Bazen olan, göründüğü gibi değildir. Bazen de olan, tam da göründüğü gibidir.

İşte olan ortada:

Türkiye’nin bütün kentleri 1950 yılından sonra gösteriş üzerine büyümüştü. Bölge planı yapılmamıştı. Kent planlaması dikkate alınmamıştı. İmar planlarına uyulmuyordu. Belediyelerin imar yetkisi Ankara’dan iktidar gücüyle gasp ediliyor; inşaat yapımları partili müteahhitlere gizli-kapaklı ihale ediliyor, müteahhitlerin “davetiyeli ihale rantından doğan pis kokulu bağışlarıyla” siyasi parti finansmanı sağlanıyordu. Kentlerde bir daire satın alınca zengin olduğu duygusuna kapılan vatandaşın da, görmez tarafına getirip, gösteriş olsun diye imar planları deliniyor, şehre karşı cinayet olan kaçak yapılar “imar barışı” adıyla affediyorlardı. Akılsız, ahlaksız, izansız, vicdansız, plansız, bilgisiz sadece rant zengini yaratmaya vidalı şehirleşmede ihtiyaç doğduğu için köprü, alt geçit, üst geçit, hava meydanı, hastane, meydan projeleri üretiliyor ama bunu “deprem, sel, fırtına, orman yangını ihtimallerini hesaplayarak” yapmıyorlardı.

Her adım gösterişti.

Gösterişiniz batsın.

İnsanlar selde boğuldu.

★★★

Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya’da deprem sonrası nehir kenarlarına ve çukurlara kurulan çadır kentleri bile su bastı. Çünkü çadır kentler bile gösteriş üzerine yapılmıştı. İnsanlar sel sularına kapıldı; biri bebek 16 kişi can verdi. Şanlı Urfa’da Abide Köprülü Kavşağı, belediye parasıyla yapılıp gösterişli törenle Cumhurbaşkanı tarafından üç ay önce açılmıştı.

Övgüler yağdırılmıştı.

İktidar Partisi Başkanı Cumhurbaşkanı, Şanlıurfa’nın iktidar Belediyesi’ni övmüştü: ‘2 milyon metrekare beton parke kapladık, 156 kilometre beton yol döktük’ diye sayıp sıralamıştı.

Yağdı yağmur!

Evet şiddetliydi.

Beklenen de fazlaydı.

Ama Şanlıurfa Şehri’nin göbeğinde üç ay önce açılışı gösterişli törenle yapılan Abide Köprülü Kavşağı bile sel altında kaldı. Bu kavşağın yapım ihalesi, davet usulü ile verilmişti. 6 müteahhit teklif sunmuş fakat sadece birinin teklifi geçerli kabul edilmişti. Cumhurbaşkanı da projenin müteahhidine gösterişli törenle ödül de vermişti.

Gösteriş her yerdeydi.

Gösterişiniz batsın!

Deprem geçirmiş kentlerde enkazdan sağ çıkan insanlar, bu kez yağmur suyunda boğuldu. 11 kentimizin gösterişli binaları, çok pahalı siteleri, otelleri, kamu yapıları temellerinden kopup yerlerinden zıplar gibi havalandılar; demir, beton, cam, plastik, kapı pencere molozu, ahşap enkazı olup oldukları yere yığıldılar. Bebek, çocuk, anne, baba milyonlarca insan, sabahın şafağına doğru altın uykularında iken, evleri mezarları oldu.

Kent kurma!

Kentli olma!

Kentleşme!

Gösterişe malzeme yapıldı. Kızılay, iktidar yakınlarının “üç-beş koltuklu yemliği” ve AFAD da iktidar partisinin “hısım akraba arpalığı” haline getirilerek aslında birer gösteriş kurumuna dönüştü.

Kızılay!

Zamanında gelmedi.

AFAD anında yetişemedi.

Gösterişiniz batsın.

İnsanlar enkaz altında canlı canlı donarak hayatlarını yitirdiler, canlı çıkanlar da sel sularında öldüler.

★★★

Şiddetliydi deprem.

Hasar gücü korkunçtu.

Öldüren deprem değildi.

Öldüren gösterişinizdi.

Çok pahalıya ve yüksek faizle bulunmuş dış borçla yapılan gösteriş yatırımları; köprüler, hava meydanları, hastaneler, cemaati olmayan 100 bin kişilik camiler, itibardan (gösterişten) tasarruf olmaz denilerek alınan VİP uçaklar, lüks makam araç saltanatı, 128 milyar dolar Merkez Bankası rezervini eriterek; “faiz sebep enflasyon netice” iddiasını kanıtlamak da boş, beyhude bir gösterişe dönüştü. Bu gösterişler Türkiye’yi derin ekonomik krize soktu.

Gösterişiniz batsın.

İnsanlar suda boğuldu.

Özür dileyin.

Neler gördük...  Neler yaşadık... Neler duyduk...  UNUTMA!

Vali Bey!


Validen onurlu bir çıkış beklenirdi. Hatay’ın valisi; “ben hayatımın geri kalanını Hatay kentinin en şiddetli depreme bile dayanacak bir planlama ile yeniden kurulmasına ayıracağım. Valilik bilgimi, birikimimi, bugüne kadar iktidar partisi büyükleri ile kurduğum tüm ilişkilerimi, Hataylıların ayağına taş değmesin diye ayıracağım” demedi. İktidar partisi AKP’den milletvekili adayı olmak için istifa etti. Sayın Vali Rahmi Doğan, milletvekili olursa maaşı katlanacak.  Şu anda valiler, 40.846 TL aylık maaş alıyorlar. Milletvekilleri ise 56.445 TL maaşa sahipler. Geçen gün Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, şu öneriyi dile getirdi: “Öyle bir sistem kuralım ki, milletvekilliği profesyonel bir iş olmaktan çıksın. Yaptığımız iş neyse, vekillik ona ek bir toplumsal sorumluluk olarak tanımlansın. Milletvekili seçilen, son çalıştığı iş yerindeki maaşı neyse onu alsın” Erkan Baş’ın bu önerisini 6’lı Masa parti liderleri de benimserse siyaseti geçinme ve zenginleşme aracı haline getiren bu çürümüş düzeni de yıkmak açısından ciddi bir adım atmış olurlar.