Size de öyle oluyor mu?

Bazı gelişmeler karşısında kendinizi, “bunlar benim aklımla alay mı ediyorlar” derken buluyor musunuz?

Bana çok sık oluyor.

En son bu hafta sonu aynı duyguyu yaşadım.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Brüksel’deki Bruegel isimli düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmanın Anadolu Ajansı ve TRT versiyonlarını görmüş, çok da önemsememiştim.

Ancak cumartesi günü Oksijen Gazetesi’nde konuşmanın AA ve TRT metinlerine yansımayan bölümlerini görünce, abartmıyorum, “Mehmet Şimşek harikalar diyarında” duygusundan kaçamadım.

Gelin önce Şimşek’in neler dediğine bakalım:

“Neden Avrupa Birliği’ne ihtiyacımız var? AB, Orta ve Doğu Avrupa için bir değişim motoru görevi görmüştür. Bir çıpanız, bir dizi standardınız ve bir ilham kaynağınız olduğunda toptan dönüşüm daha kolaydır. İşte bu yüzden AB’ye ihtiyacımız var.

Ne kadar entegre olursak o kadar iyi. Çünkü AB ihracatımızın yüzde 41’ini ithalatımızın yüzde 31’ini doğrudan yabancı yatırım girişlerinin yüzde 60’ını oluşturuyor. Turist girişlerinin yüzde 41’i Avrupa’dan.

Türkiye AB’nin AB dışındaki en büyük beşinci ticaret ortağı. Yani gördüğünüz gibi ayrışamıyoruz.”

“AB norm ve değerlerinin insani norm ve değerler olduğuna ve bunların korunması gerektiğine inanıyorum. Dolayısıyla Türkiye önemsiyor. Önemsiyoruz ve bu alanlara odaklanmaya geri dönmek istiyoruz. Bizim için asıl önemli olan AB yolculuğu. Biz bu yolculuğu tamamlar ve bir sebepten dolayı üye olamazsak dahi bu Türkiye için harika bir şey olur.”

24, 25, 26 ve 27. Dönem AK Parti Milletvekili, emekli büyükelçi Volkan Bozkır, panelde Şimşek’e şu soruyu sormuş:

“...Türkiye’deki bazı demokrasi handikapları nedeniyle üyelik süreci engellendiği için AB’nin faydaları üzerine konuşmalıyız. Sizden Türkiye’nin AB hedefine bağlı olduğunu, rotadan ayrılmadığını yeniden duymak isteriz.”

Şimşek de Bozkır’ın sorusuna şu yanıtı vermiş:

“Türkiye kararlılığını sürdürüyor. Kulağa öyle gelmediğini ya da öyle görünmediğini biliyorum. Ama sağlam bir şekilde yeniden çıpalanmak istiyoruz. Şimdi Türkiye’deki siyasi iklim bana göre daha elverişli, belki burada daha az.”

★★★

Şimdi gelin Şimşek’in söyledikleriyle “daha elverişli” dediği Türkiye’deki siyasi iklime bir bakalım:

Şimşek, Avrupa Birliği’ni bir ilham kaynağı, bir çıpa gibi görüyor ama çiçeği burnunda Dışişleri Bakan Yardımcısı Burhanettin Duran’a göre Şimşek’in de kullandığı bu Avrupalılaşmış dil, Türkiye’deki siyasal İslam söylemini zayıflatıyor ve Türkiye’nin laik yapısına karşı iktidar mücadelesi veren siyasi İslam kimliğini dönüştürüyor (siyasal İslam’a zarar veriyor).

Şimşek’in dediği gibi ihracatımızın yüzde 41’i Avrupa’ya, yabancı yatırım girişlerinin yüzde 60’ı, turist girişlerinin yüzde 41’i Avrupa’dan ama Almanya Cumhurbaşkanı’nı İstanbul Valisi’ne karşılattıran Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Kuveyt Emiri’ni uçağının kapısında karşılamayı tercih ediyor.

Şimşek’in dediği gibi AB’nin norm ve değerleri insani norm ve değerler ama Türkiye Avrupa norm ve değerlerini pek takmıyor. Gezi Davası, Kobani Davası gibi talimatlı siyasi davalar hiç de Avrupa’nın insani norm ve değerlerine göre sonuçlanmıyor. AİHM’in adil yargılanmadığına hükmettiği, yeniden yargılama talep ettiği Osman Kavala hiçbir şiddet eylemine karışmadığı halde hukuksuz bir dava sürecinin sonunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Siyasetçi Selahattin Demirtaş ise sadece konuşmalarından dolayı 42 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi kararına rağmen milletvekilliğinin düşürülmesi, cezaevinde tutulması konusuna girmiyorum dahi!

Peki ya Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan bir Yargıtay üyesinin aynı zamanda “AYM Başsavcısı” sıfatını taşıyan Yargıtay Başsavcılığı görevine getirilmesine ne demeli?

★★★

Tam da Şimşek’in “kulağa öyle gelmediğini ya da öyle görünmediğini biliyorum” sözlerindeki gibi, Türkiye’deki siyasi iklim öyle değil ve öyle görünmüyor.

O nedenle de Şimşek gittiği her yerden eli boş dönüyor.

Şimşek, harikalar diyarındaki seyahatlerine biraz ara verip Brüksel’de söylediklerini bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da söylemeli.

Aksi takdirde bu ülke yabancı doğrudan sermaye ve yatırım alamaz ve yüksek faiz ile yüksek kur nedeniyle yabancı vurguncuların cirit attığı ekonomik bir alandan öteye geçemez.