28 Mayıs'tan iki hafta sonraydı.
Gündemde İmamoğlu'nun değişim çağrısı vardı.
CHP'de lider adayları arasında adı geçtiği için Özgür Özel'i aradım.
Özel, aday olmayı arzuluyordu.
Fakat Kılıçdaroğlu'na vefasızlık diye yorumlanacağından endişeleniyordu.
Özel, 12 Haziran'da Sözcü'de, bu köşede yayınlanan söyleşimizde, aday olabileceğinin işaretini verdi.
Özel, şunları söyledi:
"Sorumluluk almaktan kaçmayacağım. Ama fedakarlıktan da geri durmayacağım... Olmam gereken yer neresiyse orada olacağım. Genel başkan adaylığı ise genel başkan adaylığı..."
Özel, açıklamalarıyla "Ben de varım" dedi. Sonra İmamoğlu ile yakınlaştı.
15 Haziran'da yine bu köşede, İmamoğlu-Özel işbirliğini AK Parti'nin kuruluş yıllarındaki Erdoğan-Gül birlikteliğine benzettim.
Özel, 17 Ağustos'ta bana "İmamoğlu ile ortak bir hayalimiz var" diyerek, yol arkadaşlıklarını ilan etti.
Ne yazdıysam doğrulandı.
Özel, ilk söyleşisinden 146 gün sonra önceki gün 38. Olağan Kurultay'da CHP'nin liderliğine seçildi.
Kılıçdaroğlu, girdiği 13. seçimi de yitirdi.
'HALK' PARTİSİ HALKA DİRENİR Mİ?
Böyle bitmeyebilirdi.
Seçimden iki gün sonra, 30 Mayıs'ta, "Babalara yakışan oğulların önünü açmaktır" başlıklı bir yazı yazarak, Kılıçdaroğlu'nun çekilmesi gerektiğini ifade ettim.
O gün toplumdaki beklentinin gereğini yapsaydı belki partililer ve seçmenleri "Gitme" diyecek, hatta ondan yerel seçim sonrasına kadar kalmasını isteyecekti.
İmamoğlu'nun değişim çağrısı boşa düşebilirdi.
Ancak Kılıçdaroğlu, varlıklarını ona borçlu bir avuç kifayetsiz parti yöneticisi ve belediye başkanının yarattığı tantanayı halkın sevgisi sandı.
'Piro' yüzünü sokağa dönebilseydi görecekti ki...
CHP seçmenleri 28 Mayıs'tan sonra evlerinden cenaze çıkmış gibiydi.
Kimilerinin yası beş aydır sürüyor.
Duygusal kopuş başladı.
Muhalif kanallar reyting, muhalif gazeteler okurlarını kaybetti.
Kılıçdaroğlu, önceden ayarlanmış evleri, kahveleri ve taksi duraklarını ziyaret ederek, aslında bir tepki olmadığını yansıtmak istedi.
Oysa attığı tweetlerin altındaki yazıları okusa binlerce "İstifa!" çığlığıyla karşılaşacaktı.
'Halk' Partisi halka direndi.
Kılıçdaroğlu, koltuğunu koruyabilmek için çeyrek yüzyıl sonra İstanbul'u kazanmış
İmamoğlu'nu itibarsızlaştırılmasına seyirci kaldı. Kendisini eleştiren gazetecileri belediyelerden para alıp yazı yazmakla suçladı. "Para alanları açıkla" denildiğinde sustu.
28 MAYIS SONRASINI YÖNETEMEDİ
28 Mayıs'tan sonra, yenildiğini kabul etmedi. Neredeyse "Ben kazandım" diyecekti.
Özeleştiri vermeye yanaşmadı.
Dağıttığı 39 milletvekilliğinin sorumluluğunu üstlenmedi.
O kadar ki "Listeleri son anda gördüm" dedi.
Ümit Özdağ'la gizli bir protokol imzaladığı, İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlık ve MİT'i verdiği ortaya çıktı. Bu gerçeği partisinden ve ortaklarından sakladı. Sorulduğunda gerçek dışı bilgiler verdi.
Twitter bio'sunda Erdoğan'la fotoğrafı bulunan karanlık tiplere ve Atatürk'e "maymun" diye hakaret edenlere danışmanlık dağıttı, CHP Genel Merkezi'nde makam odası verdi.
Trollere paralar saçıldı.
Bu troller parti içi mücadele için finanse edildi.
Kılıçdaroğlu yanlıları bir sosyal demokrat partiye yakışmayacak ne varsa yaptı.
YIKIM İSTANBUL'DA BAŞLADI
İmamoğlu'nun İBB'yi AK Parti'ye teslim eden adam olmamak için genel başkan adaylığından vazgeçmesini fırsat gördüler.
İstanbul il kongresinde aday gösterdikleri Cemal Canpolat, AK Parti tarafından kullanılacağını bile bile İmamoğlu'na yüklendi. İmamoğlu'nun delegeleri ikna etmek için belediyede işe aldığını iddia etti. İçişleri Bakanlığı ve savcılığa ihbar niteliğindeydi bu konuşmalar.
Kılıçdaroğlu yanlıları CHP'yi ellerinde tutmak için İstanbul'u vermeye hazırdı.
İl kongrelerinde mezhep kartı çekildi.
Kılıçdaroğlu, kazanabileceği kongreyi kaybetti.
İmamoğlu kazandı.
İstanbul'un 192 delegesiyle değişimcilerin eline geçmesi, daha önce Ankara ve İzmir'den tulum çıkarmış Kılıçdaroğlu yanlılarını yıkıma uğrattı. İstanbul zaferi, ondan sonraki il ve ilçe kongrelerinde seyri değiştirdi.
Karadeniz boydan boya değişimci oldu.
Ardından Ege ve İç Anadolu...
Kılıçdaroğlu'nun kazandığı illerde delegeler tavır değiştirdi.
ÖZEL'İ HAFİFE ALDILAR
Kılıçdaroğlu, Canpolat'a dövdürmeyi başaramadığı İmamoğlu'na kurultayda divan başkanlığı teklif ederek, onu etkisiz kılmak istedi. Böylece İmamoğlu, fiili önderi olduğu değişim adına kurultayda konuşma yapamayacaktı.
İmamoğlu, teklifi kabul ettikten saatler sonra Özel ile fotoğraf verdi.
Bu, CHP Genel Merkezi'nin oyununu bozdu.
Başta Özel'i hafife alan, kurultayı çantada keklik diye düşünen Kılıçdaroğlu yanlıları, kurultaya 10 gün kala kaybetme ihtimalini gördü.
VEDA KONUŞMASI YAPMALIYDI
Kılıçdaroğlu, kurultayda vefa değil, veda konuşması yapsaydı, sırtlarda uğurlanırdı.
Ancak kurultayı kazanmak için yerel seçimi ateşe atmayı göze alarak Akşener'i, İmamoğlu'nu, Özel'i ve değişimcileri "kendisini arkadan hançerlemekle" suçladı.
Nasıl Canpolat'ın konuşması İstanbul'u kaybettirdiyse...
Kılıçdaroğlu'nun 'hançer'i genel merkezin elinden gitmesine yol açtı.
Hayat Kılıçdaroğlu'na cömert davranarak ikinci bir fırsat sundu. 18 oy farkla kaybettiği ilk turdan sonra çekilebilir, Özel'in elini havaya kaldırabilirdi.
Öyle yapmadı.
Çevresini saran ve kendisini eşsiz bir yıkıma sürükleyen kliğe kanarak, çekilmekten vazgeçip ikinci turda da yarıştı.
18 olan fark 276'ya çıktı.
Ve sonucu beklemeden, arabasına binerek, evine gitti.
Özel'in elini kaldırmak, 28 Mayıs'tan beri yan yana yürüdüğü, değişimin önderi İmamoğlu'na düştü.
TOPLUM KREDİ AÇACAK
CHP, şimdiden sonra iki genç siyasetçinin fiili eşbaşkanlığıyla Türkiye'nin ikinci yüz yılına giriyor. CHP'den ümitlerini kesenlerin yas evinde düğün bayram var. Sanki kurultay değil, seçim kazandılar.
Özel'e CHP içinden ve dışından şans verilecektir.
Partilerine küstükleri için "Oy vermeyeceğim" diyenler kararını değiştirecektir. Memleket'e, TİP'e, Zafer'e ve HDP'ye savrulanlar geri dönecektir. İYİ Parti, ittifak için kredi açacaktır.
CHP'deki yarılmadan kaynaklı başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehirler almayı uman Cumhur İttifakı'nın bütün hesapları alt üst... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AK Partililerin Kılıçdaroğlu'nu merkeze alan ezberleri çöpe gitti.
Şimdi Özel-İmamoğlu'nun önünde, tüzüğü demokratikleştirerek, önseçimi getirmek, temsiliyette kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve milletvekilliğini üç dönemle sınırlamak görevi duruyor.
Ardından İstanbul ve Ankara'yı yeniden kazanmak, ellerindeki büyükşehirleri korumak, belki Balıkesir'i, Manisa'yı, Denizli'yi ve Bursa'yı almak; seçimden birinci parti olarak çıkmak var.
Kılıçdaroğlu'nun 13. seçim mağlubiyeti, CHP'nin AK Parti karşısındaki ilk zaferini beraberinde getirebilir.
Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği 13. seçim
İsmail SAYMAZ
Yayınlanma: