6 Şubat’tan önce Hatay’ı görmemiş olanlar telafi edilemeyecek bir zenginlik ve deneyimden mahrum kaldılar.

Ne kadar kahrolsalar az…

Çünkü sizi elinizden tutup gezdirecekleri, Hatay’ı Hatay yapan neresi varsa bugün yıkık ve virane halde. Sanki aylarca bombardıman altında kalmış bir şehirde geziyorum. 

Resmi rakamlara göre…

Hatay’da 24.171 yurttaş can verdi.

Vefat eden 116 kişinin kimlikleri belirsiz.

192 kayıp var.

Yıkık, yıkılacak ve ağır hasarlı bina sayısı 80.323’tü.

Bu, Hatay’daki her beş binadan biri demek.

77.152’sinin enkazı kaldırıldı.

130 bin orta ve az hasarlı bina var.

Bu hasarlı binalar bütün ürkütücülükleriyle depremi hatırlatıyor. Bazılarının üzerinde “Az hasarlı” diye yazıyor. 

200 bini aşkın vatandaş konteynır kentlerde yaşıyor. 

Depremde en ağır hasar alan mahallelerde kaldırılan enkazların  yerinde toprak yığınları var. Taşla, molozla ve hafriyatla karışmış ucuz bucaksız düzlükler oluşmuş. Düzlüklerde yer yer hasarlı binalar beliriyor. Kiminin duvarları çatlamış, temelleri parçalanmış. Kimi büsbütün yana yatmış.

Yazarımız İsmail Saymaz, 6 Şubat depreminin hemen ardından gittiği Hatay’ı bir yıl sonra bir kez daha semt semt gezdi. Belediye binasını hâlâ hasarlı halde buldu.

TARİHİ ŞEHİRDE ENKAZ KALKMADI

Hatay’ın göbeği sayılan Köprübaşı’nda sadece köprü ayakta Asi, hiç deprem olmamış gibi akıp gidiyor.

Meclis binası yok, restore ediliyor.

Müze yıkık.

Postane terk edilmiş bir kasabanın postanesini andırıyor.

Köprübaşı’ndan ‘Vali Göbeği’ diye anılan Vali Ürgen Parkı’na kadarki Atatürk Caddesi, vaktiyle ofislerle kaplı bu lüks güzergah şimdi ıpıssız.

Köprübaşı’ndan karşıya geçtiğinizde sağ yanda Saray Caddesi uzanıyor. Dönercileri ve köftecileriyle meşhur bu caddedeki hanlar, şehir klubü ve Ortodoks Kilisesi depremde ne haldeyse o halde. Bir taş bile kaldırılmamış. 

Duvarlarda “Yarın öleceğiz - 6 Şubat 2023” diye yazıyor.

Işıklandırılan ilk cadde diye bilinen Kurtuluş’ta, restoranlar ve kahveciler çoktan kapatıldı. Tek tük künefeciler çalışıyor. Onlar da Hatay’ı terk etme imkanı olmadığından…

Köprübaşı’nın solunda Ulu Cami var.

Daha doğrusu, vardı.

Artık yok.

Habibi Neccar Camisi de yıkık ve restore ediliyor.

Kapalı Çarşı’nın yarısı yıkıldığı için, yalnızca adı Kapalı Çarşı.

Ayakkabıcılar Çarşısı’nda biraz olsun, alışveriş var. 

Şehrin tarihi merkezi enkaz yığını.

Güçlükle ayakta durmayı başaran Tarihi Postane binasında dökülen molozlar kaldırılmadı.

Hayalet şehir sanki…

Sanki bilinçli olarak öylece bırakılmış.  

Evet, kentsel ve yerinde dönüşüm yapılıyor. 

Evler teslim ediliyor. 

Yeni kamu binaları yükseliyor. 

Ancak Hatay’ın, enkazın altında kalkması hayli zaman alacak gibi görünüyor.

11 ili yıkan çifte felaketin üzerinden bir yıl geçti. Hatay’daki Ayakkacılar Çarşısı, ayağa kalkamadı.

‘Evet, biz bu ülkenin üvey evladıymışız’

Acaba bu virane hal, Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin muhalif ve CHP’li olmasından mı? 

Erdoğan’ın Hatay’daki “Merkezi yönetim ile yerel yönetim ele ele vermezse o şehre birşey gelmez” sözleri bu ihtimali düşündürüyor. 

Annesi Hatice ve babası Mithat’ı kaybeden Avukat Eren Can, Erdoğan’nın, bildikleri bir gerçeği yüzlerine vurduğunu savunuyor. 

Can:

“Bu süreçte çaresizliği ve yalnız bırakılmayı hissetmiştik. Ama inanmak istemiyorduk. Bunun gerçekliğini yaşıyorduk. Bu kadar açıklıkla söylenmesi kalbimiz ve gönlümüzü kırdı. Uğradığımız haksızlığı, hukuksuzluğu, yok sayılmışlığı ve çaresizliği yüzümüze vurdu. Biz safça en azından cumhurbaşkanının hepimizin Cumhurbaşkanı olduğunu hayal ediyorduk. Gündelik hayatımızda göremiyorduk, yalnız bırakılmıştık. Bir kez daha yüzümüze vuruldu. Evet, biz bu ülkenin üvey evlatlarıymışız.”

Can, anne ve babasını kaybettiği Rana Apartmanı soruşturmasının ne aşamada olduğunu öğrenmek için adliyeye uğradığını kaydediyor. 

“Bir sene geçmesine rağmen bilirkişi raporu dahi alınamamış. Birçok bina için aynı. Yargılama süreci ilerlemiyor” diyor.  

Can, şehirdeki yıkım ve inşaat faaliyetinin yöntemine de karşı çıkıyor.

Can: 

“Şehirde çalışma var ancak şehrin sakinlerine bilgi verilmiyor. Belirsizlik hali hakim. Bir katılım kanalı bulamıyoruz ve haberdar değiliz. Ne yapıldığını bilemiyoruz. Öğrenmek için mücadele etmemiz gerekiyor. Tıpkı acımızı yaşayamayıp hukuk mücadelesi verdiğimiz gibi.”

Can’a sordum:

“Sorumlular bedel ödedi mi?”

Dedi ki:

“Hiçbir dosyada şüpheli kamu görevlisi mevcut değil. Kamu görevlisinin soruşturulması izne tabidir. Ancak olumlu ve olumsuz bir cevap gelmiş değil. Siyasi sorumlular açısından işlem dahi yok.”

Hataylılar duygularını enkaz duvarlarına böyle yazdı.

Hatay’ın ruh halini yıkık şehir klubünün duvarındaki şu yazı anlatıyor: 

“İşte biz o gün tükendik - 6 Şubat 2023”

Demek ki Sağlık Bakanlığı’nda ödenek varmış!

Yıkılan Hatay İl Sağlık Müdürlüğü, elik konstrüksiyonlu bir temel üzerine yeniden inşa ediliyor.

Hummalı bir çalışma var.

Depremde yıkılmayacak bir bina yapılıyor.

Çünkü yeni İl Sağlık Müdürlüğü’nün yerinde, 6 Şubat sabahına kadar Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin ek binası vardı. Depremde yıkılan hastanede sekizi hemşire olmak üzere 72 insan hayatını kaybetti.

Neden mi yıkıldı? 

Bugün İl Sağlık Müdürlüğü’nü çelik konstrüksiyonla inşa eden Sağlık Bakanlığı, Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ek binasının olası depremde yıkılacağını bildiği halde boşaltmadığı ve 997.690.000 TL’lik güçlendirme ödeneğini vermediği için!

Bu bina için 2011 yılında güçlendirme kararı verilmişti. Ancak güçlendirilmediği gibi, karşısındaki eczaneler zarar etmesin diye yeri bile değiştirilmedi. 

Depremin yıkması beklendi.

997 MİLYON 690 BİN LİRA İÇİN

İki çocuk annesi Asiye Gül, bu binada hayatını kaybeden sekiz hemşireden biriydi. 

Kendisi gibi hemşire olan eşi Abdullah Gül, yıkılması ya da en iyi ihtimalle güçlendirilmesi gereken hastanenin açık tutulduğunu savunarak, şikayetçi oldu. 

Eski İl Sağlık Müdürü Mustafa Hambolat ve Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Yunus Doğramacı hakkında soruşturma açıldı.

10 ay geçti.

Hâlâ dava açılmadı. 

Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki bu soruşturma dosyasına göre…

Ek binanın güçlendirilmesine ilişkin Başhekimlik, İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı arasında 2021-2022 yıllarında defalarca yazışma yapılmış. 

Meğer üç kurum “bütün blokların yetersiz çıktığını” ve binanın ya yıkılması ya da güçlendirilmesi gerektiğini biliyormuş. Bakanlık deprem güçlendirme raporu için 997.690.000 TL’yi vermeye yanaşmamış. Depremden 10 ay önce Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne “Döner sermayeden karşılayın, başınızın çaresine bakın” denilmiş.

Hemşire Abdullah Gül, felakette çöken hastanede eşini kaybetti. Üniforması ile o hastanenin yerine yapılan inşaatın önünde İsmail Saymaz’a konuştu. Yapılmayanları anlattı.

ÇELİK KONSTRÜKSİYONLU BİNA

İki çocuk annesi Asiye Gül, bu binada hayatını kaybeden sekiz hemşireden biriydi. 

Kendisi gibi hemşire olan eşi Abdullah Gül, yıkılması ya da en iyi ihtimalle güçlendirilmesi gereken hastanenin açık tutulduğunu savunarak, şikayetçi oldu. 

Eski İl Sağlık Müdürü Mustafa Hambolat ve Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Yunus Doğramacı hakkında soruşturma açıldı.

10 ay geçti.

Hâlâ dava açılmadı. 

Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki bu soruşturma dosyasına göre…

Ek binanın güçlendirilmesine ilişkin Başhekimlik, İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı arasında 2021-2022 yıllarında defalarca yazışma yapılmış. 

Meğer üç kurum “bütün blokların yetersiz çıktığını” ve binanın ya yıkılması ya da güçlendirilmesi gerektiğini biliyormuş. Bakanlık deprem güçlendirme raporu için 997.690.000 TL’yi vermeye yanaşmamış. Depremden 10 ay önce Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne “Döner sermayeden karşılayın, başınızın çaresine bakın” denilmiş.

SAĞLIK BAKANINA ELEŞTİRİ

Gül, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya şu eleştirileri yöneltiyor:

“Ya bakanımızı yanıltıyorlar ya da bakanımız vatandaşı yanıltıyor. 

Bir: Bakan bey ‘İki ayda Defne Devlet Hastanesini açtık’ dedi. Yanlış. Hastane açılmadı. Tabela koydular. Hastane, ikinci basamak yataklı tedavi veren kuruluştur. Orada sağlık ocağı gibi poliklinik hizmeti veriliyor. 

İki: Bakan bey ’İskenderun Devlet Hastanesi yıkıldı, Antalya Devlet Hastanesi ağır hasar aldı’ diyor. Yanlış. Burası da yıkıldı, 72 kişiye mezar oldu. 2006’dan beri depreme dayanıksız olduğu biliniyordu.  

Üç: Bakan bey hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. ‘Hatay’da çok güzel hastane yaptık’ diyor. Niye yaptınız? Burada hastaneniz yok muydu? Yapma sebebiniz ne? Çünkü İskenderun ve Antakya’daki hastanemiz yıkıldı. Ana binamız fay hattındaydı ve içinde 100’e yakın insan öldü. İnsanları öldürdünüz. Bu bir cinayet. Binalar yıkıldığı için yeni hastane yapmak zorunda kaldınız.”

Gül, Erdoğan’ın sözleri için de “Talihsiz bir açıklama. İnsanlar hükümetleri hizmet etsin diye seçer. Seçimden sonra kimliklerini bırakıp 85 milyonu kucaklamaları lazım. Bu açıklama bizi üzdü” diyor.