Etek boyu ile kadının “iffeti” arasında orantı olmaz...
İnsanlığın anası Havva anamızın giysisi incir yaprağı idi...
Adem babamız “Bak Havva, inadına dekolte, inadına incir yaprağı diyorsun, dindar nesil yetiştireceğiz hani...” demedi...

*

“Mini eteğe” taktı bu sefer karizmatik lider...

*

Etek boyu ile kadının “iffeti” arasında ilinti kurmak, medeni olup olmamakla ilgilidir... Medeni insan; iffetin terzi makasına bağlı olmadığını bilir...
Yani Havva anamız lahana yaprağı giyseydi...
Ya da semizotu...
Fark etmezdi...

*

Niçin cennetten kovuldular?..
Etekten değil...
Yemekten...
O zaman banka yok, arazi kapatmak yok, ihale yok, rüşvet yok...
İlahi gücün “Yemeyin” emrine rağmen elmayı yeyince tabi...

*

Yüce yaratılmıştır kadın...
Ona anaçlık görevinin verilmesi; sevmeyi, korumayı, paylaşmayı, fedakarlığı da beraberinde yüklemiştir koca yüreğine...
Kurban ol tırnaklarına...
Karnında bebeği ile sokağa çıktığında; ibretle bak, esinlen, anla, gör, saygı duy, bir yüce varlık geçiyordur karnında bebeğiyle...
Kalk selam dur...
“Hamile kadınların sokağa çıkması ahlaksızlıktır” diyeceğine...

*

Kahkaha mı attı...
Dinle...
O ses; huzurun, güvenli ortamın, mutluluğun, umudun, neşenin, yaşam sevincinin sesidir... Ve o sesin yaşamımızdan hiç eksik olmaması gerekir...
Sakın “Ne o kahkaha öyle, iffet meselesi” falan deme...

*
Etek boyuna gelince...
Bir parça kumaş mıdır; başına örtünce iffetli yapar, alttan eksilirse iffetsiz yapar kadını...
İffet tekstil işi midir...
Ya da:
Türbana müdahale olunca, bu “demokrasi ve insan hakları” suçudur... Ama etek boyuna müdahale etmek “iffetli olmak” meselesidir...
Öyle mi?..

*

Aslında iffet bekçileri; savunmadan saldırıya geçtiler...
Hepsi bu...

*

Neyse...
Giysi, kılık, kıyafet, baş, etek, ne olursa olsun...
Bak kızmaya başladı kadınlar...
Haberin olsun...