İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu geçen çarşamba günü Belediyeler Birliği Başkanı şapkasıyla Ankara’daydı ve Avrupa Birliği’nin Ankara Temsilcisi Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut’la Avrupa Hareketlilik Haftası lansmanında buluşmuştu.

Normal şartlarda bu tür bir toplantıyı belediye haberlerini takip eden genç muhabirler izler. Ancak toplantının yapıldığı Belediyeler Birliği Binasında Ankara’nın en kıdemli siyasi muhabirleri vardı.

Bu durumun en doğal sonucu İmamoğlu’na Hareketlilik Haftasından çok, siyaset sorulması oldu.

Bu sorulardan biri de İmamoğlu’nun CHP’nin önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla yemek yiyip yemeyeceğiydi.

İmamoğlu, bu soruyu yanıtlarken şu cevabı verdi:

“Bu yemeğe olan ilgiyi hayretle izliyorum (...) Bence gerçekten merak edilmesi gereken, bizim buluşacağımız yemek değil de vatandaşlarımızın, toplumumuzun yemeklerinde neyi yiyemedikleri konusu. Ekonomi ve başka hususlar daha önemli diye düşünüyorum.”

★★★

Bu açıklaması İmamoğlu’nun “Kemal Kılıçdaroğlu İmamoğlu’na randevu vermiyor, telefonlarına çıkmıyor” söylentilerinden duyduğu rahatsızlığı gösteriyor olsa gerek.

Şahsi kanaatim şu:

Bu mevzu İmamoğlu’nu rahatsız edecek kadar büyütülüyor.

(Kılıçdaroğlu’nun bürosunun bulunduğu) Mustafa Kemal Mahallesi’nden Ankara’ya sistematik olarak bu söylenti yayılıyor. Söylenti bununla da sınırlı kalmıyor. Devamında şu cümleler geliyor:

“İmamoğlu bir sonraki CHP Kurultayı’nda Özgür Özel ile karşı karşıya gelebilir. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun desteğine ihtiyaç duyabilir. Bu nedenle de Kemal Bey’le barışmaya çalışıyor.”

★★★

İmamoğlu ile Özel arasında böyle bir rekabet ortamı olabilir mi?

Hiç sanmıyorum ve böyle düşünmek için üç gerekçem var:

1- Özgür Özel, Genel Başkan adaylığı ve Kurultay sürecinde İmamoğlu’nun desteği olmasa kazanamayacağını hepimizden iyi biliyor. Özel’in bu desteği kaybetmeyi göze alacağını düşünmek gerçekten imkânsız.

2- Ekrem İmamoğlu, 2028 yılında Cumhurbaşkanı adayı ve Cumhurbaşkanı olabilmesi için kendisiyle uyumlu bir CHP Genel Merkezi’ne ve Özel’in ekibiyle iş birliğine ihtiyaç duyduğunu hepimizden iyi biliyor.

(Haliyle de iki ismin ortak bir denge siyaseti ve yol haritası izleyeceğini kestirmek işten dahi değil.)

3- “Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekibi” diye bir güç odağı yok artık. Kılıçdaroğlu’nun en yakınındaki isimler dahi partide yerini korumak, belediyelerden çıkar sağlamak için Genel Merkez ve İstanbul ekiplerinin etrafında fink atıyor. Çoğunun tercih yaparken vefa yerine kendi geleceklerine ilişkin kaygıları dikkate alacağı gün gibi ortada.

★★★

Peki, İmamoğlu-Özel ilişkisinin dinamikleriyle Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresinde durum böyleyken, Mustafa Kemal Mahallesi’nden yayılan bu söylentiler kime hizmet ediyor?

Çok net bir yanıt vereyim:

Elbette Tayyip Erdoğan’a.

Sizce Erdoğan, “Özel’le normalleşme” sürecini dahi CHP’yi bölmek için kullanmaya çalışırken, Kılıçdaroğlu’nun başlatıp sürdürdüğü bu tartışmalara nasıl bakıyordur?

Daha da önemlisi, (İmamoğlu’nun dikkat çektiği gibi) memleket geçim derdindeyken, millet yiyecek ekmek alamazken bizim Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun yemek yiyip yemeyeceğini konuşmamız, bu konuyu gündemin ilk sırasında tutmamız kimin işine geliyordur?

Elbette Tayyip Erdoğan’ın.

Gerçekten merak ediyorum.

Kemal Bey, genel başkanlıktan ayrıldıktan sonra izlediği yolun sadece iktidarın işine yaradığını göremiyor mu?

3. Dünya Savaşı mı?

Son günlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın tetiklediği bir gündem öne çıkıyor:

“3. Dünya Savaşı mı geliyor?”

Fidan’dan sonra Savunma Bakanlığı da 3. Dünya Savaşına hazır olunduğu mesajı verdi.

Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail’in Filistin’deki katliamları, Suriye iç savaşı, Yemen ve Bahreyn’deki mezhep savaşları, Hindistan-Pakistan gerilimi, Çin-Tayvan gerilimi, Güney ve Kuzey Kore arasındaki askeri tansiyon, zaten çok fazla ülkenin vekalet savaşı verdiği ve yeterince yaygın olan savaşlar değil mi?

Daha hangi savaş başlarsa üçüncü dünya savaşı çıkmış olacak?

Öyle anlaşılıyor ki ekonomik kriz gündemini dağıtamayan iktidar, bu tür korkular salarak bir defa daha beka propagandasına başlayacak.

İktidar, halkın üzerine karabasan gibi çökecek Deli Dumrul vergilerini tartıştırmamak için 3. Dünya Savaşı tehdidini daha sık kullanırsa, daha çok gündemde tutarsa şaşırmayın!