Kural belliydi.
Hava atışı yapıldı.
Fenerbahçeli oyuncu hızla yükseldi, havada topa temas eder etmez potaya attı. Top havadayken zaman bitti ama gitti potaya girdi. Fenerbahçe bir sayı gerideyken bir sayı ilerde maçı kazandı. Hakem, başhakeme kural gereği 15 dakikalık itiraz süresini bekledikten sonra raporunu yazmasını söyledi. Kendi de raporunu yazdı. Evet top havadayken maçın süresi bitmişti ama 15 dakika içinde itiraz olmamıştı. Ayrıca skorboard’ ta saliseleri gösteren bölüm yoktu. Hakem sayıyı geçerli kabul etmek durumundaydı. Zaten masa hakemleri de çok deneyimliydiler.
Baskılar oldu.
Bakanlıktan.
Federasyondan.
Spor basınından.
Banka yönetiminden.
Havzalı basketbol hakemi aslında bir büyük bankanın üst düzey çalışanıydı, kararını ve duruşunu değiştirmedi.
Hakemlikten istifa etti.
Bankayı da bıraktı.
H H H
Kayırmaya, kollamaya, kuralları çiğnemeye, yasalara vücut çalımı atılarak gerçeği göz ardı etmeye tahammüllü yoktu. O, Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra doğan ilk kuşağının üyesiydi. Mustafa Kemal, kurtuluş savaşının ilk hazırlığını Samsun Havza’da yapmıştı ve bundan ötürü söylenen; “Selanik’te doğdu, Havza’da Atatürk oldu” tespitinden gurur duyanlardandı. Bu gururu hak edecek eğitimle yetiştirilmişti. Atiye, ihsan, nişan, rütbe, mevki gözetmeden görev eksiksiz yapılırsa Cumhuriyet işte o zaman 2 ana hedefine ulaşabilirdi.
Gerçek demokrasi.
Gelişmiş ekonomi.
Bankacı, öğretmen, sendikacı, sanayici, ihracatçı Havzalı basketbol hakemi İsmet Özcan, bu iki hedefe yürürken Cumhuriyet’in ilk büyük eğitimcisi İsmail Hakkı Tonguç’un; “Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, diğeri de kolay ve oyun olanı” sözünü rehber aldı. Cumhuriyet Türkiye’sinin bugün niçin “gerçek demokrasiye ve Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya gibi gelişmiş bir ekonomiye sahip olmakta zorlandığını” kaleme aldı. 83 yıllık hayatında biriktirdiği anılardan süzdüğü kıyaslamalı bilgilerden ayna yaptı, herkes, özellikle 25-30 yaş aralığındaki gençler, baksın, görsün, okusun diye kitap yazdı. Kitabının adını da “DEMORASİ OYUNU” koydu (Halk Kitabevinden çıktı)
H H H
İsmet Özcan; “Hayalimiz, dünyanın en güzel coğrafyasına sahip bu topraklarda korkuları olmayan mutlu, huzurlu ve gülmeyi beceren insanlar topluluğunun yaşadığını görmekti. Hukukun, adaletin ve gerçek demokrasinin eksiksiz kurulduğu, yıllık dış ticareti trilyon dolarları bulan ve bunu adil bir şekilde bölüştüren Avrupa Birliği tam üyesi ülke olmaktı” diye yazmış.
Demokrasi!
Şikeli oyuna döndü.
Ekonomi!
Sıcak para düşkünü oldu.
İsmet Özcan, yaşadığı 83 yıl içinde; ““bu toplum bunları yapmayacaktı” diye haykıran yaşanmış gerçek olayları birer ikişer çok özenli satırla özetleyen ve bugüne ustalıkla bağlayan bir kitap yazmış. Siyasetçilerin aymazlığı, ordu generallerinin çapsızlığı, yüksek bürokrasinin yozlaşması, sanayici ve işadamlarının iktidarların kuklası haline gelmesi.... Her ağacın kurdu kendi özünden.
Medrese sayısı Üniversite sayısını dörde katladı!
Dün iki çarpıcı eğitim haberi çok okundu. Birinci haber: Uzay ve uçak mühendisliği alanında eğitim veren ve ülkemizin bu alanda önemli üniversitelerinden biri olan Türk Hava Kurumu Üniversitesi’ne Arap Dili Edebiyatı Profesörü Rahmi Er atandı. Atama Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla yapıldı. Türk Hava Kurumu’nu 98 yıl önce 1925’de “İstikbal göklerdedir” diyen Mustafa Kemal Atatürk kurmuştu. İkinci haber: İstanbul Milletvekili Namık Tan’ın verdiği bir soru önergesindeki bilgiye göre Türkiye’de medrese sayısı 800’e çıktı. Medreselerin çoğunluğu İstanbul, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkari, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep, Şanlıurfa’da açıldılar. Medreseler Atatürk döneminde kapatıldığında sayıları 479’ du, bugün açılan medrese sayısı 800’ü buldu. Türkiye’de üniversite sayısı ise 206’ya çıktı. Buna göre medreselerin sayısı üniversitelerin sayısını kabaca dörde katladı. Medreseler 21 yıldır kesintisiz ülkeyi yöneten iktidar partisi üst yönetiminin teşvik ve özendirmesi ile çoğaldı. Medreselerin tamamı dini cemaat ve tarikatlarca yönetiliyor.2016 yılında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Medreseler legal olmalı, bir kısmını biz Kuran kursu adı altında legalleştirdik(kanuna uydurduk) “ demişti. Yüksek teşvik gören medreseler bugüne kadar insanlığa hizmet edecek bir buluş yapamadılar, bir buluş insanı yetiştiremediler.