Asgari ücret artışını emekçiler, işçi sendikaları, emekçi aileleri, pazarcılar ile mahallenin kasabı, manavı, berberi, marketi, tuhafiyeci esnafı da beğenmedi.

Düşün!

Düşün!

Ezdirmem dedi.

Sözünü tutamadı.

Ezdirdi.

★★★

Oysa sözünü tutmak için bütün dünya ekonomi profesörleri ile tüm iktisat dehalarının bile şaşkınlıktan parmaklarını ısıracağı “koltuktan kişi atma kararları” almıştı. Maliye Bakanları ile Merkez Bankası Başkanları koltuğunu, “şehir otobüsü koltuğuna” çevirmişti.

Birini seçiyor.

Oturtuyor.

Sonra da seçimlerde oy oraları düşünce; “Ben işçimi, memurumu, dar gelirlimi, asgari ücretlimi, emeklimi asla enflasyonun altında ezdirmem” diyerek hem Maliye Bakanı’nı, hem Merkez Bankası başkanını koltuğundan atıyor, yerine Avrupa’dan, Amerika’dan yenilerini bulup oturtuyordu.

★★★

Düşün!

Düşün!

Budur işin!

Hatırla!

İşte aradığımız finans dehası, işte beklediğimiz foncu. ABD’de okumuş, CEO olmuş ve kalbi vatan ve millet sevgisiyle dolu... Emzikte bebesi de var... Batı kutbundan bizim yerli kutbuna hicret etti diyerek yeni birini bulup Merkez Bankası Başkanlığı’na oturtmuştu.

★★★

Böyle!

Böyle!

Son 5 yıl içinde Merkez Bankası başkanını 6 kez değişmiş, Maliye Bakanını da yine 5 yıl içinde 7 kez değiştirerek; “Ezdirmem…. Ezdirmem… Asgari ücretlimi ezdirmem…” sözlerini 5 yıl içinde 200 kez yenilemişti.

★★★

Ne oldu?

Çivi yerinden oynamış.

Menteşe gıcırdıyor.

Asgari ücrete yüzde 30 artış yapabildi. Asgari ücret 22.104 TL’ye. Yıllık enflasyon yüzde 47 iken asgari ücret yüzde 30’da kalınca “ezdirmem sözü” yere düşmüş yumurta gibi oldu.

★★★

Düşün!

Düşün!

Fren yapacağız.

Takoz koyacağız.

Durdurma.

Soğutma.

Sıklaştırma.

Hepsini tek tek, peş peşe yapacağız ve arkasından “ülke ekonomisini şahlandırıp asgari ücretliyi ve emekliyi ezdirmeyeceğiz” demişti.

★★★

Düşün!

Düşün!

Frenleme, durdurma, sıklaştırma, soğutma, takoz koyma yapıldı sonunda; şapka düştü kel göründü:

Ücretliler.

Emekliler.

Ezim ezin ezildi.

Şahlanma unutuldu.

★★★

Yalama olmuş cıvata gibi durmadan değiştirilen Maliye Bakanları ile Merkez Bankası Başkanları’nın ortaya koyduğu modelle “Fiyatlar üzerinde egemenlik” kurulacaktı.

Düşün!

Düşün!

Niçin kuramadı?

Çünkü sadece ücretlinin ve emeklinin gelirini ve harcamasını sıklaştırma ile frenleme yapıldı. Devlet harcamalarında frenleme yapılmadı. Başta Cumhurbaşkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile tüm bakanlıkların lüksüne, israfına, gösterişine frenleme yapılmadı. Hepsi kara deliğe dünmüş yatırımlardaki garantili ödemelere frenleme yapılmadı. Bütçe açığına frenleme yapılmadı. Mallarına yüksek zam koyan şirketlerin fiyatları ve karlarını yukarı çeken fırsatçılığına frenleme yapılmadı. Eksik rekabetin olduğu tekelciliğin ve kartelciliğin at oynattığı piyasalara frenleme yapılmadı. Zenginlerin tüketimi olan ve yıllık 70 milyar doları geçen lüks ithal mallarının girişine de frenleme yapılmadı.

★★★

18 ay önce:

1 Dolar: 20.88 TL idi.

Bugün:

1 Dolar: 35.21 TL.

TBMM faiz oranı:

18 ay önce:

Yüzde 15’di.

Bugün:

Yüzde 50.

Enflasyon oranı:

18 ay önce:

Yüzde 39.59’du.

Bugün Yüzde 47.09.

Yalama olmuş cıvata gibi durmadan değiştirilen Maliye Bakanları ile Merkez Bankası Başkanları’nın ortaya koyduğu modelle işte buruya gelindi.

★★★

Ezdirmem dedi.

Ezdirdi ve asgari ücretli ile emekliyi ezdirdiği gün yeniden “ben ezdirmem” demekten geri durmadı.

Düşün!

Düşün!

Tayyip zenginlerine tek soru bile yok!

Açıkça kayrıldıkları için “Tayyip Erdoğan dönemi zengini” diye yazabiliyorum ama Rönesans’ın sahibi iş adamı, çok önceden Rusya’da ve başka ülkelerde “çok kimlikli-kişilikli inşaatlar” yapmış, dünya sıralamasında ilk 25’in içine girmiş, dolar milyarderi olmuş genç bir girişimciydi. Atılımını Tayyip Erdoğan döneminde de devam ettirdi. Ankara’da maliyeti 1 milyar doları geçen 1150 odalı Cumhurbaşkanlığı sarayını yaptı. Marmaris Okluk Koyu’ndaki çok masraflı yazlık sarayı da yaptı. Son haber: Ankara’da da Adalet Sarayı ihalesini 24 milyar TL’ye yapmak için almış ancak ihale sürecinde “pazarlık usulüne” uyulmadığı için bu ihale idare mahkemesince iptal edilmiş. Danıştay ise iptal kararını kaldırmış. Asıl Adana Şehir Hastanesi, Bursa Şehir Hastanesi, Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi, Yozgat Şehir Hastanesi, Yine Yozgat Fizik Tedavi, Rehabilitasyon, Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastanesi, İstanbul Çam ve Sakura Şehir Hastanesi yapılırken maliyetin yarısından fazlasını devlet koymuştu ve işletme hakları Rönesans’a bırakılmıştı. Rönesans, daha sonra toplam bu 5 büyük şehir hastanesinin işletmesini Danimarkalı şirket ISS’e satmış ve Rekabet Kurulu’ da bu satışa “olur” vermişti. Hastaneler kurulurken “kamudan özele gelir transferi” yapıldı. Hastaneler Danimarkalıya satılınca da “yurt içinden yurt dışına  gelir transferine” kapı açılmış oldu. Hastanelerin işletmesi Danimarkalıya niçin satıldı? Türkiye’nin kayırılan isimlerinden biri olan Rönesans’ın; “hastane işletmeciliğinde” başaramadığı hangi işi, Danimarkalı ISS başardı? Bu satıştan ülkemiz ne kazandı, ne zarar etti? Kimse bunları sormadı, sorgulamadı.