1980’ler başı...
12 Eylül askeri darbesi solu darmadağın etti. Elimizde tek yayın organı kaldı; Cumhuriyet gazetesi...
Okuyacak nitelikli kitap bile pek yoktu. Solcu bildiklerimiz teslimiyetin-itirafçılığın romanlarını yazıyordu...
Kendime “kitap” yaptım; beğendiğim köşe yazılarını makasla kesip dosyalıyordum! Bu, ilk iki ciltlik “kitabım” kütüphanemde hâlâ durur...
Yazarlarım ya da “öğretmenlerim” diyeyim; İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Ali Sirmen, Mümtaz Soysal, Server Tanilli, Oktay Akbal, Melih Cevdet Anday...
Erbil Tuşalp gibi cesur gazetecilerin haberlerini de kesip dosyalıyordum...
Darbeciler kimi zaman Cumhuriyet’i kapatırdı. İlhan Selçuk’un “Kemalizm ideolojisi muz mudur” yazısı sebebiyle 10 gün, Nadir Nadi’nin “Tuhaf bir tasarı” yazısı sebebiyle 25 gün kapatılması gibi... Cumhuriyet pes etmezdi. Onun dik duruşu hepimize direnç aşıladı. YÖK’e karşı ilk eylemlerimizi bu ruh haliyle yaptık...
Cumhuriyet, solcuların acılı ruhlarına iyi geliyordu.
★★★
Bu yıl, 7 Mayıs’ta 100 yaşını kutlayacak Cumhuriyet gazetesi birçok çalkantı ve kırılma yaşadı. Solcuların, “Cumhuriyet” logosunun görünür şekilde ceket cebine koymasına giden gururlu süreç 1960’larda başladı:
Kurucusu Yunus Nadi adına ölümünden bir yıl sonra 1946’da “Yunus Nadi Armağanı” yarışması düzenlemeye başladı. 1962-1963 yılı için belirlenen konu, “Liberalizm mi, Sosyalizm mi” idi.
Yarışmaya katılan 47’nci makale, 12 Aralık 1962 günkü gazetede “Hikmet Alkılıç” imzasıyla yayınlandı: “Türkiye’nin tek kurtuluş yolu: Sosyalizm.”
Babıali gazeteleri “komünizm propagandası yapıyor” diye Cumhuriyet’i hedef gösterdi. Genel yayın yönetmeni Cevat Fehmi Başkut istifa etti...
Makaleyi “müstear” isimle yazan Şadi Alkılıç ve gazetenin yazı işleri sorumlusu Kayhan Sağlamer tutuklandı.
Şadi Alkılıç, 6 yıl 3 ay ağır hapis, 2 yıl 1 ay gözetim altında mecburi oturma ve kamu hizmetlerinden yasaklı kalma cezasına çarptırıldı!
Aslında Cumhuriyet’in sola sapması cezalandırılıyordu.
Cumhuriyet inat etti; sansasyonel haberciliğe prim vermeyen fikir gazetesi olma inancını sürdürdü. Çizgisi belliydi; Cumhuriyet devrimlerine sahip çıkan Kemalist ulusal sol...
Ve, Uğur Mumcu gibi “aileye” katılanlardan biri de Ali Sirmen oldu. Sürpriz değildi:
12 Mart 1971 askeri darbesi, yazıları sebebiyle -Uğur Mumcu gibi- Ali Sirmen’i de hapse atmıştı. Nadir Nadi ve İlhan Selçuk’un davetiyle gazeteye katıldı.
Cumhuriyet gazetesinin “okul” olma süreci böyle böyle başladı...
★★★
1980’ler başı...
Cumhuriyet gazetesini satır satır okuyorum. Gazetede birden “Samim Lütfü” diye birinin yazıları yayınlanmaya başlandı. Kimdi bu yazılarını kesip dosyaladığım yazar?
Sonra anladım ki; Barış Derneği Davası nedeniyle cezaevinde bulunan Ali Sirmen’in müstear adıydı...
Zaman su gibi aktı. Gazeteci oldum. Köşe yazılarını kesip dosyalama çocuksuluğu gerilerde kaldı...
Türkiye gibi Cumhuriyet gazetesi de dönüştürülmek istendi. Gazetenin sacayağı İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Ali Sirmen neoliberalizme cephe aldı. İş dünyasının sözde “Marksist maskeli işadamları” gazeteyi parayla parçaladı...
Cumhuriyet böyle kaç darbe yaşadı; “Liberalizm mi Sosyalizm mi” çatışması hiç bitmedi...
Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk’tan sonra gazetenin tek abisi kalan Ali Sirmen, her seferinde asırlık çınarı kestirmedi...
Benim gibi binlerce insanın kişisel tarihinde özel yeri olan Ali Sirmen, önceki gün vefat etti.
Hızla çölleşen ülkemizde bir vaha daha kurudu.
Katkıları için ne kadar teşekkür etsek az.