İtalyan ressam Gentile Bellini, padişah Fatih Sultan Mehmet’in daveti üzerine İstanbul’a gelmişti. Burada Fatih Sultan Mehmet’in 3 adet portresini yaptı. O portrelerden birisi Fatih’in vefatından sonra oğlu II. Beyazıd tarafından Galata’da açık artırmayla satıldı. Portreyi Venedikli bir tacir aldı. Oradan Londra’ya giden portre National Gallery’de yer alıyordu. O portre önceki gün açık artırma ile satışa çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yaklaşık 6 milyon 500 TL ücretle portreyi satın aldı. Portrenin satın alınması sanat çevrelerinde de heyecanla karşılandı. SANAT TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİ BÜYÜK Resimli Dünya romanında bu tabloyu anlatan usta yazar Nedim Gürsel, tablonun yapıldığı yere asırlar sonra dönmesi ile ilgili “Bu girişimini kutluyorum. Çok yerinde bir gelişme... Bu portrenin özelliklerinden biri de 4'te 3 duruşta modelde olması... İlk kez Bellini’nin uyguladığı bir teknik bu. O zamana kadar portreler ya cepheden ya profilden çiziliyordu. Sanat tarihi açısından böyle bir önemli var. Bu portreyi görmek üzere yıllar önce Londra’ya gittiğimde National Gallery’de yer alıyordu ancak sergilenmiyordu. Müze yönetimi bu resme çok önem vermiyordu. Sonuçta bir hükümdar, hatta İslam dünyasının da lideri, kendi portresini yaptırıyor bir ressama. Fatih’in bu girişimi çok önemli. Eğer Fatih’ten sonra Cem Sultan tahta geçseydi Rönesans burada da başlayabilirdi. Bu bağlamda portreye biçilen değer herhalde yerindedir” dedi. [caption id="attachment_5897485" align="aligncenter" width="471"] Yazar Nedim Gürsel[/caption] ‘GEÇMİŞE İLİŞKİN BELLEK EDİNİLDİ’ Yazar ve küratör İbrahim Karaoğlu ise İBB’nin çok doğru bir iş yaptığını belirterek, “Fatih, gelmiş geçmiş padişahlar içerisinde en entelektüel olanlardan birisi. Çok dil biliyor. Dünyaya ilişkin her şeyi anlamakla ilgili kaygısı var. Müthiş zeki bir adam. Sanata da çok değer veren bir adam. Keşke ondan sonra gelen oğlu da öyle olsaydı. Şimdi batının 10 kat ilerisinde resmimiz olurdu. Rönesans'ın uç verdiği dönemde başkente ressamları çağırmış. O dönemde ne kadar iyi portreci varsa Fatih'le ilgili müthiş madalyonlar yapıyor. Çok önemli, çağ açmış bir adamın, sanatı hayatının odağına almış bir padişahın portresini edinmiş olmak, geçmişe ilişkin inanılmaz bir bellek edinmek demek” dedi. [caption id="attachment_5897488" align="aligncenter" width="660"] Yazar ve küratör İbrahim Karaoğlu[/caption] Resim için verilen paranın tartışılması ile ilgili de konuşan Karaoğlu, “Verilen parayı çok bulmuyorum. Yapılan işin müthiş bir entelektüel sponsorluk olarak görüyorum. Kendi toplumun geçmişine, belleğine, o belleği şekillendiren önderliğine bir saygı duruşu bu. Sadece o resmin olduğu bir müze bile yapsalar, müthiş bir şey. Sana nasıl bir adamın bu kenti bıraktığını göreceksin. Sanata, kültüre değer veren bir adamı göreceksin. Geçmişinle yüzleşeceksin. Bunu kim alsa alkışlardım. Keşke madalyonların büyük boyutları da kentin değişik yerlerinde heykel olarak dikilse” değerlendirmesini yaptı. ‘PRESTİJ İMGELERDEN BİRİ OLACAK’ İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Üstünipek ise şu ifadeleri kullandı: “15. yüzyılda Venedik’in en etkin ve bilinen atölyesi baba Jacobo ve oğulları Giovanni ve Gentile Bellini tarafından yönetilmektedir ve bu atölye başta Venedik yönetiminden gelenler olmak üzere pek çok sanatsal sipariş almaktadır. Gentile Bellini, II. Mehmet’in Venedik Dükü’nden Osmanlı sarayında çalışacak ressam isteğinde bulunması üzerine 1470’lerin sonlarında İstanbul’a gelmiştir. Bu dönemde Osmanlı sarayına gelerek çalışan başka İtalyan sanatçılar da olmuştur. Fakat bunların içinde sanat tarihindeki yeri açısından en dikkat çekici olan Gentile Bellini’dir. Sanatçı tarafından yapılmış olan Fatih Sultan Mehmet’in bugün Londra National Gallery’de bulunan diğer portesi İstanbul döneminin en bilinen çalışmasıdır. Bellini gibi onun sarayında çalışmış ve portresini yapmış önemli bir ressamın atölyesinden çıkmış bir eserin İstanbul’a kazandırılmasının son derece anlamlı olduğunu düşünüyorum." [caption id="attachment_5897486" align="aligncenter" width="459"] İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Üstünipek[/caption] Eserin şehrin kültürel kimliğini yansıtan prestij imgelerinden biri olarak değer kazanacağını belirten Üstünipek, sözlerini şöyle sürdürdü: " Belediye’nin doğru bir sanat yönetimiyle eserin sergilenmesi, çeşitli yayınlarda yer alması, gerekirse geçici sergilemeler için dünyanın önemli sanat merkezlerindeki müze ve sergilere ödünç verilmesi ve şehrin simgelerinden biri olarak tanıtılmasını sağlaması bu anlamda önem taşımaktadır. Sanat tarihsel değeri ve prestij değeri açısından bakıldığında eser için ödenen tutarın karşılığını bulacağı düşüncesindeyim.” BELLINI İMZALI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYOR Sanatçı Ahmet Güneştekin ise eserin Bellini’nin atölyesinden çıktığı iddialarıyla ilgili önemli kaygılar taşıdığını söyleyerek, “Eğer bir sarayda yapılmış olsaydı İstanbul için kuşkusuz değerli bir eser olurdu ama Avrupa’da o dönemde yapılmış bir öğrenci çalışmasına daha çok benziyor. Pentür olarak çok zayıf bir eser ve Bellini’nin tarzına uygun görünmüyor. Fatih Sultan Mehmet’in başka bir kişiyle aynı tabloda resmedilmesine izin vermiş olmasını da çok olanaklı bulmuyorum. Özetle eserin Bellini imzalı olduğunu düşünmüyorum. Bu alımı şahsen çok doğru bulmuyorum. Bildiğim kadarıyla Fatih’in 3 portresi var ve bunlardan bir tanesi de zaten Türkiye’de. İyi niyetle yapılmış bir alım olduğunu düşünüyorum, bundan dolayı da Başkan Ekrem İmamoğlu’nu ve büyük şehir belediyesinin bu iyi niyetli yaklaşımını kutluyorum. Ama bu alanda uzman kişilere danışılmış olmasını isterdim, böylece belki daha tartışmasız ve doğru bir sonuç elde edilirdi” dedi. [caption id="attachment_5897484" align="aligncenter" width="482"] Sanatçı Ahmet Güneştekin[/caption] Güneştekin, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Yaklaşık bir milyon sterline alınmış eser. Keşke bu iyi niyetli alımla birlikte, ek olarak pandemi sürecinde büyük sıkıntı çeken ve çekmeye de devam eden sanatçılara, özellikle de genç sanatçılara destek olmak amacıyla başta Kültür Bakanlığı olmak üzere belediyelerin kültür daireleri ve iş dünyasının önemli isimleri harekete geçmiş olsaydı. Sanata katkı için bunu daha anlamlı bulur, daha çok takdir ederdim.”