İBRAHİM KALIN, “HAFIZA BİRLİKTELİĞİ VAR” DEMİŞTİ
Gözden kaçtı! MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, HÜDA PAR konusunda sessizliğini bozmasının arasından gündem bu açıklamalar oldu ve dikkat çekmedi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 26 Mart’ta, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Kalın, Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifakı’na katılım sürecine ilişkin soru üzerine, Yeniden Refah Partisi ile AKP, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi ve HÜDA PAR arasında aslında öteden beri gelen bir taban, gönül ve hafıza birlikteliği olduğunu söyledi.
Üç kelimeyi masaya yatıralım.
Taban... MHP’nin tabanı ile HÜDA PAR’ın tabanı arasında nasıl bir birliktelik var? “Türk” kelimesinden kaçan bir parti ile ömrünü Türk milliyetçiliğine adamış parti nasıl buluştu? Şeyh Said’i öven bir yapıyla Bahçeli nerede anlaştı?
Gönül... Bu partiler iç dünyalarında birlikteydi ve kamuoyunun haberi mi yoktu?
Hafıza birlikteliği... Yaşananları bilinçli bir şekilde zihinlerinde saklayan bu partiler nasıl bir birliktelik kurdu? Oysa hafızamız, bu partilerin o kadar da yakın olmadıklarını anlatıyor bize! Yanılıyor muyum? Bu yazıyı kaleme alırken AKP/Beştepe siyasetini yakından takip eden bir isim aradı ve dedi ki:
“15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra yeni bir değerler sistemi oluştu. Paradigma değişti. Türkiye yeni bir yol haritasıyla önüne bakmaya başladı. Fetullahçı darbe girişimine karşı olan yapılar buluştu dersem daha iyi anlatmış olurum. Hizbullah-HÜDA PAR’ın Cumhur’a gelmesini de bu açıdan değerlendirmekte fayda var. 2019’da Bahçeli’nin yaptığı konuşmayı bir kez daha okumakta fayda var.”
MHP’nin 50’nci kuruluş yılında (9 Şubat 2019) Devlet Bahçeli’nin yaptığı konuşmayı hatırlattı kaynağım. Ne demişti o konuşmasında MHP lideri:
“... Milli bekaysa konu, canımızın ne ederi, cananımızın ne değeri var, bin defa feda olsun. Eli titreyenin, tereddüt geçirenin billahi kanı kurusun. Bize saray bekçisi diyen Kılıçdaroğlu’na gerçekten acıyorum, perişanlığına üzülüyorum. O da biliyor ki, Türkiye’nin bekası için bekçi olmaya hazırız. O da görüyor ki, Türk milletinin varlığı için bekçilikse bize düşen seve seve yaparız. Allah’tan emperyalizmin piyonu değiliz. Allah muhafaza, terör örgütlerinin taşeronluğuna heves etmiyoruz. YPG’ye vatanlarını savunanlar, hendek kazan teröristlere arkadaş demiyoruz. 15 Temmuz’a tiyatro diyen alçalmanın muhatabı değiliz. Evet bekçiyiz. Devlet-i ebed müddetin bekçisiyiz. Pensilvanyalı kardinal, arkasındaki Trump, FETÖ sığınağı diğer ülkeler Türkiye’nin zaaf anını kolluyorlardı. İş başa düştü, tarihi görev cumhurun iradesine tevzi ve teslim edildi. Cumhur İttifakı bu şekilde doğdu.”
Hani... Fetullah operasyonlarında bir milat var ya: 17-25 Aralık...
Bugün Cumhur İttifakı’nı oluşturan bileşenlerin miladı da 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesi ve sonrası. Ancak... Bu bakış ne kadar doğru? İdeolojik olarak nereye oturuyor? Sözcü İbrahim Kalın’ın dediği gibi “öteden beri gelen bir taban, gönül ve hafıza birlikteliği”ni o gece (15 Temmuz) üzerinden mi okuyacağız? Güneydoğu’da “PKK-Hizbullah”, sandıkta da “HDP-HÜDA PAR” üzerinden tercihe zorlanan yurttaşı “paradigma değişti” diyerek mi ikna edeceğiz? Kendisini bu topraklara bağlı hisseden, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimciliği ve Altı Ok’la bütünleşen, eşitlikçi bir dünya özlemiyle, toplumcu dünya görüşünü savunanları çaresiz bırakmak değil mi bu?