Konuyu kendisi de bir hayvansever olan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Asil Yılmaz’la konuştum. İşte önerileri:

“Ben köpekleri çok severim.

Onlar gördükleri iyilik karşısında teşekkür etmesini bilen, kızdığınız zaman size karşılık vermeyen, baş kaldırmayan bir arkadaş, sadık bir dost, malınızın ve  canınızın bekçisi değerli bir yoldaştır.

Onlar sesinizi, ıslığınızı, yakınlarınızı tanır ve en önemlisi de ayakucunuzda hırsıza, düşmanlarınıza karşı canı pahasına sizi ve ailenizi koruyan iyi birer görevlidirler.     

Bu kadar olumlu özelliklere sahip bulunan bu can dostları, gün gelir her nedense sahipleri tarafından sokağa, şehirlerarası yol kenarlarına veya bir ormana bırakılırlar. Böylece o güne kadar sadık bir yoldaş olan bu talihsiz hayvanlar, sahiplerince yalnızlığa, bunalıma, hastalanmaya veya ölüme terk edilirler.

★★★

Hayvan, terk edilirken sahibine adeta, “Ben, sana hakkımı helal etmiyorum. Kuş
uçmaz, kervan geçmez yerlere niye bırakıyorsun? Suçum ne? Ne olur beni ölüme terk etme efendim”
dercesine bakar.

Efendisi gittikten sonra o da yaşamak, karnını doyurmak için bırakıldığı yerden, yakın köylere, kentlere, apartman kapılarına, lokantalara, kafeteryalara, parklara, piknik yerlerine sığınmaya ve ulaşmaya çalışır; günlerce karnını doyuracağı mekânları arar. Bu süreçte aç, susuz kalır.

Eğer beslenecek bir mekân bulursa, bu kez yeni yerini sahiplenerek orada koruma görevi  yapmaya başlar.

Suç köpeğin mi, görevlerini yerine getirmeyi beceremeyen sahibinin mi?

Siz beyefendi, hanımefendi!

Madem besleyemeyeceksiniz, bakamayacaksınız; niçin o köpeği veya kediyi sahiplenmeye kalkıştınız?..

★★★

Bazı başıboş köpekler, yukarıda söylenenlerin aksine, sokaklardan toplanarak, barınaklara getirilip, aşıları yapılıyor, kısırlaştırılıyor, kulağına küpe takılarak alındığı sokağa veya mekâna yeniden bırakılıyor. Bazıları da bu ilgilerin hiçbirine erişemediğinden sokaklarda doğup büyüyor ve yine sokaklarda ölüyor. 

Gazeteci Didem Tali sadece mega kent İstanbul’un sokaklarında 130 bin köpeğin ve 125 bin kedinin yaşam sürdürdüğünü belirtiyor.

Ülkemiz genelinde düşünürsek on binlerce, yüz binlerce köpek ve kedi, illerin, ilçelerin sokaklarında başıboş, yarı aç, yarı tok yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Oysa bu hayvanlar bakıma, ilgi ve şefkate muhtaç canlılar... 

Onlar yiyecek bulamaz ve  uzun süre aç ve susuz kalırlarsa, normal davranış özelliklerini kaybedebilirler. İşte bu anlarda köpekler yanlarından geçen insanlara, çocuklara saldırabilir, ısırabilir, yaralayabilir ve hatta ölümcül olaylara neden olabilirler.

Bunun yaşanmış örneklerini birçok ilimizden verebiliriz.

Başıboş köpeklerin saldırganlığının en vahimi, son aylarda Mardin’in Derik İlçesinde yaşandı. Kuduz bir köpek 4’ü çocuk, 7 kişiyi ısırarak, ölümcül düzeyde hastanelik etti.

★★★

Başıboş köpekler tarafından her yıl yüzlerce saldırı gerçekleşiyor ve çok sayıda insanımız yaralanıyor.

Eğer köpekler kısırlaştırılarak, özel barınaklarına yerleştirilmiş olsa ve sonrasında sokağa salınmasalar, saldırılarda yaralanmalar, hatta ölümler ve kuduz vakaları da olmaz.

Burada sorulması gereken soru şu:

Avrupa ülkelerinde sokak köpekleri sorun olmuyor da, ülkemizde niçin oluyor?

Bu duruma en güzel örnek olarak Hollanda’yı verebiliriz. Hollanda aldığı yasal önlemlerle sokak köpekleri sorununu çözmeyi başaran ülkeler arasında en önde gelenlerden

Alınan önlemler sayesinde insanlar yolda, sokakta, parklarda korkusuzca ve özgürce, yürüyebiliyorlar.

★★★

Prof. Dr. Abdurrahman Yiğit; haklı olarak “Acaba bizim yurttaşlarımız Avrupalılar kadar yaşama hakkına sahip değiller mi? Yurdumuzun çeşitli kentlerinde yaşanan, sokak köpeklerinin sebep olduğu dramatik ve üzücü saldırı ve yaralama olayları 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışıyor mu?” diye soruyor.

O halde ülkemizde ne yapılmalı?

■ Öncelikle sokak köpekleri toplanıp barınaklara getirilmeli. kısırlaştırılmalı, aşılanmalı ve sokaklara geri salınmamalı.

■ Ülkemizde sokak hayvanları için veteriner hekimlerin gözetim ve sorumluluğunda barınaklar oluşturulmalı, her ilde ve ilçede barınakların sayıları arttırılmalı, her biri hayvan severlerin de katkıları ile maddi ve manevi olarak desteklenmeli.

■ Halkımızın köpek ve kedilerini bu barınaklardan satın almaları teşvik edilmeli veya bu konuda yasalar, yönetmelikler çıkarılmalı. Eğer bireyler “Köpeğimizi, kedimizi  pet shoplardan temin etmek istiyoruz” diye ısrar ederlerse, onlardan “barınaklara katkı” adı altında ek bir vergi alınmalı.

■ Köpek veya kedi sahiplerinin bu hayvanları sokağa, ormana ve boş arazilere terk etmeleri engellenmeli. Bu hayvanları sokağa, parka, ormana bırakanlar izlenerek onlara ağır para cezaları verilmeli.  

■ Sokaklarda yalnızca sahipli köpekler, ağzına tasma takılı olarak, ipleri sahiplerinde olacak şekilde gezdirilmeli köpeğin kimliği, sorumlu veteriner hekim bilgisi, aşı durumu, vb. belgeler gerektiğinde ibraz edilmeli. Ayrıca gezdiren kişi bir elinde köpeğinin dışkısını yerden toplamada kullanacağı küçük bir kürek ve dışkı torbası bulundurmak zorunda olmalı. Bunları yapmayanlara belirli para cezaları verilerek hayvan sahibinin siciline işlenmeli. Tekrarı durumunda ceza oranı arttırılmalı.

■ “Pitbull” gibi saldırgan köpek ırklarının özel kişilerce sahiplenilmesi, üretimi, alım-satımı ve bulundurulması yasaklanmalı. Tespit edildiğinde sahibi “topluma tehdit oluşturan canlı silah bulundurma” suçundan para ve/veya hapis cezasına çarptırılmalı. Bu konuda güvenlik birimlerine gelecek ihbarlar değerlendirilerek, sahipleri hakkında yasal işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı...”