Şampiyonluk umudu yüzde 1 bile olmamasına rağmen, Fenerbahçe, Kadıköy'de nispeten dolu tribünler önünde bir maça çıktı. Takımın iştahlı oyunu, ilk yarı bitmeden iki golün gelişi ve Fatih Karagümrük'ün Galatasaray'a attığı gol bir anda havayı değiştirdi.

Fenerbahçe'nin üçüncü golünden sonra tribündeki taraftarların gözü kulağı tamamen Olimpiyat Stadı'na döndü. Galatasaray'ın son dakika golü, Kadıköy'deki umudu yerle bir etti.

Liderliği kaybetmesi için son iki maçında hem Fenerbahçe'ye hem de Konyaspor'a yenilmesi gereken Galatasaray'ın şampiyonluğu, doğaüstü bir mucize gerçekleşmediği sürece kesinleşmiş oldu.

Fenerbahçe, yine büyük hayallerle başladığı sezonun son virajını alamadı. Şampiyonluk hasreti 10 yıla çıktı. Tarihinde ilk kez bu kadar uzun süre şampiyon olamayan Fenerbahçe, bagajında taşıdığı travmalarına bir yük daha bindirdi.

Bahanelerin arkasına sığınmak

Ancak Fenerbahçe'nin asıl travması şampiyon olamaması değil, bu başarıya ulaşmasını engelleyen 'asıl' nedenlerin 'doğru' tespitinin yapılamamasında. Hatta başarısızlığa kılıf uydurmak için ortaya sunulan bahanelerin arkasına sığınmayı düstur edinmesinde.

Fenerbahçe'nin travmaları

3 Temmuz 2011 şike kumpası, 12 Mayıs 2012 taraftar provokasyonu, 4 Nisan 2015 otobüs kurşunlanması, 17 Mart 2024 Trabzonspor maçı... tüm bu olaylar, Fenerbahçe camiasına yönelik saha dışı planlı saldırılar olduğu herkes tarafından kabul gören bir konu.

Ama saha içinde alınan her başarısızlıktan sonra bu olayları kendine kalkan yapmak, Fenerbahçeliler için travmatik bir hâl aldı. Üstelik bu olayların ardındaki gizemi çözmesi beklenen 'güçlü' başkanlar ve yönetimler, çıkış yolunu bulamayınca yine koşa koşa bu travmalara sarılmaya devam ettiler.

Fenerbahçe'nin çelişkileri

Ligin bitimine 2 hafta kala, 93 puan toplamış bir Fenerbahçe var. Bu takımın başarılı mı, başarısız mı sayılması gerektiğini konuşurken, bir yandan da dış güçlerin şampiyonluğa engel olduğunu iddia etmek büyük çelişki.

Gölgesinden korkan kurt!

Arkadaşlar, dostlar, Romalılar! Eğer karşınızda böyle bahsedildiği gibi büyük bir yapı varsa, size değil bayramı, arifeyi bile göstermezler! Fenerbahçe, gölgesinden korkan kurt misali, rakiplerini kendi eliyle 'güçlü' göstermeye çalışan bir camia haline geldi. Kağıttan kaplanları, kendine bela etti.

'Trabzonspor'u bakanlar koruyor, Başakşehir zaten Erdoğan'ın takımı, Galatasaray zaten komple dış güçlerin oyunu, Beşiktaş konusu biraz karışık',  say say bitmiyor. Peki, Fenerbahçe'nin hiç mi kimsesi yok? Tarihi efsane başkanlarla dolu, her dönem devletin göz bebeği olan bu camia sahipsiz mi kaldı? O zaman bunun nedenlerini konuşalım! Ama onu yapmak da yok...

Süper Kupa'yı da mı dış güçler aldı?

Süper Kupa maçına çıkmama kararı alan sen değil miydin? Dış güçler mi maça çıkmana engel oldu? Üstelik futbolcuların tamamı maça çıkmak isterken! Süper Kupa'yı kazansan belki rakibinin rüzgarını kesip ivme yakalayacaktın. Trabzon'da meydan muharebesi gibi geçen maçta kan, ter ve gözyaşı döken futbolcuların emeğine saygı göstermeyip, o eşsiz zaferin büyüsüyle şampiyonluğa odaklanmak varken, "ligden çekiliriz hee" deyip tıpış tıpış lafını yutan sen olmadın mı? 

Paulo Coelho ne güzel demiş; "İnsan, fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini. Fırsatlar bekler, insanlar bekler. Kazanan hep mazeret olur".

Hiçbir şey olmadıysa da kesin bir şey oldu!

Efendim neymiş, "Fenerbahçe'yi yarışın içinde tutup sezon sonu rakipleri şampiyonluğa taşıyorlar". E peki, Başkan Ali Koç'un ilk iki senesinde ligi 6. ve 7. bitirmesini nasıl açıklayacağız? O zaman niye yarışın içinde tutulmadı? Doğruları yaptıktan sonra her zaman olduğu gibi zirveye oynayan, ancak bu kez de, yönetimsel hatalar yüzünden sonunu getiremeyen bir Fenerbahçe var.

Ama kendi hatalarını kabul etmeyen anlayış, taraftarı "Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu" zihniyetine mahkum ediyor. Ya rakibe az sarı kart verildi, bize hiç penaltı verilmedi, rakipler bize başka oynuyor, onun kılı var, bunun tüyü var... Bitmiyor efendim, bahaneler bitmiyor. Fenerbahçeliler bu camdan kafese mahkum olmadıklarını anlamak zorunda.

Kırılganız dersen, kırarlar!

Fenerbahçe camiası, yaşadığı travmaları bir kenara bırakmalı. Çünkü rakipleri, Fenerbahçe'ye karşı bunları koz olarak kullanıyor.

Pendikspor'un 29 faulü de rakiplerin Kadıköy'de yerden kalkmayışı da, Fenerbahçe'nin kendi kendine açık ettiği bu travmaları kaşırlarsa sonuç elde edeceklerini bilmesinden kaynaklanıyor. Fenerbahçe Başkanı'nın "biz kırılgan bir camiayız" dediği yerde, değil Pendikspor, Çemişgezekspor bile gelir seni orta yerinden kırar.

Fenerbahçe camiası kırılgan değil, olmaya hakkı da yok. Bu ülkenin kurtuluş mücadelesine omuz veren bir camiayı yönetenlerin, "biz kırılganız" demesi kadar abesle iştigal bir durum olamaz! Kırılgan, Cumhuriyetin kurucu güçlerinden biri olan Fenerbahçe değil, sizsiniz.

Fenerbahçe'nin güçlü bir iradeye, gözümün üstünde kaşım yok diyen bir lidere ihtiyacı var. Sürekli olarak taraftarı bahanelerle kandırmakla, geçmişin travmalarını kalkan yapmakla olmadı, olmayacak. Her şeyden öteye, 117 yıllık asalete yakışmıyor. Ya bu camianın genlerine yakışanı yapın ya da yapacak kim varsa önünü açın.