Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakan Binali Yıldırım’a, İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya ulaşılamadığı saatlerde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri komutanları, Jandarma Genel Komutanı da darbe girişiminde bulunanlar tarafından rehin alınmıştı. Dolayısıyla onlara da ulaşılamıyordu.

Kendilerine “Yurtta Sulh Konseyi” adını verenlerin sözde sıkıyönetim bildirileri TRT’de okunduğu saatlerde, tersine emir vermek öyle kolay bir şey değildi. Bir bürokratın, hiçbir siyasiye ulaşamadığı saatte en kritik emirleri vermesinin, ilerde kendisi için nasıl sonuçlar doğurabileceğini de değerlendirmiş olması gerekir.

SAAT 21.15’ DE TELSİZ EMRİ

Devletin asayiş ve güvenliğinden sorumlu olan İçişleri Bakanı yok, yardımcısı yok. Darbe girişiminde bulunanlar uçakla, helikopterle, tankla çıkmışlar. Emniyet Özel Harekat Dairesi’nin Gölbaşı’nda bulunan binası bombalanıyor. Ankara Emniyet Müdürlüğü bombalanıyor, taranıyor. Bir taraftan şehitler veriliyor, bir taraftan polis nasıl hareket edeceğini, nerede olacağını bilemiyor. Kimseye ulaşılamayan gecede Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz, saat tam 21.15’de 81 il Emniyet Müdürüne şu emri verdi:

“- Polisimiz, darbecilere asla teslim olmayacak, teslim edilmeyecek.

- Askerin binalarımıza girmesine kesinlikle izin verilmeyecek.

- Emniyetin silah depoları derhal açılacak. Uzun namlulu silahlar personele dağıtılacak.

- Askeri garnizonların etrafı polis tarafından kuşatılacak.

- Darbecilerin dışarıya çıkmasına izin verilmeyecek.

ANKARA DÜŞMESİN DİYE

Verilen bu yazılı emir, saat 21.30’da da emniyet teşkilatının bütün birimlerine telsizle duyuruldu. Kriz masasında bulunan genel müdür yardımcıları ve daire başkanları, illeri aralarında paylaşıp il emniyet müdürlerini de bizzat aradılar ve kararı onlara da tebliğ ettiler. Birisi hariç hiçbir emniyet müdürü tereddüt etmedi. O gün daha önemli bir şey vardı: Ankara’nın düşmemesi gerekiyordu. Doğu ve Güneydoğu illerinde bulunan bütün özel harekat polisleri en seri bir biçimde Ankara’ya çağrıldı.

Bakmayın o gece ile ilgili kendisini kahraman gösterenlere. Gerçek kahramanlar hep sessiz. Celalettin Lekesiz’i, Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü’yü, Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen’i unutmayalım. Ne yazık ki ilk görevden alınanlar da onlar olmuştu. Kahramanca mücadele veren komutanlar da emekliye sevk edilmişti. Her şeyin aydınlanması için her halde bir 8 yıl daha geçmesi gerekecek...

GENEL MÜDÜR YARDIMCISI GÜLCÜ:  EMİR VERECEKLER ORTADA YOKTU

Eşini yeni kaybeden dönemin Terörle Mücadeleden Sorumlu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü’ye başsağlığı diliyorum. O gecenin en ağır yükünü çeken isimlerin başında geliyordu. Gülcü, o geceyi bize şöyle anlattı:

“Emir verecek konumda olanların hiçbiri ortada yoktu. Ama şimdi konuşuyorlar. Şimdi, ‘Ben şunu yaptım, bunu yaptım’ diyenlerden kimse yoktu. Her şeyi biz kendi kendimize yaptık. Başımızda ‘Şunu şöyle yapın’ diyen bakan, müsteşar yoktu. Genel Müdür Celalettin Bey toplantı yaptı. Sonra külliyeye gitti. Telefonla konuşuyorduk. Sonra bağlantımız kesildi.

SENARYO YAZIYORLAR

15 Temmuz gecesiyle ilgili olarak herkes şimdi senaryo yazıyor. Ben o gece bakanla, müsteşarla hiçbir şekilde kesinlikle görüşmedim. Çünkü ortada yoklardı. Meclisin koruması da bana bağlı olduğu için birinci bomba patladığında gittim. İkinci bomba ben oradayken patladı.

Meclis’in bodrumuna ‘sığınak’ diyorlar. Sığınak falan değildi. Her taraf toz, hurda eşyaların atıldığı mezbelelik bir yerdi. Orada milletvekilleriyle görüştüm. Ama hiç kimse bana emir vermedi. ‘Şunu şöyle yap’ demedi. Genel müdürle konuşmalarımız, onun emirleri doğru ama onun dışında hiçbir hükümet yetkilisinden emir almadım.”

O SAVAŞI VERMELİYDİK

Mustafa Gülcü’ye, “O gece darbe girişiminin bastırılacağına inanıyor muydunuz?” diye sordum. Cevabı aynen şöyle oldu:

“Bastırılabileceğine değil de ama bu savaşın verilmesi gerektiğine inanıyordum. Olmazsa şehit olurum arkadaş. Bu adamlar Türkiye’yi yönetecekse öyle bir Türkiye’de yaşamanın anlamı kalmıyor. Bastırılamaz diye bir endişem yoktu ama ne kadar süreceğini, kaç saatte, kaç günde, kaç haftada durumu ele alacağımızı, fiziki hakimiyeti sağlayacağımızı bilmiyordum ama karşı çıkmak gerektiğini, gerekiyorsa can vermek gerektiğini veya can almak gerektiğini biliyordum. Yani o kadar farkındaydım.”

Ankara’nın Gölbaşı ilçesindeki Özel Harekat Daire Başkanlığı 15 Temmuz gecesi en yoğun çatışmaların yaşandığı yer oldu.

“DARBECİ OLAN HERKESİ VURUN”

O gece kriz masasında bulunan ve adının açıklanmasını istemeyen Daire Başkanı, 15 Temmuz’da Emniyet Genel Müdürlüğü’nde yaşananları şöyle anlattı:

“Uçaklar uçmaya başlayınca darbe girişimiyle ilgili bilgiler gelmeye başlayınca kriz masamız toplandı. Emniyet Genel Müdürümüzün yanı sıra Ankara Valimiz Mehmet Kılıçlar, Ankara Emniyet Müdürü Mahmut Karaaslan, o gün görevde olan Genel Müdür Yardımcılarımız Mustafa Gülcü, Mehmet Akdeniz, Necmettin Emre’nin yanı sıra bütün genel müdür yardımcıları ve daire başkanları vardı.

Darbe girişimiyle ilgili hiçbir siyasinin ya da başka bir yetkilinin açıklaması yoktu.  Emniyet Genel Müdürümüz Celalettin Lekesiz’in verdiği talimat aynen şuydu: ‘Bir darbe girişimi var, kalkışma var. Darbeyi önlemek için hepsini etkisiz hale getiriyorsunuz. Gerekirse hepsini vuruyorsunuz. Bu benim talimatım. Şimdi bütün illeri arayın, İl Emniyet Müdürlerine de talimatımı bildirin. Onlar da aynı şekilde davranacaklar. Görev yapmayan, bundan imtina eden emniyet müdürleri de varsa onu görevden alıyorsunuz, onun yerine emniyet müdür yardımcılarını görevlendiriyorsunuz’ oldu. Zaten o dirayetle darbe önlendi.

SELA KARARI BİZİMDİ

Camilerde sela okunması da kriz masasında kararlaştırdığımız bir konuydu. Bu konuyu hem Diyanet’e, hem de İl Emniyet Müdürlerine bildirdik.

Darbecilere karşı silah kullanılması emrini hiçbir bürokrat kolay kolay veremezdi. Karşınızda askeri üniforma var. O gün gerçekten canla başla bütün emniyet birimleri sevk ve idare edildi. Bu konudaki talimatı ben hiç unutamıyorum. Hiç tereddüt etmeden bağıra bağıra bu sözleri söyledi. Kaç gün uyumadan büyük bir mücadele verdik. Çok şükür darbeyi de önledik. Şehitlerimizi rahmetle anıyorum.”