Bizler, doğamız gereği sosyal varlıklar olduğumuzdan, en temel ihtiyaçlarımızdan biri iletişim kurmaktır. Sadece bilgi alışverişi için değil, yaşadığımız toplumda var olabilmek, kendimizi ifade edebilmek için de iletişim kurarız. Anlaşılmak, kabul görmek ve ilişki kurmak, sağlıklı bir yaşamın temel taşlarındandır.
İletişim dediğimiz şey, aslında birbirini anlamaktır. Üstelik bu sadece sözlü bir süreç değildir. Bir bakış, bir duruş, mimikler, ses tonu, beden dili; karşımızdaki kişiye söylediklerimizden çok daha fazlasını ifade eder. Çünkü insan, söylenen şeyden çok, o sözün hissettirdiği şeye tepki verir. İnsanlar, söylenenleri unutabilir ama hissettiklerini unutmazlar. İşte bu yüzden bir insanın ne söylediğinden çok, nasıl söylediği önemlidir.
★★★
İletişimin en güçlü araçlarından biri ise beden dilidir. Çünkü hareketler ve tavır, çoğu zaman zihnin saklamaya çalıştığını açıkça anlatır. Karşınızdaki kişinin size gerçekten ilgi duyup duymadığını, samimi mi yoksa mesafeli mi olduğunu, yalan söyleyip söylemediğini veya korkup korkmadığını çoğu zaman kelimeler değil, beden dili söyler.
Araştırmalara göre yüz yüze iletişimde aktarılan mesajların yaklaşık yüzde 60-70’i sözsüz iletişim öğeleriyle, yani beden diliyle iletilir. Bu da demektir ki, ne söylediğimiz kadar nasıl göründüğümüz, nasıl durduğumuz ve nasıl hareket ettiğimiz de önemlidir.
İnsan beyni, bilinçli olarak fark etmese de bu işaretleri okur ve anlamlandırır. İşte bu yüzden beden dili, çoğu zaman kelimelerin bile önüne geçer. İlişkilerdeki güveni, saygıyı ve anlayışı doğrudan etkiler.
Örneğin, gülümseyerek konuşan biri daha içten ve güvenilir algılanır. Göz teması kurmayan biri, genellikle ilgisiz ya da samimiyetsiz bulunur. Kollarını kavuşturan bir kişi, savunmacı ya da mesafeli hissedilir. Eğilmiş bir baş, kambur bir duruş özgüven eksikliğini çağrıştırırken; dik bir duruş kararlılık ve özgüven izlenimi verir.
★★★
Biliyorsunuz ki tanışma anındaki selamlaşmanın bir sürü yolu vardır. Sadece “merhaba” diyerek, eli belli belirsiz bir şekilde sıkarak yahut tutulan eli bırakmak istemeyerek… Araştırmalara göre, beden dilinde en çok dikkat çeken unsur tokalaşmaymış. Yani iyi bir ilk izlenim bırakmak istiyorsanız, nasıl tokalaştığınıza dikkat etmelisiniz.
Çünkü karşınızdaki kişi, elini sıkış şeklinizden birçok farklı anlam çıkarabilir. Örneğin; karşı tarafla aynı şekilde el sıkışma, sizin iletişime açık, samimi biri olduğunuz izlenimini veriyormuş.
Diğer yandan, elini yukarıdan tutarak karşısındakinin elini aşağıda bırakan kişiler, farkında olarak ya da olmadan baskınlık kurma çabasında olarak algılanıyormuş. Bu tarz bir tutum, “Ben buradayım, kontrol bende” mesajı verirken, genellikle otoriter kişilerde veya üstünlük kurmak isteyenlerde görülüyormuş.
Buna karşın, elini gevşek ve isteksizce uzatan ya da parmak ucuyla el sıkışanlar ise genellikle özgüvensiz, çekingen ya da karşısındakiyle mesafeli bir ilişki kurmak isteyen kişiler olarak yorumlanıyormuş.
★★★
Bazı durumlarda, el sıkarken diğer eliyle karşısındakinin koluna veya omzuna dokunan kişiler, sıcaklık ve yakınlık kurmak istediklerini gösteriyorlarmış. Ancak bu tür temaslar, ilişki düzeyi yeterince yakın değilse sınır aşımı veya hadsiz bir davranış olarak değerlendirilebiliyor.
Yakınlık kurma isteği sadece el temasıyla gösterilmiyor. İnsanlar bazen farkında olmadan karşısındaki kişinin hareketlerini taklit edebiliyormuş. Saçınızı kaşıdığınızda o da kaşıyor, bacak bacak üstüne attığınızda aynısını yapıyor, siz gülerken o da gülüyor… Uzmanlar bu durumu “ikizleme” diye adlandırıyor. Bu tür hareketler, kişinin kendini size yakın hissetmek istediğini gösteriyormuş.
Son olarak, kendinizden emin bir duruş sergilemek istiyorsanız başınızı fazla sallamayın! Çünkü bu, kendinize fazla güvenmediğiniz ve karşı tarafın onayını almak istediğiniz izlenimini verebilir. Düşünsenize; siz bir şey anlatırken karşınızdaki kişi, söylediğiniz her kelimede ikide bir başını sallıyor. Siz ne düşünürdünüz?
Kutlamadan Geçemem, Teşekkürler Atam
19 Mayıs, bir milletin yeniden doğduğu, umudu ve özgürlüğü yeniden hatırladığı gündür. Atatürk’ün Samsun’a attığı o ilk adım, sadece bir kurtuluş hareketi değil, gençliğe emanet edilen bir geleceğin de temelidir. Böylesine anlamlı bir günü kutlamadan geçmek istemedim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve mücadele arkadaşlarını saygıyla anıyor, milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı içtenlikle kutluyorum.