Sevgili okurlarım, bundan bir süre önce ülkemizde çok tanınan ve mesleğin her açıdan duayeni ve ustası olan bir grup deneyimli doktorla konuşuyorduk...
Onlara sordum:
“Hocam yeni mezun tıp öğrencileri nasıl? Onların tıp bilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Meğer bilmeden, hedefi tam 12’den vurmuşum.
Hepsi dertliydi...
“Belli fakülteler dışında ne yazık ki durum hiç parlak değil. Bu çocuklara yeterli eğitim vermeden mezun ediyorlar, ceplerine diplomaları koyup piyasaya sürüyorlar. Önüne gelen her ilde, özellikle büyük illerimizde bol kepçe tıp fakülteleri açılıyor. Bunları yetiştirmesi gereken akademik kadrolar sayıca son derece yetersiz. Karşımıza öyle yeni mezun çocuklar geliyor ki, söyleyecek söz bulamıyoruz...”
Bu durumdan kimin sorumlu olduğunu sordum...
“Kim olacak, devlettir” dediler... Sorumluluğun ceplerine diploma konulan gençlere ait olmadığını özellikle vurguladılar...
★★★
Hocaların bu sözleri beynime çakılmıştı...
Ertesi gün gazeteye geldiğimde internete girip bazı dökümler çıkardım...
Tablo ne yazık ki hocaları doğruluyordu.
Devletin resmi verilerine göre Türkiye’de halen eğitim verip doktor yetiştiren 111 tıp fakültesi var...
Bunlardan 80’i devlete, 31’i vakıf üniversitelerine bağlı...
Ve bunların bazılarında öğrencileri yetiştirmekle yükümlü olan hoca sayısı sıfır!
Evet, aynen böyle...
İşte size bazı örnekler:
★★★
-Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde (TF) öğrenci sayısı 30, hoca sayısı bir.
-Bandırma 17 Eylül Üniversitesi TF öğrenci 40, hoca sıfır.
-Kırklareli Üniversitesi TF öğrenci 30, hoca sıfır.
-Malatya Turgut Özal Üniversitesi TF öğrenci 80, hoca sıfır.
-Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin Trabzon, Erzurum, İzmir, Adana ve Bursa’da tıp fakülteleri var. Her birinde öğrenci sayısı 60, hoca sayısı yine sıfır.
Bu üniversiteye bağlı olan sadece Hamidiye
Tıp Fakültesi’nde ise 70 öğrenci, yine sadece dört hoca var!
İşi bilenlerin söylediğine göre, büyük şehirlerde yer alan birkaçı dışında çoğu tıp fakültelerinde akademisyen sayısı çok eksik.
Dolayısıyla öğrenciler belli dersleri yeterince görme olanağı bulmadan yetişip diploma alıyor.
★★★
Her İl’e en az bir üniversite!
Slogan çok iyi...
Üniversiteler az gelişmiş illerimizin büyük bir açığını gerçekten giderdi.
Yeni binalar yapıldı, kuş uçmaz kervan geçmez yerlere yeni kadrolar, kızlı erkekli eğitim ve uygarlık geldi.
Ama gelin görün ki, o üniversitelerin diploma durumları biraz tartışmalı!
Yani diplomalar elbette geçerli ama onlar ne yazık ki bir kağıt parçasından öteye geçmiyor.
İş aleminde, iş piyasasında, hatta devlette ve kamu kurumlarında o kağıt parçalarının fazla bir değeri ve saygınlığı bugüne kadar olmadı.
Üstelik hemen hepsi diplomalı işsizler ordusuna katılmak zorunda kalıyor.
★★★
Sevgili okurlarım bu süreçte üzerinde en çok durulması gereken konu mutlaka tıp fakülteleri olmalı.
Siz o gençleri yetersiz eğitimle mezun edeceksiniz, sonra onlar böylesine eksik bir eğitim sonrasında Türkiye’nin dört bir yanında hastalara bakacak, tanı koyacak, tedavi edecek.
Konuştuğum hocalar anlatıyordu:
“Bu kadar çok tıp fakültesi açılması bilimi inkâr etmektir. Bazıları sadece ticari amaçla kuruluyor, verilen parlak ilanlarla gençlere ve ailelerine gel gel yapılıyor. Oysa her tıp fakültesi için belli bir altyapı gerekir. Yeterli akademisyen kadronuz, laboratuvarlarınız olacak. Bunlar olmadığı takdirde isterseniz yüzlerce tıp fakültesi açın, hiçbir işe yaramaz. Gösteriş için, ticari kazanç için tıp fakülteleri açarsanız, dostlar alışverişte görsün diye doktor yetiştirmeye kalkışırsanız sonuç işte böyle olur...”
★★★
Evet, tam 111 adet tıp fakültemiz var...
Bazıları eski ve köklü üniversitelerimizin bünyesinde görev yapıyor ve iyi öğrenciler yetiştiriyor. Zaten tıpta uzmanlık sınavını da çoğunlukla onlar kazanıyor.
Utanarak söylüyorum ama önemli bir bölümünün içi ne yazık ki boş!
Altyapı yok, öğrencileri eğitecek hocaları, laboratuvarları yok...
Üstelik üzerinde çalışıp hocalarından eğitim alacakları hastaları da yok!
Ne o, biz geleceğin doktorlarını yetiştiriyoruz...
Canımız ve sağlığımız onlara emanet olacak!