettirdiği” iddiasına ilişkin haberler hakkında erişime engelleme kararı verilmesini istediğini savunuyor.
Demiroğlu:
“Bu talebin Uçar’ın özel ricası olduğunu ve erişime engelleme vermem halinde memnun kalacağını söyledi. Haberler yüzünden engelleme vermeyeceğimi beyan ederek, reddettim. Zincirli, başsavcıyı kırmamın iyi sonuçlanmayacağını, kararı başka hakimlikten alabileceklerini beyan etti.”
Bu kararın başka hakimlikten çıkarıldığını iddia eden Demiroğlu, Uçar hakkında şu soruları yöneltiyor:
■ İş adamlarının özel uçaklarına kaç defa ve niçin bindi?
■ Yurt dışına kimlerle gitti, masrafı kim tarafından karşılandı?
■ Hangi avukatlarla nerelere gitti?
■ Kimlerin özel localarında maç izledi?
Tuhaf, gerçekten tuhaf!
Başsavcı, bir ağır ceza mahkemesi başkanını çıkar karşılığında uyuşturucu ve bahisçileri bırakmakla suçluyor.
Ağır ceza hakimi de başsavcıyı boşanma davasına müdahalede bulunup uyduruk soruşturma açtırmakla, milletvekili hakkındaki haberlerin kaldırılması için aracı olmakla itham ediyor.
Ve ikisi birden aynı adliyede aynı koltuklarda oturmaya devam ediyor.
Oysa ikisi birden haklı olamaz.
Demiroğlu’nun cezaya, beraate, tutuklamaya ve salıvermeye karar verdiği her dosyada şüphe oluşur.
Demiroğlu’nun cezalandırdığı bir sanık Uçar’ın dilekçesini kanıt göstererek, rüşvet vermediği için mahkum edildiğini söyleyebilir.
Aynı şekilde başsavcılık bünyesinde görülen her soruşturmada şaibeli işlem yapıldığı düşünülür.
Misal...
Uçar’ın dava açtırdığı bir sanık, Demiroğlu’nun ek dilekçesini gerekçe göstererek, kumpasa uğradığını iddia edebilir.
Yargı sadece çürümüyor...
Kokuyor da.
Adalette Dilan Polat ölçüsü
Geçen hafta size İbrahim Kara’dan söz etmiştim.
Facebook’ta 14 kişiden 650 TL topladıktan sonra vicdan azabı çekerek, karakola gidip kendisini ihbar eden ve 46 yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırılan genç adam. Kara, 26 Eylül’den beri Ümraniye E Tipi Cezaevi’ndeydi.
Güzel bir haber vereyim.
Kara, “650 TL’ye 46 yıl sekiz ay hapis” başlıklı köşe yazımdan altı gün sonra, 27 Ekim akşamı tahliye oldu.
Yargı, utancı geç de olsa temizledi.
Süreç şöyle gelişti:
KARAR BOZULDU, SALIVERİLDİ
Kara’nın avukatı Muharrem Peçe, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi’ne yaptığı başvuruda, kararın MERNİS’te kayıtlı ev adresine gönderilmediğini ve bu yüzden müvekkilinin itiraz hakkını kullanamadan cezanın kesinleştiğini belirterek, eski hale iadesini istemişti.
BAM, Kara’nın sözlü şekilde ağabeyine ait adresi gösterdiğini kaydedip talebi reddetmişti.
Peçe, yazım üzerine 15. Ceza Dairesi’ne itiraz etti.
Aynı gün 14. Ceza Dairesi’nin kararı kaldırıldı.
- Ceza Dairesi de hatasından döndü.
İddianamede 14 şikayetçiden 12’sinin adı yazıldığı halde tümü için ceza verildiğini tespit ederek, davanın usule uygun olmadığına karar verdi.
Kara’ya ödeme yeri ve makul süre verilerek, sonuca göre etkin pişmanlık uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi gerekirken, bu yola gidilmediğini kaydetti. Kararın bozulmasına, infazın durdurulmasına, Kara’nın salıverilmesine hükmedildi.
Kara tahliye edildi.
Dün aradı, sohbet ettik.
Şaşkındı.
Nasıl olmasın?
Dilan-Engin Polat çifti, 1,5-2 milyar TL’lik kaynağı belirsiz bir servetle suçlandığı halde gözaltına alınmazken; Kara, kendini ihbar etmesine rağmen 650 TL için 46 yıl sekiz aya çarptırılmış; katiller, uyuşturucu kaçakçıları ve gaspçılarla aynı koğuşta kalmış; doluluktan ötürü yerde yatırılmıştı.
Davası bitmediği için tedirgindi de.
“Nasıl oldu?” diye sordum.
Anlattı.
BİR ANLIK SİNİRLE: Paraya sıkışmıştım ve kredi çekmek istemiştim, vermemişti banka. Facebook’ta ilan gördüm. Yazdım, 100 lira istedi. Gönderdim. Engelledi beni. Kendimi kötü hissettim. O anda yaptım her şeyi. Çok basitti; Facebook’ta sayfa oluşturuyorsunuz. Direkt yazıyorlar. Bir anlık sinirle... Normal şartlarda yapacağım şey değil.
KENDİMİ İHBAR ETTİM: Bir hafta sonra karakola gittim. Dedim, “Suçum bu.” Belgeleri sundum. “Sen git, sana ulaşırız” dediler. İşime gücüme devam ettim. Rakam ufak olduğu için umursamadım. “650 liraya bir şey olmaz, zararı karşılarım” dedim. Büyüyeceğini düşünemedim. Dava açmışlar. Mahkemede “Zararı karşılamak isterim” dedim. Nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum. İlk defa mahkemeye çıkmışım. Korktum. Kimseden yardım istemedim. Ufak bir rakamdı, millet güler diye söyleyemedim.
CEZASI EN AĞIR MAHKUM: Ben ailemin yanına gelirken havaalanından aldılar beni. Güzel bir koğuşa denk geldim. Kiminin ailesi ve dışarıda kimsesi yok. İçeride parası olmayanlar, çocuklarının reddettiği insanlar var. Ufak rakamlar için yatanlar da var. Ama benden az ceza almışlar. Hangi suçlularla mı yattım? Cinayet, uyuşturucu, gasp, hırsızlık... Bunlar arasında en ağır ceza bendeydi. Onlar benim durumuma şaşırıyor, gülüyorlardı. Adam iki üç kişi öldürmüş, benden az cezası var, gülüyor. İçeride popüler olmuştum. Komik geliyordu. Diyorlardı ki, “Adalet nezdinde bir lira da aynı, bir milyon da.” Saçmalık! Her dosyaya ayrı ceza vermişler, totali 46 yıl sekiz ay. Bir ömür...“Dilan Polat senden az ceza alır” diyorlardı. İçeride herkes hakim savcı kesilmişti. “Seni kimse çıkaramaz. Onanmış cezan. Avukatlara para yedirme” diyorlardı.
YERDE YATIYORDUK: Moral olarak iyi değildim. Boşluğa düştüğüm zamanlar ne yapacağımı düşünüyordum. Koğuş kalabalık. 27 kişilik koğuşta 40 kişi kalıyorduk. Yerde yatıyorduk. 12-13 kişinin yattığını gördüm yerde. Sürekli düşünüyordum. Her an, her dakika... Kaç yıl yaşıyoruz ki bu kadar ceza aldık, 650 TL’lik rakama. Ama elin kolun bağlı, yapacak bir şey yok.
ACI FAKAT İSABETLİ BİR TEŞHİS
Koğuşu paylaştığı mahkumların İbrahim Kara’ya “Dilan Polat senden az ceza alır” demesi, Türkiye’de adaletin nasıl işlediğine ilişkin acı fakat isabetli bir teşhis...
Dilan ve Engin Polat, kaynağı belirsiz şekilde ve bir anda elde ettikleri serveti görgüsüzce teşhir ettikleri halde Emniyet ve yargı, toplum ayağa kalkana kadar kılını kıpırdatmadı.
Çağlayan ve Anadolu adliyeleri, Polatların serveti kaçırmaları için adeta bekledi.
Soruşturmaya gizlilik kararı kondu.
Çağlayan’da varlığı tespit edilen örgüt Kartal’a giderken buhar oldu.
Kara, sonradan pişman olduğu 650 TL’lik dolandırıcılık için 46 yıl sekiz ay hapis cezası alıp 31 gün cezaevinde kalırken, Polatlar bir saat olsun, gözaltına alınmadı.
Kara’nın günahı, az çalması mı?
Vicdana gelip kendini ihbar etmesi mi?
Türkiye’de adalet, böyle...
Az çalan çok yatar!