Karşılıklı.
Sev beni.
Seveyim seni.
Türkiye’de gazetelerin birinci sayfasında fotoğraflı “çürük sebze kuyrukları uzadı” haberleri yayınlanmaya başladığı şu günlerde IMF, “Türkiye’nin kredibiliteyi iyileştiren politika değişikliği enflasyonu da düşürecek” diyen muazzam umutlandırıcı bir ışık yaktı. Diyebilirsiniz ki, “Ne ilgisi var... IMF’nin sözünü ettiği toparlanmanın olumlu sonuçları halkın hayatına hemen yansımaz, bilmiyor musun?”
Haklısınız.
Biliyorum.
Hatta IMF’nin “Türkiye ekonomisini derin bir krize sokanlara uzattığı eski dost elinin” yanı sıra beğenmez, burnundan kıl aldırmaz derecelendirme kuruluşu Fitch de “Türkiye’nin not görünümünü Negatiften Durağana” revize (düzeltme) etti.
★★★
Ve finans kurtları!
Dünyayı soyanlar.
1 koyup 1000 alanlar.
Koşuştular İstanbul Borsası’na ve en çok yerlerde sürünen “banka hisselerini satın almaya” başladılar. Bizim Savunma Bakanı, ABD’nin kırmızı pelerin görmüş arena boğası gibi kızdığı S-400’ler için “Girit modeli yapabiliriz” dedi. Girit modeli: Koy S-400’leri depoya modelidir ve zaten ABD de bunu öneriyor. Bu arada ABD’nin eski Suriye temsilcisi James Jefferey, sözü S-400’lere getirerek, “Türkiye’yi fazla sıkıştırmayalım, Rusya ile Türkiye doğal rakipler” türünden eski dolmayı yeni tabağa sürdü. Ve hemen arkasından da Washington’da bir lobi şirketi, “F-35’lerin Türk Ordusu’na verilmesini engelleyen ambargonun kalkması” için ABD Kongre üyelerini lobi kıskacına aldı. Tam bu sırada ABD’nin yeni başkanı Joe Biden, Münih’te yapılan Güvenlik Konferansı’na video bağlantı ile katılarak Çin ile Rusya’yı hedefine koyan bir konuşma yaptı ve “Amerika geri döndü...” dedi. Aynı gün ABD Başkanı Biden ile Alman Başbakanı Merkel, İsrail’in homurtusunu hiçe sayıp, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’yi arayarak “nükleer anlaşmaya geri dönelim” çağrısında bulundular. İran bu çağrıya kulak kesildi. Bunun hemen arkasından da Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Amerika’da yaşayan Türklerin (sayıları 300 bin) etkinliğine Ankara’dan video konferansla bağlanarak; “Türkiye olarak, Amerika ile ortak menfaatlerimizin görüş ayrılıklarımızdan çok daha fazla olduğu inancındayız. Bu anlayışla uzun vadeli bir perspektifle, kazan- kazan temelinde yeni Amerikan yönetimiyle iş birliğimizi güçlendirmek istiyoruz. Türkiye, iki ülke arasındaki müttefiklik ve stratejik ortaklık ilişkisine yaraşır şekilde üzerine düşeni yapmayı sürdürecektir” dedi.
Yani!
Gör beni.
Göreyim seni.
★★★
Ne oluyor?
ABD’nin yeni başkanı Joe Biden ile Türkiye’nin başkanı Erdoğan, karşılıklı göz süzüp, birbirlerine el mi ediyorlar?
Şartlar değişir.
Yeni durum doğar.
Yeni durum, yeni göz süzmeler, el vermeler, dostluk tazelemeler getirir. Türkiye’yi derin bir ekonomik krizin içine gömen yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni, Jeo Biden’ın “Amerika geri döndü...” söylemine göre yeniden anayasa yazarak ve Selahattin Demirtaş’ı Edirne Cezaevi’nden, Osman Kavala’yı da Silivri Hapishanesi’nden salıverip ve HDP’ye de “eski barış süreci günlerinde yapıldığı gibi kazan kazan eli” uzatarak yeni bir başarı hikayesi yazmaya girişebilir mi?
Hikayeleri fos çıktı.
Ayasofya açıldı.
Doğalgaz bulundu.
Ay’a gidildi.
Yazdı, yazdı.
Tutturamadı.
Hikayelerin hiçbiri halkın gözünde oyların erimesini durduracak destek bulmadı. Şimdi “ABD - Türkiye yeniden stratejik kardeş” diyen taze bir başarı hikayesi yazılabilir. Biden’dan telefon gelebilir. VIP uçaklar paslandı. Kucağa oturmuş gazeteci doldurulmuş VIP uçak, Washington’a Biden’a “yeni dostum” demek için havalanabilir.
Bu hikayenin!
4 kilidi olabilir.
Türkiye’ye yeniden bol sıcak para akabilir. Orduya imam sızdırıp darbe tezgahlamanın rejisörü Fetullah Gülen ABD’den paket edilip Ankara’ya postalanabilir. “Bakan oğullarının döviz dolu kasaları” belgeselinin de rejisörü Savcı Zekeriya Öz de Almanya’dan, “maske- mesafe- temizlik kuralına tam uyularak eve teslim” yapılabilir. ABD ile kol kola olmuş PKK’nın başı Murat Karayılan da nerede ise oradan paket edilip getirilebilir.
El etmeler.
Göz süzmeler.
Başladı.
Haberiniz olsun.
Benim bu yazıda öngördüklerim kesin değil bir kurgu, tahmindir. Haftanız güzel olsun!
TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)
Aşının içine nepotizm girdi!
Çin’den ithal CoronaVac aşısıyla ilgili 4 soruyu bu köşede yayınlamıştım. Soruları CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, TBMM’de Sağlık Bakanı’na sormuştu. 4 sorunun 3’üne lojistik firması sahibi Doğan Doğanay cevap vermişti. Sonuçta aşı geliyor ama Çin’de bayram tatili uzun olduğu için (Biz Çinlileri çalışkan bilirdik, bizden daha uzun bayram tatili yapıyorlarmış) aşının gelmesi gecikti. Gelen 3 milyon aşının 200 bin dozunun da kardeş ülkeler Azerbaycan ile KKTC’ye gönderildiği açıklandı. Bu noktada CHP Milletvekili Murat Emir dün yeni bir açıklama gönderdi ve “Türkiye’ye ilk partide gelen 3 milyon doz aşının vurulmasına 14 Ocak’ta başlanmış, aradan geçen 27 günde bu miktarın ancak 2 milyon 800 bin dozu tamamlanabilmişti. İkinci doz aşılamanın başladığı günün sabahında ise Sağlık Bakanlığı’nın aşı haritasına göre 2 milyon 811 bin 73 doz aşılama yapılmıştı. Biz de yaklaşık 200 bin doz aşının ne olduğunu sormuştuk. Salgın sürecini adil ve öznel bir yaklaşımdan uzak nepotizm (eş dost akraba kayırma) anlayışıyla yöneten Sağlık Bakanlığı, bu konuda da topluma bilgi vermemişti. Şimdi bu aşıların Azerbaycan ve KKTC’ye gittiğini söylüyorlar. Öyleyse 2. parti aşılamanın başladığı gün 11 bin 73 doz fazladan aşı nasıl yapılabildi? Bakanlık bu soruların yanıtını halka vermeli. 200 bin doz aşı gerçekten Azerbaycan ve KKTC’ye mi gitti? Ayrıca aşı sözleşmesinin detayları çok önemli? Aracı firmaya gerek var mıydı? Aracı firma bu işten ne kadar para kazandı? Sağlık Bakanlığı’ndan bir an önce bu soruların yanıtını bekliyoruz” dedi. Dün yine Transshipping Uluslararası Taşımacılık şirketinin sahibi Doğan Doğanay, yeniden bilgi gönderdi, kendisinin aracı şirket olmadığını, DMO ile Çin arasında aracı Türk şirketinin Ankara merkezli Keyman İlaç olduğunu ve ilacın dozunun Türkiye’ye maliyetinin 26.5 ile 29.5 USD (Amerikan Doları) aralığında bulunduğunu bildirdi.