Sevgili okurlarım, bir ülkede ekonomi çuvallamaya başlarsa, insanların haklı ağlaşmaları zirve yaparsa, orada aklı başında bir hükümet olduğu takdirde soruna ciddi çözümler arar.  

Bizde ise tam tersi oluyor.

Milyonlarca insanımız haklı olarak ağlaşır ve karnını doyuramazken, Recep Tayyip kabinesi olanları görmezden gelmek zorunda kalıyor.

Bunun nedenleri açık...

Adına “Bakan” denilen şahıslarla birlikte Saray danışmanlarının da tamamı o makamlarda Recep Tayyip’in misafiri, memuru ve emir kulu olarak oturuyor.

Recep Bey’den talimat almadıkça hiçbir şey yapmaları, karar almaları asla mümkün değildir.

Bir örnek vereyim.

★★★

Bundan bir süre önce idi...

Ağustos 2022’de İstanbul’da Balıklı Rum Hastanesinde büyük bir yangın çıkmıştı.

İtfaiyeler ve devletin bütün güçleri seferber edildi.

Aynı zamanda yaşlılar yurdu olarak çalışan hastanede bütün hastalar sedyelerle dışarı taşındı.

Şimdi MİT Başkanı olan İbrahim Kalın o sırada Recep Bey’in Saray’daki ‘bir numaralı danışmanı’ ve sözcüsü olarak görev yapıyordu.

Yangın sürüp giderken televizyonlarda birbiri ardına iki açıklama yaptı.

Aynen şöyle:

“Sayın cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda yangını söndürme faaliyetleri başlamıştır! Cumhurbaşkanımızın talimatları ile olaya derhal müdahale edilmiştir.

Aynı doğrultuda ikinci bir açıklama daha yaptı.

“Yine cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla 80’e yakın hasta şu anda başka hastanelere sevk edilmektedir...”

Demek ki sayın cumhurbaşkanlarının talimatı olmasa ne yangına müdahale edilecekmiş, ne de hastalar kurtarılacakmış!

★★★

Olayın hemen ardından, 6 Ağustos 2022 tarihli yazımda aynen şöyle yazmıştım:

“Yani cumhurbaşkanı talimat vermemiş olsaydı yangına müdahale edilmeyecek miydi? Hastane ve hastalar orada cayır cayır yanacak ama yukarıdan talimat gelmediği sürece hiçbir şey yapılmayacak mıydı? Allah razı olsun, iyi ki vermiş o talimatı da yaşlı hastaların canını kurtarmış!”

★★★

Adı “Kabine” olan bu kuruluşta görevli olan Bakan Beyler’in durumu günümüzde de aynen böyledir.

Yukarıdan talimat almadıkça iş yapamazlar.

Kendi başlarına karar veremezler.

Toplumla ve seçmenle herhangi bir bağları yoktur.

Milletvekili değillerdir. Seçmenle herhangi bir ilişkileri yoktur.

Dolayısıyla sadece devlet memuru olarak görev yaparlar.

Yukarı kademe ile temasları sade ve sadece emir komuta zinciri içindedir.

İstifaları bile yukarıdan onay alarak gerçekleşir.

Onay olursa giderler, olmazsa kalırlar!

Ne biçim bir düzendir bu?

★★★

Sevgili okurlarım, bunlara çeşitli zamanlarda yine en tepelerden direktif gelir.

“Bakanlığınızın sorumluluğunda bulunan ürünlere şu tarih itibariyle şu oranda zam yapılması uygun bulunmuştur. Gereğinin yapılması, zamların açıklanması...”

Zam emrini alan ‘Partili Bakan Beyler” bu habere biraz bozulur ama hiçbiri ses veremez...

Çünkü elleri itaat etmeye mahkûmdur. 

★★★

Recep Tayyip iktidarı bu işin şifresini çoktaan çözdü.

Yeni zamlar yapmak milyonlarca insanımızı daha beter ezecekmiş, onları beter durumlara düşürecekmiş, daha da zor durumda bırakacakmış, Recep Tayyip iktidarını hiç mi hiç ırgalamıyor.

Onlar her zamdan sonra masallar üretip toplumu uyutmanın peşinde.

Şimdiki uyutma ilacı belli:

“Her şey düzeliyor. Ekonomi inşallah dört yıl sonra düzelecek. 2028’i bekleyin göreceksiniz!”

Zamlar birbiri ardına patlıyor.

Çarşı pazar zamlarından söz etmiyorum.

Akaryakıt hemen her gün zamlanıyor, nedenini bilen yok.

Son olarak içki ve sigaraya yine zam geldi.

Neden, niçin?

Onu da bilen yok.

★★★

Koskoca bir ülkede ekonomi çökmüş ve milyonlarca insan zor durumda kalmışsa devlet bütçesini nasıl kurtarmalı?

Kurtarmanın en kolay yolu her mal ve hizmete zam yapmak ve yaptırmaktır.

Tek adam rejiminde işin kolayını böyle bulup vatandaşın sırtına bindiler.

İnecekleri gün giderek yaklaşıyor.