Beyoğlu Belediyesi’nin temizlik işçisi Uğur Kurt, 22 Nisan 2014’te Okmeydanı Cemevi’nin avlusunda cenaze törenini beklerken, yokuşta sloganlar duyuldu. 

DHKP/C’li bir grup Berkin Elvan’ı anmak için izinsiz gösteri yapıyordu.

Polis müdahale etti.

Taşlar ve biber gazları havada uçuştu.

Cemevi yöneticileri “Cenazemiz var” dediyse de para etmedi.

Bir molotofkokteyli polisin bulunduğu zırhlı aracı alev topuna çevirdi. Polis, arkadaşlarının “Sıkma!” uyarısına aldırmayıp silah çekti. Molotofkokteylini atan C.K.’ye 31 metre uzaklıktan dört el ateş etti. 

Kurşun C.K.’nin kafa hizasını geçerek, cemevinin avlusunda duran bir çocuk babası, 30 yaşındaki Kurt’un canını aldı. 

Bakmayın siz “Ölümden öte köy yok” denilmesine...

Kurt Ailesi, Uğur’dan sonra, ölümden beter bir adaletsizlik yaşadı. 

GÖRÜNTÜLER KARARTILDI

Kurt’un ölümüne dair soruşturmayı siyasi davaların ünlü savcısı Hasan Yılmaz üstlendi. Bugün Adalet Bakan Yardımcısı olan Yılmaz, korktuğu için olaydan ancak 26 saat sonra cemevine gitti.

Zaten keşfi de 106 gün sonra yapacaktı.

Tavrını baştan belli etti.

Soruşturma izni için valiliğe başvuran Yılmaz, “Polisin meşru müdafaa kapsamında ve orantılı hareket ettiğini” savundu. 

Şüpheli polisin adı, S.K. idi.

Terörle Mücadele Şubesi’nde görevliydi.

Kağıthane Emniyet Müdürlüğü’nde görevli babası E.K. de olay anında oradaydı.

Baba-oğul olay yeri inceleme işlemine katıldı.

Tutanağa imza attılar. 

Tutanakta, Kurt’un öldürülmesinden bahsedilmiyor, silah sesinin göstericilerden geldiği ileri sürülüyor. 

Babanın çalıştığı Kağıthane Emniyeti, olay yerindeki değil, bir başka TOMA’ya ait görüntüleri savcılığa gönderdi.

Araçtan çekilen görüntülerde Kurt’un vurulduğu anı içeren bölümler karartıldı. Görüntülerin ateş anından 15 dakika önce ‘arızalandığı’ anlaşıldı.

Kanıtları yok etme ve karartma gayreti yargılama sırasında da sürdü. 

Araca ait kamera sisteminin sökülerek, Adli Tıp’a gönderilmesi istendi. 

Kağıthane Emniyeti, bağlantı kablolarını keserek yolladı. Kabloları kesilmiş kamerada inceleme yapamadığı için aracın kendisi Adli Tıp’a yollandı!

Durun, bitmedi.

Cinayet sonrası Emniyet, GBT sisteminde sorgulama yaparak, Kurt’un sabıkalı olup olmadığına baktı.

AMİRLERİ ‘SIKMA’ DEMİŞTİ

Polis S.K.’nin ifadesi iki ay sonra alındı. 

Diri diri yanacaklarını düşündüğü için ateş ettiğini söyledi. 

İfadesinde, elinde boyalı gaz silahı olan ‘FN’ bulunduğu halde silaha davrandığı ortaya çıktı.

İki amiri “Sıkma!” demesine rağmen tetik indirdi.

S.K., hiçbir aşamada tutuklanmadı.

Tabancası bile iade edildi.

12 BİN 100 TL CEZA

Savcılık meşru müdafaanın kasıt olmaksızın aşılması suretiyle taksirle ölüme sebebiyet vermekten dava açtı. 

İstanbul 85. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi suçun ağır cezalık olduğunu, olası kastla öldürmeye girdiğini, polisin 25 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması gerektiğini belirtip görevsizlik verdi. 

Bir an için...

Adaletin galip geldiğini düşünebilirsiniz!

Hayır öyle olmadı.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşınan dava üç yıl sonra karara bağlandı. 

Polis S.K.’ye 12 bin 100 TL para cezası verildi. 

Cezanın 10 taksitle ödenmesi kararlaştırıldı. 

Kararda, polisin meşru müdafaa şartları altında bu suçu işlediği iddia edildi.

Avukatlar itiraz dilekçesine, Kurt’un eşi ve çocuğuyla çekilmiş fotoğrafı ile vurulduktan sonra yerde yatarken çekilmiş fotoğrafını koyarak, şunları yazdı:

“Sanık polis olursa olsun deyip ateş etti, mahkeme ölürse ölsün kararı verdi.”

PARA POLİSE GERİ ÖDENECEK

Bu merhametsiz karar Bölge Adliye Mahkemesince onaylandı. Ceza kesinleştiği için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gitmekten başka çare yoktu. 

Neyse ki...

Karar 2023 yılında Anayasa Mahkemesi’nden döndü. 

AYM, şöyle dedi:

“Asgari hapis cezasının ve bu cezanın dahi para cezasına çevrilmesinin benzer ihlallerin önlenmesi bakımından caydırıcı bir yetkiye sahip olduğunun söylenebilmesi mümkün değil.”

Yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmeden AYM, aileye 90 bin TL tazminat ödenmesine ve şüpheli polisin yeniden yargılanmasına karar verdi.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden yargılama yapmamak için direndi. Üst mahkemenin itirazı kabul etmesi sayesinde dava görüldü. 

Son duruşma geçen cuma günüydü.   

Polise taksirle ölüme sebebiyetten üç yıl verildi. 

İyi halden 2.5 yıla indirildi.  

Altı yıl ve altındaki suçlarda infaz tedbiri uygulanmadığı için S.K., cezaevine girmeyecek.

AYM tarafından az bulunarak bozulan ilk karar, bozmadan sonra verilenden daha ağır nitelikte sayılır. 

Hiç değilse ilkinde para cezası uygulandı.

Bu kez 12 bin 100 TL’nin faiziyle S.K.’ye ödenmesi gerekiyor.

O yüzden polis avukatı karardan sonra mahkeme heyetine “Paramızı geri verseydiniz o zaman” diye seslendi.

ANNESİ YARGILANDI

Kurt Ailesi’nin avukatı Turgut Kazan, “Bu cezanın yatarı yok. AYM’nin ihlal kararını yok saydılar ve eylemi cezasız bıraktılar. İlkinde verilen para cezası da kaldırıldı. Adama ikramiye verildi. Bu inanılmaz bir şey” diyor. İnanılmaz olan bir şey daha var:

Uğur Kurt’un 58 yaşındaki annesi Güllünaz Kurt, duruşmada polis avukatı Tolga Yurdakul’u yumrukla yaraladığı ve avukatın saatini kopardığı iddiasıyla yargılandı. 

Az kalsın Kurt’un katilinden daha çok ceza alacaktı.

Hem annesi Güllünaz hem babası Kemal, yargılama sürerken kansere yakalandı.

Kemal Kurt, ilk karardan bir yıl sonra, 2018 yılında kanserden öldü.

Ve onu da Okmeydanı Cemevi’nde oğlunun yanına uğurladılar.

İyi ki bugünü görmedi.

Dayakçı komiser: O da benim ayağımı ısırdı

Niğde’nin Ulukışla ilçesinde yaşayan A.İ. ve Ö.Ö., 9 Temmuz 2023’te alkol alıp gece saat 2’de İsmet İnönü Caddesi’ni bariyerlerle trafiğe kapattı.

Müdahale için gelen polislere direndiler.

İki şüpheli Ulukışla Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

Karakol görüntülerine göre Başpolis R.U., A.İ.’yi bekleme odasındaki koltuklara iteliyor. Elleri arkadan kelepçeli haldeki A.İ., sehpa ile koltukların arasındaki boşluğa düşüyor.

R.U., A.İ.’nin üzerine diziyle basıyor. 

Ardından R.U. ve Komiser Yardımcısı M.K., A.İ.’nin sırtına ve başına eliyle defalarca vuruyor. 

Yediği dayağa öfkelenen A.İ., başıyla sehpayı dövüyor. 

İki kemiği kırılan A.İ., ifadesinde, yolu kapattıktan sonra caddeye gelen Komiser Yardımcısı M.K.’nin küfrettiğini ileri sürdü. Karşılık vermediği halde M.K. ve R.U.’nun kendisine vurduklarını belirtti.

Şüpheli polisler ise A.İ.’nin küfredip tekme attığını ileri sürdü. Hatta M.K., “A.İ. ayağımı ısırdı” diye ifade verdi. İki polis A.İ.’yi kontrol altına almak için orantılı güç kullandıklarını iddia etti. 

İki polise nitelikli yaralama ve hakaretten, A.İ.’ye ise direnme, ulaşım araçlarını alıkoyma, kamu malına zarar vermeye teşebbüs ve hakaretten dava açıldı.