“... O günkü anketlerde ben önde çıkıyorum, şimdiki anketlerde başkası çıkıyor. Niye o zaman yapmadınız, söylemediniz? Beraber yola çıktığınız, birlikte mücadele ettiğiniz, kavgayı beraber verdiğiniz, illa sen Cumhurbaşkanı adayı ol diyen arkadaşlar sonra dönüp size tam tersini yaparlarsa ne dersiniz? Bunu vatandaşın takdirine sunayım. Sanki ben zorla cumhurbaşkanı adayı olayım dedim, aklımın ucundan bile geçmiyordu. MYK’da da Parti Meclisi ve Meclis grubunda da sizin mutlaka olmanız lazım denildi, her toplantıda bunlar söylendi. Düne kadar bana aday ol diyen sen değil miydin?”

Önceki akşam CHP’nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu KRT canlı yayınına çıktı ve “anketlerde ben önde çıkıyordum” dedi. Bu doğru mu?

Tarih 20 Eylül 2023... Yazdım ve tekrar gündeme geldi.

Okuyalım:

CHP Parti Meclisi (PM) üyesi ve eski genel başkan yardımcısı Onursal Adıgüzel (Bugün Ataşehir Belediye Başkanı), “Ocakta partinin yaptırdığı anketlerde seçim sonuçlarının başa baş olduğuyla ilgili birçok sonuç vardı. Ama parti genel merkezi birçok sorgulamaya rağmen bunları görmezden geldi” dedi. Adıgüzel şu bilgileri verdi: “Ben de şunu söylemek isterim, MYK üyesiydim. Ocak ayında yapılan anketler Cumhuriyet Halk Partisi arşivlerinde vardır. Keşke bir çıkarsalar da ocak ayında yapılan anketler ile seçim sonuçları arasındaki uyuşmayı bir görsünler. Ama depremden sonra Türkiye başka bir sürece girdi ve bu konular hiç tartışılmaz oldu. Yani aday belirleme süreci de tam tartışılmadı.”

Onursal Adıgüzel’in “Ocak ayında yapılan anketler CHP arşivlerinde vardır” cümlesinin izini sürdüm.

Öğrendiğime göre; o dönem Kemal Kılıçdaroğlu’nun isteği üzerinde iki firmaya anket yaptırıldı. Firmaların isimlerini vermiyorum, sonuçta “özel” anketler ve açıklama yetkisi CHP yönetiminde. Ancak... Şu bilgileri paylaşabilirim: Ocak ayında yapılan anketlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun 4-5 puan önünde çıkıyor. Bu anket CHP liderinin isteği üzerine yapılıyor. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun sorulduğu anketlerde de Yavaş’ın Erdoğan’ın üzerinde çıktığı, İmamoğlu’nun da az bir farkla yine yarışı önde tamamladığı sonucuna varılıyor. Buna rağmen araya şubat depremi giriyor ve tartışma yaşanmıyor. O dönemin CHP yöneticileri mutlaka ama mutlaka o anketleri açıklar diye düşünüyorum.

(Şu not da kenarda dursun: Kılıçdaroğlu “adaylığı” konusunda 2021’den bu yana netti. CHP’li bir yönetici “Genel Başkan Edirne’de bir konuşma yapmıştı onu bulsana” dedi. CHP lideri, 11 Temmuz 2021’deki Edirne Muhtarlar Buluşması’nda cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmasının yapıldığını anımsatmış, “Efendim Ali mi Veli mi olsun, anketler, şunlar, bunlar geziyor ortalıkta” diyen CHP lideri, ülkesini seven her vatandaşın elini vicdanına koyup, “Bu memlekete nasıl bir cumhurbaşkanı olmalı” sorusunu sorması gerektiğini ifade etti. Aslında bu cümle bile CHP liderinin İmamoğlu ve Yavaş’ın aday olmalarına karşı çıktığını anlatıyordu.)

Bence CHP arşivlerinin açılma zamanı! O zaman gerçekler ortaya çıkar, Kılıçdaroğlu haklı mı haksız mı netleşir.  

Şimdi gelelim dün bana gelen telefona.

Albay Ahmet Zeki Üçok’tan gelen telefon

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden önce “TSK’da binlerce FETÖ’cü var” diyen ve bunu Hürriyet’te açıklayan emekli albay Ahmet Zeki Üçok aradı. “Emekli askerleri susturma yasası ve ekran yasağıyla ilgili anlatacaklarım var” dedi. Sözü Üçok’a bırakıyorum:

Milli Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanıp TBMM’ye sunulan bu yasa teklifi, hukuki ve askeri bir gereklilik neticesinde ihtiyaç duyulan bir teklif değildir. Bu, tamamıyla son dönemde AKP iktidarının devleti yönetememesinin, toplumsal talepleri karşılayamamasının bir sonucu olarak halk arasında baş gösteren hoşnutsuzlukları bastırma, bu tür olumsuzlukları topluma aktaran emekli askerleri susturmayı amaçlayan bir tekliftir. Yine geçen günlerde Meclis’e sunulan ‘Etki Ajanlığı Yasası’ da emekli askerler için getirilen yasanın sivil versiyonu olup gazetecileri, toplumun kanaat önderlerini, akademisyenlerini kısacası konuşma yeterliliğine, bilgi birikimine sahip olup da iktidarı eleştiren herkesi susturmayı amaçlayan bir yasadır.

Halen yürürlükte olan 1961 tarihli İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliğinde yer alan ‘Basınla Münasebet ve Askeri Neşriyat’ bölümünde, izin almadan sadece muvazzaf askerlerin basın yayın organ ve mensuplarına beyanat veremeyecekleri düzenlenmişken, yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları bitirmek amacıyla kurulduğunu iddia eden AKP’nin ülkemizi altmış yıl önceki bu kanundan bile geriye götürmesi, Anayasamızın 10. Maddesi’nde yer alan eşitlik ilkesine, düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğünü garanti altına alan 25. ve 26. maddelerine kesin aykırı insanları susturmaya, halkın haber almasını engellemeye yönelik yasaklayıcı bir kanun teklifi sunması çaresizliğinin bir göstergesidir.”

“Ekranlarda örgütü anlatmasaydık...”

Ahmet Zeki Üçok’un şu tespiti de çarpıcı:

“Bu kanun teklifi ile susturulmaya çalışılan biz emekli askerler olmasaydık, Fetullahçı Terör Örgütü’nün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki illegal, askeri hiyerarşi dışında yapılanmasını ve her kademesini ele geçirerek darbe yapacak kendi askeri gücünü yarattığını basın yayın kuruluşlarında anlatmasaydık, bugün Sayın Cumhurbaşkanı hâlâ terörist başı Fetullah Gülen’i ‘hocaefendi’ sanmaya ve Türkiye’ye dönmesi için çağırmaya devam edecekti. Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin ise örgütü fakir çocukları okutmaya çalışan bir sivil toplum kuruluşu zannedecekti.

“Bugün, basın yayın kuruluşlarında TSK ile ilgili görüşlerini açıklayan emekli askerlerin tamamı, bu ülke için canını feda etmeye hazır, ömrünün en az otuz yılını Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hizmet için adamış bilgili, görgülü ve en az sivil Türk vatandaşlarımız kadar ülkesini seven vatansever insanlardır. Neyin söylenmemesi gereken askeri bir bilgi olduğunu, hangi askeri malumatın açıklanmamasını gerektiren öneme sahip olduğunu her gün televizyonlara çıkarak askeri harekatın nasıl yapılması gerektiğini ekranlardan anlatan bir çok sivil zevattan daha iyi bilecek askeri bilgi ve bilincine sahiptir. Mevcut kanunlarımız zaten gizli bilgileri açıklarsanız, komutanlara ya da her hangi bir kişiye hakaret eder, iftira atarsanız sizleri cezalandırmaktadır. O halde bu kanunun hukuki gerekliliği nedir? Amerikan Anayasa yapıcılarından birisi olan Benjamin Franklin’in dediği gibi ‘Güvenlik kazanmak amacıyla özgürlüğünden feragat eden, her ikisini de kaybeder’.”