“İnşallah 31 Mart 2024 günü bu kötü gidişe dur diyeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu cümleyi kurarken elbette İstanbul’u Ankara’yı kastediyor ama aslında fark etmeden 3 Kasım 2002’den bu yana yönettiği ülkenin durumunu da özetliyor.
Emin olun bu cümleyi bir şekilde duyan birçok insan, aynı duayı ülke için de ediyor ve “inşallah” diyordur.
Zira ülkede uzun bir süredir, özellikle de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimiz 2018’den bu yana maalesef ciddi bir “kötü gidişle” imtihan ediliyoruz.
★★★
Şimdi diyeceksiniz ki “Ne fark eder, halkımız hâlâ ‘aç kalırız yine de Tayyip Erdoğan’a oy vermekten vazgeçmeyiz’ diyor.”
Normal şartlar altında sizinle aynı fikirde olur ve size hak verirdim.
Ancak DEVA Partisi’nin Ankara Altındağ Belediye Başkan Adayı Dr. Kadriye Esra Aygün’le konuştuktan sonra bakış açım biraz değişti.
Esra Hanım’la dün tanıştım.
Biliyorsunuz, Cumhuriyet’in kurulduğu yer, Birinci Meclis’in, Ankara Palas’ın, ilk Cumhuriyet binalarının bulunduğu Ulus’tur ve bugün itibariyle Ulus, Altındağ sınırları içinde yer alıyor.
Kendisinin Cumhuriyet tarihi boyunca Cumhuriyet’in kurulduğu Altındağ’daki ilk kadın başkan adayı olduğuna dikkat çekti.
Ne yalan söyleyeyim, öğrenciliğimde ve sonrasında bir müddet tarihi konservatuvar binasının arkasında yer alan Atatürk (Site) Yurdu’nda ve Ulucanlar’da kalarak Altındağlı olmuşluğum da vardır ama bu detayı bilmiyordum.
★★★
Kendisini cesaretinden dolayı tebrik ettim ve “Altındağ ne alaka?” sorusunu yönelttim.
Altındağ’da kurdukları meslek edindirme okuluyla 12 yıldır sanayinin ve esnafın ihtiyaçları doğrultusunda ara elaman yetiştirdiklerini, bu sayede binlerce Altındağlıya Ankara’da iş bulduklarını anlattı.
“Gerçekten önemli bir sosyal sorumluluk hizmeti” diye düşündüm.
“Bu kadar erkek adayın arasında sokaklardasınız. En çok dikkatinizi ne çekiyor”
diye sordum. Şu yanıtı verdi:
“Başkent’te Cumhuriyet’in kurulduğu yerdeyiz. 21. Yüzyıldayız. Hem içeriden hem ülke dışından yoğun bir göç alan bu ilçede hâlâ doğalgazın, internetin olmadığı bölgeler var. Yıllardır ‘doğalgazı ne yapacaksınız, alın size kömür, makarna’ diyorlar. Ülkenin kalbinde yoksulluk ve işsizlik had safhada.”
★★★
AK Parti Altındağ Adayı Veysel Tiryaki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Beni aday yaparsanız yüzde 70’le alırım” diye söz vermiş.
Esra Hanım rakibinin iddiasını konuşurken güldü ve “bu defa zor, ben bu iddiayı bozacağım” dedi.
Yoksulların AK Parti’ye oy verdiğini, yoksulluğun AK Parti’nin dezavantajı değil, avantajı olduğunu anlatmaya çalıştım. Son seçimde Demirel’in “Boş tencerenin götüremeyeceği hükümet yoktur” tezinin boşa düştüğüne işaret ettim.
Ancak bana itiraz etti ve şöyle dedi:
“Evet yoksulluk hep avantaj olmuştu. Ben AK Parti’de MKYK üyeliği gibi önemli görevlerde bulundum. AK Parti’nin yıllardır o yoksulluğu yöneterek yoksullardan oy aldığını biliyorum. Yoksullarla bir bağımlılık ilişkisi kurulmuştu. Ancak şimdi o bağ da koptu. Emeklilere, düşük gelirlilere değişik kaynaklardan sağlanan ek gelirler kesildi. Halk üç aydır o gelirleri alamıyor ve emekli maaşı gibi düşük gelirleriyle idare etmek durumunda kalmış. O nedenle büyük sıkıntı yaşıyorlar. Bunun sonuçlarını pazar yerlerinde, sokakta görüyoruz. ‘Aç kalırız yine de Erdoğan’a oy vermekten vazgeçmeyiz’ diyenler hiçbir zaman gerçek anlamda aç kalmamıştı. Şimdi açlıkla yüzleşiyorlar ve bakış açıları değişiyor.”
★★★
Aslında Dr. Kadriye Esra Aygün’ün dikkat çektiği bu tablonun işaretlerini başka yerlerde de görüyoruz. Özellikle et süt kurumu ve halk ekmek kuyruklarında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zam bekleyen emeklilere yanıt verirken “(isteneni) verirsek 2024’te çivi dahi çakamayız” sözleriyle Hazine kasasının boşaldığını itiraf etmişti.
Demek ki kasa boşalınca iktidarın yoksulluğu yönetme becerisi de sona erdi.
Esra Hanım Altındağ’da gördüklerinden yola çıkarak tencerenin bu defa gerçekten boş olduğunu ve bu durumun seçimlerde sürpriz sonuçlar ortaya çıkaracağını savunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da hazır “İnşallah 31 Mart 2024 günü bu kötü gidişe dur diyeceğiz” dediğine göre, bize de “Hadi bakalım, inşallah” demek düşer!
Bu kötü gidiş bitsin artık!