Türkiye’de son birkaç yıldır adını en sık duyduğumuz kurumlardan biri; Mali Suçları Araştırma Kurulu, bilinen adıyla MASAK.

Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanının önlenmesi konusunda ülkemizin mali istihbarat birimi olan MASAK, artık neredeyse her kritik dosyada, her önemli soruşturmada karşımıza çıkıyor.

Kapalıçarşı operasyonlarından futboldaki bahis dosyalarına, şirketlere kayyum atanmasından yüksek kamuoyu ilgisi çeken davalara kadar geniş bir yelpazeden söz ediyoruz.

Türkiye’nin kara para konusunda bir dönem gri listede yer alıp, 2024 Haziran’ında yeniden beyaz listeye dönüşü ise bu tartışmaları daha da görünür hale getirdi. İlginç şekilde, tam da bu tarihten sonra kara para gündemleri yoğunlaşınca kamuoyunda “Acaba tekrar gri listeye döner miyiz?” sorusu da zaman zaman dillendiriliyor.

Durum böyleyken, gelin bu kritik kurumu biraz daha yakından tanıyalım.

*

MASAK, sanıldığı gibi adli bir yapı değil; Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde yer alan bir idari kurum. 2024 sonu itibarıyla sadece 349 personelden oluşuyor. Taşrada teşkilatı yok. Bir diğer çarpıcı detay:

Kendi bünyesinde bir teftiş kurulu da yok.

Evet yanlış duymadınız, kende denetim birimi yok!

Yani MASAK’ın elindeki raporların önemli bölümü;

~ Vergi konularında Vergi Denetim Kurulu’ndan gelen müfettişler,

~ Bankacılık konularında BDDK’dan gelen murakıplar,

~ Diğer teknik alanlarda başka kurumların uzmanları üzerinden yürütülüyor.

Türkiye gibi kayıtlı–kayıtdışı ekonominin iç içe geçtiği, 86 milyon nüfusa sahip, finansal hareketliliği yüksek bir ülkede bu kapasite tartışması yıllardır uzmanların dikkat çektiği bir konu.

*

44 inceleme, 148 şüpheli: Yeterli mi?

Rakamlar daha da ilginç…

2024 sonu itibarıyla Türkiye’nin ekonomisi 1,32 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmış durumda. Buna rağmen, MASAK’ın 2024 yılında yaptığı toplam inceleme sayısı: 44.

Evet, sadece 44.

Bu 44 dosyanın 40’ını Vergi Müfettişleri yürütmüş.

Aklama suçuna ilişkin düzenlenen rapor sayısı: 10.

MASAK raporlarında adı geçen kişi sayısı: 1.299.

Haklarında suç duyurusunda bulunulan kişi sayısı: 148.

86 milyonluk ülkede, yüz milyarlarca liralık finansal akışta sadece 148 kişi hakkında aklama suçu şüphesi doğması, ister istemez şu soruyu oluşturuyor:

Gerçekten sorun azaldı da biz mi bilmiyoruz?

Yoksa…

*

Daha da çarpıcı bir veri paylaşayım:

2024 yılında düzenlenen 10 aklama raporu için görevlendirilen Vergi Müfettişi sayısı 235.

Yani her bir rapora ortalama 23,5 müfettiş düşüyor.

Bu tablo bize şunu söylüyor:

MASAK, eldeki personeli belirli dosyalara yoğunlaştırmış gibi görünüyor. Bu tercihin nedeni nedir, kurumsal öncelikler hangi ölçütlere göre belirlenmektedir, bilmiyoruz.

2025 faaliyet raporu henüz yayımlanmadı; dolayısıyla son dönemin rakamlarını bilmiyoruz. Ancak geçmiş yılların trendine baktığımızda tablonun çok da değişmediğini görüyoruz.

Tam da burada akla şu soru geliyor:

Kamuoyunun en fazla konuştuğu dosyalar hangileri?

Şüphesiz, yüksek görünürlüklü bazı siyasi davalar en üst sırada. İmamoğlu davası elbetteki ilk sırada…

Türkiye’de;

• yasa dışı bahis,

• vergi kaçakçılığı,

• uyuşturucu ve silah ticareti,

• organize suç yapılanmaları,

• terörün finansmanı

gibi alanlar varken, bu konulara ayrılan kapasite yeterli mi? Kamuoyunun takip ettiği davaları ilişkin azımsanmayacak ölçüde müfettişle takip etmek sadece benim mi dikkatimi çekiyor?

Türkiye’nin büyüklüğü, finansal hareketliliği ve risk profili ortada…

Şimdi ihtiyaç olan şey; daha güçlü, daha geniş, daha bağımsız, daha donanımlı bir mali istihbarat kapasitesi.

Belki de cevap, tam da bu sorularda gizlidir…