Köpeklerin öldürülmesini yasal hale getiren kanun teklifi TBMM’de görüşülürken SÖZCÜ Televizyonu’nda özetle “Sokaklardaki köpekler hepimizi endişelendiriyor. Şahsen ben de korkuyorum. Sorunun çözülmesi gerekir ama öldürme konusundaki ısrarı anlamıyorum” demiştim.

Sokak köpekleri meselesinin yılların sorunu olduğunu ve bu yaz sıcağında TBMM’yi açık tutacak kadar acil olmadığını da sözlerime eklemiştim.

Şahsen, iktidarın hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, düşük ücretler, vergiler, harçlar, cezalar karşısında çaresizce büyük bir sefalet yaşayan halkın gündemini değiştirmek için böyle konuları canlı tuttuğunu düşünüyorum.

Nasıl olsa hayvansever sayısı sokak hayvanlarından çekinen korkan insan sayısından daha azdır.

Nasıl olsa, “öldürün, yok edin, sokakları temizleyin” diyenlerin korosunun sesi daha gür çıkıyordur.

★★★

Ben görüşlerimi açıkladıktan sonra sosyal medya sitesi X’te sistemli bir linç kampanyasına maruz kaldım.

Linç kampanyasını tetikleyen troll, mealen şöyle yazmıştı:

“Sen hiç kafa derisi saldırgan köpekler tarafından soyulmuş bir çocuk gördün mü? Ben gördüm.”

Güya sokak köpekleri konusunu en can alıcı yerden yakalıyor. İnsanların doğrudan duygularına hitap ediyor. “Sokak köpeklerinden kurtulamazsak bunlar bir gün sizin de başınıza gelebilir” diyor.

Çoğu zaman sonuç da alıyor.

Benzer mağduriyetler yaşayanları etrafında toplamaya çalışıyor.

★★★

Maryland Üniversitesi Philip Merrill College of Journalism’de “dijital medya” konusunda eğitim programlarına katıldım. “Troll hesap”, “Robot hesap”, “gerçek kullanıcı”, “deep fake” gibi kavramları hem en yetkin akademisyenlerden hem X, META gibi sosyal medya şirketlerinden gelen uzmanlardan dinledim.

Haliyle trollerin, robot hesapların nasıl harekete geçtiğini, nasıl örgütlendiğini, siyaset tarafından nasıl kullanıldığını iyi bilirim.

Sadece iktidar değil, muhalefet partileri, spor kulüpleri, hatta şirketler dahi bu alanı gayet etkin bir şekilde kullanabiliyor.

Bugün iktidar için harekete geçen bir sosyal medya hesabının geçmişte muhalif bir siyasetçi, hatta bir futbol takımı için kullanıldığını bizzat gözlemledim.

Köpek yasasını, hayvanları öldürme fikrini destekleyen ekibin de bizzat iktidarın iletişim uzmanları tarafından yönlendirildiğini anlamak zor olmasa gerek.

Zaten iktidar yanlısı medyanın, kamu yayıncılığı yapmasını beklediğimiz TRT’nin konuyu ele alış biçimi de sosyal ve konvansiyonel medyanın ortak bir merkezden yönlendirdiğini gösteriyor.

★★★

Trollere yanıt vermek adetim değildir. Ancak o trolleri yönlendiren siyasi akla yanıt vermek isterim:

Evet, bir köpeğin zarar verdiği bir çocuğu gördüm.

O çocuğa yardım da ettim. O çocuğu kurtarırken köpeğin dişlerine de maruz kaldım. Onlarca köpek tarafından sıkıştırılıp yüksek bir yere çıkmak zorunda da kaldım.

Ancak bu olaylar yüzünden hiçbir zaman “bütün köpekleri öldürelim” gibi bir düşünceye kapılmadım.

Tersine, kent merkezinde o köpeklerle bu şekilde karşılaşmak zorunda kalmamı yine o hayvanları sokağa salan, sokakta yaşamak zorunda bırakan insanların eseri olarak gördüm.

★★★

“Köpekleri öldürelim” korosunun en büyük sloganı “güvenli sokaklar” imiş.

Ben sokaklarda sadece köpekler tarafından saldırıya uğramış çocuklar görmedim.

Mesela 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Emre Akman’ın ekmek parası için kuryelik yaparken bulunduğu sokakta hunharca katledilişini de izledim.

Mesela 20 yaşındaki güzel sanatlar öğrencisi Ceren Özdemir’in cezaevinden izinli çıkan bir suç makinası tarafından sokak ortasında bıçakla delik deşik edildiği anın görüntülerine maruz kaldım.

Mesela ben yakınlarına kavuşmak için bindiği tren Çorlu’da devrilince ölen 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’in fotoğraflarını gördüm ve gözü yaşlı anasının haykırışlarını yıllarca dinledim.

Mesela 12 yaşında ekmek almak için çıktığı sokakta kafasına gelen gaz bombası nedeniyle 8 ay komada kalan Berkin Elvan’ın nasıl eriyip gittiğini biliyorum.

Mesela Ali İsmail Korkmaz’ın sokak arasında tekme ve sopalarla dövülerek öldürülmesinin görüntülerini gördüm.

Mesela Suriyeli göçmen çocuk Ahmet Handan’ın üç motosikletli tarafından sokak ortasında delik deşik edildikten sonra kanlar içinde yere düşmüş halde çekilmiş fotoğraflarını da gördüm.

★★★

“Mesela, mesela, mesela...” diye diye daha uzatırdım ama yerim bitti.

Koro şefine “Peki, siz bunları gördünüz mü” diye sorsam ne diyecektir?

İşin özü şu ki sokak ortasında saldırıya uğrayan bir çocuk için hassasiyet gösteren, güvenli sokaklar isteyen biri, sokaktaki sorunun sadece hayvanlar olmadığını bilir. Hatta hayvanların sokaklarda yarattığı tehlikenin yüzlerce mislinin insanlar tarafından yaratıldığını daha iyi bilir!

Peki, “Köpekleri katledelim” korosunun orkestra şefleri bunu bilmiyorlar mıdır sizce?

Bal gibi biliyorlar.

Ancak gerçekleri konuşmak işlerine gelmiyor!