Sevgili okurlarım, Türkiye’nin dört bir yanında yakılmakta olan intikam ateşlerini hep birlikte izliyoruz.

Ateşlerin bazısı küçük, çoban ateşi kadar...

Ama bazıları çok büyük, yaklaşırsanız eliniz kolunuz yanıyor.

Ama sonuç hiçbir zaman değişmiyor.

Kin ve intikam ateşi bunlar.

★★★

Neyin kini, neyin intikamı?

31 Mart seçimlerinde yitirdikleri belediyelerin intikamı!

Aradan aylar geçti ama bu hezimeti unutmaları mümkün olmadı.

Bu hezimet içlerine evlat acısı gibi çöktü.

Nice belde belediyelerini, nice büyükşehirleri kaptırdılar. Çoğu CHP’ye, Doğu ve Güneydoğu’da bazıları DEM’e gitti.

★★★

Şimdiki davranışlarına bakınız, resmen utanç dolu...

Dışarıdan birileri görse mutlaka aynı şeyi düşünürdü:

“Demek ki bu belediyeleri ele geçirenler hırsızmış! Büyük yolsuzluklara imza atmışlar, halkın parasını yemeye koyulmuşlar!..”

AKP iktidarı haklı, devlet böyle bir sürece elbette izin vermez.

Devlet ne yapacaktı yani!

Bunların para yemesine göz mü yumacaktı!

★★★

Kendilerini şimdi yandaş medyada şöyle savunuyorlar:

Sadece hırsızlık değil, bunların terör örgütleriyle de sıkı bağlantıları varmış.

Zaten dikkat ederseniz bunlara oy verenlerin çoğu PKK’lıdır. Seçimde AKP’ye karşı birleşip iktidarımıza karşı işbirliği yapmışlardı.

O zaman bu işin tek bir çaresi vardır, yerlerine kayyum atayıp bunları derhal görevden almak!

Olay bu kadar basittir.

Bizim yaptığımız da budur!

★★★

Sevgili okurlarım, intikam ateşi işte bu nedenlerle yakıldı ve bundan sonra da asla söndürülmeyecek.

Şunu iyi bilelim...

Yerel seçimleri kazanan muhalif partilerin mensupları, o makamlarda hiçbir zaman rahat oturtulmayacak.

Yılın 365 günü diken üzerinde oturmaya elleri mahkûm.

★★★

Bugün mü yarın mı...

Önce görevden alınacaklar...

Sonra yerlerine kayyum atanacak.

Evleri sabahın köründe polis tarafından basılacak. Önce ifade vermek için adliyeye gidiş... 

Oradan rapor verilmesi için hastaneye sevk...

Dönüşte tekrar adliye ve çok büyük olasılıkla tutuklama kararı.

Ben size söyleyeyim, hakkınızda dava açıldıktan sonra en az bir yıl içeride yatmak durumundasınız.

Yani bu devirde AKP’ye karşıt partilerden birine mensup başkan olmanın bedeli pek öyle ucuz değil!

★★★

CHP’li ya da DEM’li bir belediye başkanı olmanın faturası sadece bu kadarla da ödenmiyor.

Hangi partiden olursa olsun yasa gereği, her partinin devlet bütçesinden alması gereken bir para var. Ankara’dan onay alması gereken önemli projeleri var.

Biliyor musunuz, bunları bile kesiyorlar.

Aslında cezaya çarptırılan o başkanlar veya yönetimleri değil, o partilere oy vermiş olan milyonlarca insanımız.

İktidar partisi ve Saray bunları bizden çok daha iyi biliyor ama tuttuğu bu çarpık yoldan geri adım atması mümkün olmuyor.

★★★

Ahmet Özer ilk değil ama bu konudaki son örnek...

Amaç muhalif kesimleri kim olursa olsun korkutmak, sindirmek ve yargı yoluyla etkisiz duruma getirmek.

Cezaevi koşullarında kendilerini savunma olanakları yok.

Bu insanları bu yola iteklemek ayıptır, günahtır.

Tahmin ediyorum yakın gelecekte aynı durumlar Ekrem İmamoğlu gibi başkanların başına da getirilecek.

31 Mart hezimetinin intikamı bu yolla alınmış olacak.