Bir süre önce DEVRİM Stadı’nın kullanılmasına izin verilmediği için ODTÜ’deki bahar şenlikleri tartışma konusu olmuştu.
O tartışmalar sırasında yaptığımız eleştirilere ODTÜ Rektörü Prof. Verşan Kök tepki göstermiş ve “ODTÜ’nün uluslararası ortamlardaki başarılarını hiç yazmıyorsunuz” diye sitem etmişti.
Ben bu sitemi üzerime alınmam, zira ODTÜ’nün bütün başarılarıyla hep gurur duydum ve ODTÜ’yü hep baş tacı yaptım.
Prof. Kök, 4 Haziran günü o başarılarla ilgili bir açıklama yaptı ve ben bugün o açıklamanın önemli bölümlerini dikkatinize getirmek istiyorum:
- 2022’ye kadar dünya sıralamalarını altı farklı gösterge kullanarak gerçekleştiren QS sıralama sistemi, 2022 sonunda metodolojisini değiştirdi. QS artık üniversiteleri dokuz ayrı göstergeye göre değerlendiriyor: “Akademik tanınırlık”, “işveren tanınırlığı”, “araştırmacı başına öğrenci sayısı”, “araştırmacı başına atıf sayısı”, “sürdürülebilirlik”, “uluslararası araştırma ağı”, “istihdam sonuçları” ve “uluslararası öğrenci ve araştırmacı oranları”...
- Aynı dönemde ODTÜ ile Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığı arasında protokol imzalandı ve “Araştırma Üniversiteleri Destek Programı” kapsamında ODTÜ’ye performansa dayalı özel bir AR-GE bütçesi tahsis edilmeye başlandı.
- Bu tür programların artmasına ek olarak ODTÜ de etkili bir performans sistemi uygulamak için Kurumsal Büyük Veri Yönetim Koordinatörlüğü’nü hayata geçirdi. Bu kapsamda önemli bir dijitalleşme düzeyi yakaladı.
- Bu çalışmaların neticesinde QS-2021 sıralamasında 601-650 bandında, 2022 sıralamasında 551-560 bandında, 2023 sıralamasında 501-510 bandında ve 2024 sıralamasında 336. sırada yer alan ODTÜ, 2025 dünya üniversiteleri sıralamasında ise 285. sıraya yerleşti.
Prof. Kök, ODTÜ’nün bundan sonraki süreçte sıralamalarda çok daha üst seviyelere çıkması bağlamında iki ana yaklaşımı benimsediklerini belirterek, şunları kaydetti:
“Bunlardan ilki araştırmacılarına üretkenlik potansiyellerini daha da yükseltmek için üst düzeyde destekler sağlanması ve etkili bir performans yönetimi uygulanmasıdır. İkinci yaklaşımımız ise kurumun varlık ve faaliyetlerine yönelik verilerin sağlıklı bir şekilde toplanması, analiz edilmesi ve analiz sonuçlarını da dikkate alarak veriye dayalı stratejik yönetim uygulamalarının hayata geçirilmesidir.
ODTÜ olarak öne çıkan uluslararası sıralama sistemlerinde (QS ve THE) önümüzdeki iki yılda öncelikli olarak 150-250 bandını hedeflemekteyiz. Sonraki iki yılda ise kalıcı olarak ilk yüzde 10’luk başarı dilimine yükseleceğiz.”
★★★
Başta da söylediğim gibi, ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ, Hacettepe ve Bilkent gibi üniversitelerimizin başarılarıyla hep gurur duydum. Onların başarılarını bu sayfalara taşımaktan da hep zevk aldım.
Ancak üniversiteleri, dünyadaki akademik sıralamalarda yer almaktan ibaret görmüyorum.
Özgürlük ortamı, fikirlerin özgürce ifade edilmesi, öğrencilerin, akademisyenlerin üniversite yönetiminde, üniversiteyle ilgili karar alma mekanizmalarında yer alabilmesi gibi detaylar da üniversiteleri yukarı taşır.
Bakın görüyorsunuz, koca koca Amerikan Üniversiteleri, Harward, Columbia, Yale, İsrail’in katliamlarına karşı öğrenci ve akademisyenlerinin protesto eylemlerine müdahaleleri yüzünden yüzlerce yıllık prestijlerini sarstılar.
Bütün dünya bu köklü üniversitelerin katliama arka çıkmakla suçladılar.
Akıllarımızda artık o üniversitelerin dünya sıralamasındaki yeri değil, bahçelerindeki çadırlara polisin yaptığı müdahale var.
★★★
Hani çoktan seçmeli sınavlarda dört yanlış bir doğruyu götürür ya...
Yüzyıllardır özgürlüğün sembolü olmalarıyla, yenilikçi ve devrimci fikirlerin üretilmesiyle dünyanın medeniyet seviyesini yükselten üniversitelerde bu temel özellikler kaybolduğunda akademik başarı da silinip gider.
ODTÜ Rektörü Prof. Kök’ü dünya sıralamalarında ODTÜ’yü yukarı taşıdığı için kutluyorum.
Ancak, aynı başarıyı üniversitedeki özgürlük ve katılımcılık alanında da sağlamasını diliyorum.