Ekonomi yönetiminin Londra’daki yatırımcı toplantılarında söyledikleri, önümüzdeki haftaki toplantıda Merkez Bankası’nın faiz indirimine devam edeceğini gösteriyor. Ocak enflasyonunda önemli düşüş beklenmiyor ama Başkan Karahan’ın söyledikleri indirime hazırlandıkları biçiminde yorumlandı.
Londra’daki toplantıların amacı kısa vadeli sermaye gelişini sürdürmek mi, yoksa doğrudan kalıcı sermaye mi? Hem toplantılardaki piyasa oyuncuları ağırlığı hem de yöneticilerin konuşmaları, sıcak para amacı olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin sıcak paraya hâlâ ihtiyacı olup olmadığını yanıtlamadan önce yöneticilerinin söylediklerine bakalım. Merkez Bankası Başkanı Karahan, temkinli dönemde olunsaydı, bence farklı açılardan konuşurdu. Konuşmasında kira başta hizmetler sektöründeki gerilemenin başladığından, rezerv birikiminin çok iyi gittiğinden, enflasyon beklentilerinde iyileşmenin sürdüğü ve hane halkı beklentisinin düşmeye başladığından, devam eden KKM’nin çözülmeye karşın sınırlı bir bölümün dövize döndüğünden, mücevher hariç tüketim malı ithalatının sınırlı arttığından söz etmiş. Halbuki KKM’deki çözülmenin bu koşullarda önemli bölümü döviz hesaplarına gitse, rezerv bu kadar artmasa daha iyi olacaktı. Bunun yanında lüks tüketim malı ithalatının her anlamda arttığı ve hane halkı enflasyon beklentisinde önemli bir düşüş yaşanmadığı da gerçek.
İşte bu söylemden yola çıkarak, indirimin kesinleştiği izlenimi çıktı. Toplantıya katılanların yorumlarından, ocak ayında enflasyonda önemli düşüş beklenmediği sonucunu gördük. Bakan Mehmet Şimşek, yönetilen ve yönlendirilen fiyatları nasıl iyi yönettiklerinden söz etmiş ama örneğin köprülere yüksek zam belki doğrudan enflasyon rakamını artırmayacak ama belli ki gıda fiyatlarında önemli artışlarla enflasyonu besleyecek. Ayrıca gıda, enerji ve konut sektöründe arzı artırarak enflasyonla mücadeleye katkı verileceğini söylese de, yapılan planlar ve bütçe, arzdaki artışın bu yıla yetişmeyeceğini gösteriyor.
REZERV ARTIŞI SIKI PARAYA ARTIK ENGEL
Şimdi gelelim rezervlerin bu kadar artmasının gerekip gerekmediğine. Gelinen noktada yılbaşından bu yana rezervlerdeki artış 10 milyar doları aşmış durumda. Halbuki Merkez Bankası döviz satın almasa, kurlar aşağı gelecek ve bu kadar rezerv yükü üstlenmek zorunda kalmayacak. Merkez Bankası hâlâ kur inmesin diye döviz alıyor ve karşılığı piyasaya ödediği TL sorun oluşturuyor. Piyasadaki likidite fazlası, geçtiğimiz hafta yine 1 trilyon TL’yi aştı.
Merkez döviz karşılığı piyasaya verdiği likiditeyi çekmek için faiz ödemeye, dolayısıyla zarar oluşturmaya devam ediyor. Hep söyledik; bu aşırı rezerv birikimi karşılıksız para basmaya, enflasyonla mücadele programının gevşemesine, varlıklı kesimlere faiz kanalıyla yeniden servet transferi yapılıp gelir dağılımının iyice bozulmasına neden oluyor.
Özetle; ekonomi yönetimi sıcak para yerine artık doğrudan sermaye için çalışmalı. Ama bunun için tabi ki gerçekten köklü mali tedbirlere, reformlara, hukuksal düzenlemelere ihtiyaç var ve böyle bir siyasi irade bulunmuyor.
Ancak, hâlâ sıcak para girişini artırmaya çalışmanın ekonomik istikrar için yeniden risk biriktirdiğini görmek gerek. Siyasi otorite belli ki “faizi indirmeye devam edin”, “kurlar hafif de olsa artmaya devam etsin” talimatları veriyor ama bu yolun tehlikeleri kendisine anlatılmalı.