Her şeyden önce; herkese sağlıklı, huzurlu, refah içinde, mutlu nice bayramlar dilerim.  Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik iklim, böyle bir dileği, her zamankinden daha güçlü olarak dile getirmeyi gerektiriyor. Bunun sadece dile getirilmesinin yetmediği, halkın huzur, refah içinde bayramlar yaşayabilmesi için, kendi iradesine sahip çıkması gerektiği günlerden geçiyoruz. 

“Türkiye’nin böylesine huzursuz ve yoksulluk içinde olduğu bir dönemi hiç hatırlamıyorum” diyebilecek yaşlardayım. Gençliğimde de siyasi olarak acı günlerden geçtim; yoksulluk her zaman vardı, vatandaşların bir kısmı yine çoğunluğa kıyasla imtiyazlıydı ama böyle dönem, hiç yaşanmamıştı. 

Yaz ayları da geldi; toplumun üzerindeki umutsuzluk havası dağılmıyor. Aksine her geçen gün yeni insanların mutsuz edildiği, baskı dalgalarıyla umutsuzluğun yayıldığı bir iklimdeyiz. İnsanların mutsuzluklarında kendi yanlışları yerine, sonsuz iktidar hırsının belirleyici olduğu bir dönemdeyiz.  Demokrasi mükemmel bir sistem değil ama şimdiye kadar ki sistemlerin en iyisi olarak bilinir. Demokrasi insan içindir ve özünde bireylerin ortak ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde uygulanmalıdır. Bu nedenle devlet tanımları sürekli değişmiş, demokratik cumhuriyet, sosyal devlet gibi çoğunluğun özgürlük ve ekonomik ihtiyaçlarını öne çıkaran kavramlar öne çıkmıştır. 

Bir ülkenin demokrasiyle yönetildiğini söylemek için, her şeyden önce hukuk devleti olması gerekir. Hukuk kurallarının ayrımsız uygulanması, herkese eşit uygulanması esastır. Kurallar herkese; kimliğine, sınıfına, ırkına, dinine, statüsüne bakılmadan eşit uygulanmalıdır.  

Açıklanan ama güven duyulmayan TÜİK’in enflasyon rakamı, enflasyonunun asgari ücret başta, halkın gelirini nasıl erittiği ama ara zammın yapılmayacağı haberleri bunu bunları düşündürttü. Tabi ki artan yoksullukla, toplumda yargı kararlarının büyüttüğü huzursuzluk ve ayrımcılıkla  birlikte düşününce. Bayram sözcüğünün aslında mutluluk, huzur ve sevgiyi tanımladığı gerçeğiyle.

İKTİDAR HIRSI 

Demokrasi kavramında, bazen sorunlu sistem olarak algılanmasında en önemli rolü, hukuksuzluk ve gelir dağılımındaki bozukluk rol oynuyor. Sosyal hukuk devletinin uygulandığı ülkelerde ise toplumun farklı kesimleri arasındaki gelir uçurumu bu kadar yüksek olmuyor. Bu ülkelerde aynı zamanda kurallar önünde mümkün olduğunca eşit bir uygulama olduğunu da hatırlatalım. 

Elbette toplumda bireysel sıkıntıları olanlar mevcut; uygulamadaki sistem ne yaparsa yapsın, son dönemde iyice farklılaşan, bireysel ihtiyaçlara tümüyle yanıt veremez. Ama herkese eşit olarak uygulanan hukuk sistemi ve yoksulluğun mümkün olduğunca azaltıldığı ülkelerde, bireysel mutsuzluklar da, bizdeki kadar yoğun olamaz

Haksızlığın ve her anlamda eşitsizliğin minimuma indirildiği demokratik toplumlarda, yönetici bu kadar hırslı olamaz, ülkenin sahibi değil geçici bir dönem yöneticisi olabileceğini bilir. Yönetilenler tarafından toplum menfaatinin dışına çıkıp, her şeyi sadece kendine ve yakınlarına yontan  yöneticiler ise seçimle bu görevinden alınıp, sade vatandaş yapılacağını bilir. İki taraf da bu anlayışa göre davranır. 

Hiçbir zaman mükemmel bir demokrasi uygulaması olmadı ama mükemmele yakın diyebileceğimiz demokrasi örneklerini gördük. İşte böyle mükemmele yakın bir demokrasi içinde yaşamak, böyle bir iklimde bayramları ağız tadıyla, ayrışmadan paylaşarak yaşamak mümkün.  

Ama önce böyle bir sistemi kurmak için mücadele etmek zorundayız.