Sevgili okurlarım, çok iddialı söylüyorum, Türk Devleti, kurulduğu günden bu yana hiçbir zaman böyle küçültücü olaylara tanıklık etmemişti.

1920 yılından beri neler yaşadık. Kurtuluş Savaşımızı kazandık, devrimlerimizi yaptık, ekonomik kalkınmamızı başardık, demokrasiye geçtik, Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdik, terörle mücadele ettik...

Belki yeterince gelişmemiştik ama devletimizin bütün dünyada büyük bir saygınlığı vardı.

Bir de şimdi, bunların döneminde yaşadıklarımıza bakın!..

Hele de şu son yılları anımsayın!

Gereksiz bir Suriye inadı sonrasında saygınlığımız neredeyse sıfırlanmış, bir sürü ülkeyle durup dururken papaz olmuşuz.

Düzeltme yolu nedir?

Gerçi kimse bilmiyor ama bu saatten sonra herhangi bir düzelme olacağını ancak saf vatandaşlara yutturmak mümkün olur.

★★★

Suriye’de başımıza gelenler sonrasında bizimkiler yeni bir atraksiyon planlaması yaptı.

Nedir o?

Türkiye’ye kapağı atan ve büyük çoğunluğu Suriyeli olan beş milyona yakın sığınmacıyı Trakya sınırları üzerinden Yunanistan’a ve eğer mümkün olursa Bulgaristan’a postalamak...

“İnsanlık ayıbı” birkaç gün önce işte böyle başladı.

Binlerce sığınmacının bütün amacı ilk aşamada, bir AB ülkesi olan Yunanistan’a adım atıp oradan öteki AB ülkelerine geçip iş sahibi olmak, para kazanmak.

Şimdi ekranlarda görüntüleri izliyoruz:

-Bunların üzerlerinde muhteşem, gıcır gıcır giysiler var.

-Ceplerinde paraları var, sınıra çoğu taksilerle geliyor. 

-Çoğu Türkçe biliyor.

-Bazıları Meriç Nehri’ne dalıp sınırı yüzerek geçme derdinde.

-Esas ayıp olan ise bazılarını sahillerimizden lastik botlara bindirip Yunan adalarına geçmelerine göz yummak.

★★★

Bizimkilerin uygulaması çok basit:

Kana kan, intikam... Madem öyle işte böyle!

İyi de, lastik botlarla denize açılmaya ittirdiğiniz çoluk çocuk o insanların başına neler geleceğinin hesabını hiç mi yapmadınız?

İşte, sınırda ölümler ve denizde boğulmalar şimdiden başladı bile...

Türkiye gönderiyor, sınır kapılarına ve denize salıveriyor, Yunanistan kovalıyor!

Saldım çayıra Mevlâm kayıra...

Feci bir insanlık dramına tanık oluyoruz.

Herhalde Bulgaristan da onları almayacak.

Küçük çocuklar, ana babalarının kucağında bebekler...

Yürümekten aciz ak saçlı ihtiyarlar.

★★★

Bu iktidar geçmiş yıllarda kabadayılık yaptı, gelen milyonlarca kişiyi buyur etti. Amaç belliydi:

Bunlara kelle başına (örneğin) bir dolar harcarız ama dışarıdan üç dolar koparırız. Bu ekstra parayı da kazanç hanemize ekleriz!

Ama olmadı, yanlış hesap yine Bağdat’tan döndü.

Dışarıya yıllarca yalvardılar “Aman bize para verin” diye...

Paracıklar gelmeyince de sınırları açmak, tersine göçü bırakmak zorunda kaldılar...

Burada en önemli beklentileri Yunanistan’ı ve Türkiye için kesenin ağzını açmayan AB’yi zorlamak.

Dikkat ediniz, işin içinde yine “Para” var.

Bunların dini imanı para.



Sevgili okurlarım, bugün bir komediye daha tanık olacağız. Meclis olağanüstü toplanacak, Milli Savunma Bakanı son Suriye olayları, şehitlerimiz ve belki göç dalgasının son durumu hakkında milletvekillerine bilgi verecek.

Gizli oturum bu!

Yine aynı masallar okunacak:

“Üç bin Suriye askerini etkisiz duruma getirdik, yüzlerce topu ve tankı imha ettik, şu kadar uçak düşürdük, şehitlerimizin kanını yerde bırakmadık!..”

Uzun bir liste okuyacak.

Adı gizli oturum ama Meclis’e yeni ve gizli olan hiçbir bilgi verilmeyecek. İşin bir boyutu böyle.

★★★

Şimdi belki soracaksınız “Komedi bu işin neresinde” diye...

Şurasında...

Hükümet üyeleri, yani bakanlar, Milli Savunma ve Meclis Başkanı tarafından bugün için özel davet edilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dışında bu oturumda ne yazık ki (!) yer alamayacaklar...

Çünkü onlar milletvekili değil.

Bu yüzden normal oturumlarda bile Meclis’e gelmiyorlar, gelemiyorlar, oy kullanamıyorlar.

Kürsüye çıkıp konuşma yapma hakları yok.

“Hükümete” bakar mısınız!

Bakanlar masa başı memuru oldu, her konunun gereğini Recep Bey ve Saray yapıyor, kararlar onlar tarafından veriliyor.

Yeni sistemin getirdiği muhteşem yenilik (!) işte bu.