Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki kavga, Türkiye’nin getirildiği yeri gözler önüne serdi.
Geçiştirilebilir mi, hayır!
Başbakan Davutoğlu’nun “Parti disiplin kurulunu işleteceğiz, gerekeni yapacağız” demesiyle konu kapanmaz.
Çünkü en başta hukuksal sorunlar söz konusu.
Konuya geçmeden önce bir hususun altını çizelim: İslam, “insan onurunu” eksene alan bir dindir.
Kur’an; tecessüs ve zannı yasaklar. Özel hayata dair ifşanın önünü keser.
Modern hukukta bunun adı insan haklarıdır. İnsan haklarına tecavüz suçtur.
Dini terminolojiyle söylersek, ahlaksızlıktır ve haramdır.
Parsel parsel
Arınç-Gökçek kavgası kendilerini aşmıştır.
Çünkü karşılıklı suçlamalar; ne özel hayatlarıyla ilgilidir, ne AKP’nin iç meselesidir, ne de (bazı AKP’lilerin ifade ettiği gibi) “fitne” yaratmak için uydurulmuştur.
Konuşmalara baktığımızda öne çıkan hususların ilki, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ilgilendirmektedir ki; Başbakan Yardımcısı olan şahsı, aynı partinin belediye başkanı “paralelcilik” ile suçlamakta, istifaya çağırmakta ve görevden alınması gerektiğini söylemektedir.
Diğer taraftan Sayın Arınç’ın; “parsel parsel Ankara’yı sattı” iddiası, “adam kayırmaktan!” ve “çıkar ilişkilerinden!” dem vurması “Gökçek ile ilgili 100 konuyu 8 Haziran’dan itibaren ömrüm vefa ederse konuşmak isterim, o gün gelene kadar AK Parti’yi yıpratacak bir sözün içine girmem” demesi tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir.
Bu sözleri söyleyen ve hâlâ Gökçek ile ilgili açıklamalara devam eden kişi, on üç seneden bu yana hükümetin ve AKP’nin en önemli üç isminden biridir. Kimin için söylemektedir bunu, 25 senedir başkanlık yapan kendi partilisi için!
Hülasa, her cümle, üstü kapalı ya da açık suç duyurusu niteliğindedir.
Tabi biz hâlâ hukuk devletiysek!
Din bakışı
Kaldı ki bunun bir de etik boyutu vardır.
Sayın Arınç çok iyi bilirler ki, Tanrıya yönelik vazifeler (ibadetler ya da bazı ritüeller gibi) kul ile Allah arasındadır. Ancak, kamu malları ve onların korunması, doğrudan “kul haklarını” da içine alan, Kur’an’î ifadeyle “hududullahın/Allah’ın sınırlarının” ihlalidir. Toplumun her bir ferdini ilgilendiren bu haklar, ne AKP’nin menfaatleri denilip örtbas edilebilir, ne seçim sonrasına ertelenebilir.
Sayın Arınç’ın “akçeli işlere” olan dürüstlüğü yetmez.
Bulunduğu makamın gereği olarak; yanlışa, yolsuzluğa, hukuksuzluğa karşı durması gerekir.
Belediyenin her kuruşunda ve kamu mallarında tüyü bitmedik yetimlerin hakkı vardır. (Mehmet Görmez -hele şükür- bu konuda suskunluğunu bozdu da geçen cuma hutbe okuttu.)
Kaldı ki, zulmü en geniş anlamıyla ele alarak söyleyelim; “zulme rıza zulümdür”!
Sayın Arınç’ın bu güne kadar susması ve 8 Haziran’a kadar da susacağım demesi izahtan varestedir.
Mühendisin intiharı
İzmit Körfezi geçiş köprüsünde, halatlardan birinin kopması sonucu (halatın ara parçası Türk firmaları tarafından imal edilmiş) intihar eden Japon mühendis, hepimizin sorumluluk bilincini sorgulattırmalıdır. Böyle bir sorumluluk bilinci oluşturulamadığı sürece, Müslümanların yeryüzünde bir iddiaları olamaz.
Elbette “intihar” asla onaylanamaz.
Ancak intiharın arkasında yatan bu etik bilinç Müslümanlarda neden yok?
Yukarıda bahsi geçen kavga ve mühendisin intiharı aynı tarihlerde oldu.
Yine birkaç gün önce, Başbakan Danışmanı Etyen Mahçupyan şu ifadeleri kullandı: “AK Parti’ye oy veren seçmenin yüzde 70’i yolsuzluk olduğuna inanıyor. Gerçi yolsuzluk 90 yıldır oluyor. AK Parti hükümetinde de olmuştur.”
Tüm bu açıklamalarından hareketle söyleyelim, “akçeli işlerde” ve “rant piyasasında” AKP kanunen aklanmaya ihtiyacı olan bir parti durumundadır.
Vebal büyük
Batı ülkelerinde yolsuzluk iddiaları anında istifayı gerektirir.
Daha geçen hafta Ukrayna’da bakan ve bakan yardımcısının rüşvetle suçlandıkları için bakanlar kurulu toplantısında gözaltına alınması, İtalya’da bir bakanın “hediye-saat” istifası gibi örnekleri, neden İslam ülkelerinde göremiyoruz?
Neden vicdanlarıyla buluşamıyor dindar yetkililer?
Bu tavrın altında, cahiliye dönemine rahmet okutturacak şekilci-putperest din anlayışı yatıyor olmasın!
Türkiye elli-altmış yıldır muhafazakâr iktidarlar tarafından yönetiliyor.
Bugüne kadar gelen hükümetlerin hepsi de sorumlu elbette.
Ancak İslam’ın Orta Çağ’dan kalma siyaset felsefesini tepe tepe kullanıp, ağızlarından Allah-Peygamberi düşürmeyenlerin veballeri çok büyük!
Anadolu’nun Kemal’i
Sevin sevmeyin, destekleyin desteklemeyin, Anadolu’nun yetiştirdiği herhangi bir
“Kemal’in hayatı diyerek izleyin belgeseli.
Buram buram Anadolu insanını, yaşanmış yoksulluğu/yoksunluğu, imkânsızlıklar içinde elde edilen başarıyı, samimiyeti ve tevazuu bulacaksınız.
Ne İslam’a sığar ne hukuka!
Ayşe Sucu
Yayınlanma: