İflah olmaz koltuk seviciler; “çoban ateşi yaktık” dediler aynı gün Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın “Hastane önlerinde ve üniversite kapılarında yoksullara sosyal belediyecilik ölçüleri içinde bedava çorba dağıtma hizmeti” için soruşturma başlatıldı. Ekrem İmamoğlu için de ilk soruşturma “Korona salgını günlerinde yoksul şehirli için yardım toplamaya kalktığı için” başlatılmıştı.

Çoban ateşi!

Üstünde çorba!

Ve el kokusu!

★★★

Bakıcısı her gün elinde bir avuç kuru üzüm ile atı ödüllendirir. Atlar, seyislerini el kokularından tanılarlar. Ona bağlanırlar. Ekrem İmamoğlu, Tayyip Erdoğan’ın garip guraba üzerinde bıraktığı “El kokusunu sahiplendiği için” halk eskiyi unutup yeni kuru üzüm vericiye bağlanmıştı. İstanbul, iki kez üstü üste ve artan oy oranıyla İmamoğlu’nu seçti.

★★★

Bu yüzden yargıyı silah yapıp İmamoğlu’nu Silivri’de hapse koydular. 4 bin sayfalık iddianame ile 828 yıldan 2 bin 352 yıla kadar hapis talebi ile yargılamaya başlayacaklar. Sayfa sayısı ve hapislik süresi değişebilir ancak aynısı Mansur Yavaş için de yapılacak.

İkisine de öfke büyük!

★★★

Çünkü Mansur Yavaş da Ankara’da Tayyip Erdoğan’ın el kokusunu onun tekelinden aldı. Bu yüzden AKP Genel Başkanı, CHP Belediye Başkanlarına çok kızıp, kinleniyor ve “Niye halka yardım yapmaya kalktınız soruşturması” ile düğmeye basıyor. Arkası binlerce sayfa iddianameler ve 800 yıla kadar hapis talebi ile geliyor. Bu yüzden; “Bugün çoban ateşi üstünde çorba pişirme günlerine” nasıl ulaştığımızı anlamak için iktidar partisi AKP’nin Türkiye’nin büyük kentlerini ana muhalefet partisi CHP’ye kaptırdığı yıllara gidip bakmak gerekir.

★★★

Halkı bilendi.

Fakiri-Fukarayı.

En iyi tanıyandı.

18 seçim kazandı.

Benim ülkemin fakiri-fukarısı, garibi-gurabası” cümlesi  Tayyip Erdoğan’a aitti. 23 yıl önce ilk söylüyor, oy istiyordu. Bu cümleyle “Muhtaçlara, gariplere yardımları hep ben dağıtırım” diyerek ve ilk uygulamalarını da başarıyla yaparak “milleti el kokusuna alıştırdığına” çok inanmıştı.

★★★

Fakat sonunu getiremedi. Ülkede yoksul sayısını arttırdı. Yoksul ile zengin arasında var olan uçurumu iyice açtı. Devlet parasını, adrese teslim ihalelerle bildik tanıdık işadamlarına dağıtıp kendi azınlık zenginlerini yarattı. Fırsat eşitliğini bitirdi. Ekonominin kör topal işleyişini de iyice bozdu.

Bakan değiştiriyor.

Reçete değiştiriyor.

Çare bulamıyor.

★★★

Çünkü “Yasama, yürütme, yargı, basın, ordu, polis, sermaye, din, diyanet, tarikat” bütün güçleri tek elde toplayan otoriter bir yapı kurdu. Demokrasi ve hukuk devleti ölçülerini sakatladı. Kazandığı harcamasına yetmez hale gelen halk da yeni “el kokusu arayışına” geçti. İstanbul’da İmamoğlu’nu, Ankara’da Yavaş’ı, Adana’da Zeydan’ı, Mersin’de Seçer’i ve Türkiye nüfusunun yüzde 60’nın yaşadığı diğer kentlerde muhalefet partisi CHP adaylarını seçti.

★★★

Yeni bir seçim yapılırsa seçmen, bu kez Ankara’da iktidarı değiştirmeye karar verdi. Bunu yapacağını meydanları doldurup, “Hak-Hukuk-Adalet” diye bağırarak anlatıyor.  Halkın kararlılığını değiştiririz umuduyla; “Öcalan’ı adada ziyaret edip onu Selahattin Demirtaş’a karşı güçlendirecek” bir yeni çorba reçetesi hazırlandı.

★★★

Öcalan’ı ziyaret!

Çorba bir tasarım.

İçinde ABD, İsrail kurgusu Ortadoğu’da yeni düzen eliyle Türkiye’yi büyütüyor gibi yapıp sonra küçültme malzemeleri var.

Ne olduğu belli değil,

Çoban ateşleri yakıldı.

Çorba ateşe verildi.

Ama halkın bu tür çorbaya içmeye niyeti ve rızası olmadığı, üfleyerek bile tek kaşık almayacağı görülüyor.