Ülkemİzİn değerli beyin ve sinir cerrahlarından Prof. Dr. Cengiz Kuday, meslektaşları arasında “hocaların hocası” olarak bilinir. Genç hekimlerin eğitimi konusunda çok hassas bir bilim insanı olan Prof. Kuday ile bir zaman aralığı bulup, eğitimin önemini konuştuk. İşte o doyumsuz sohbetten sizinle paylaşabileceğim çarpıcı satır başları:
★★★
“Finlandiya, uzun seneler boyunca İsveç yönetimi altında kaldı. İsveç halkı ile aynı haklara sahip olmalarına rağmen, Finliler eğitim yönünden çok geri bırakılmışlardı. Cehalet ve görgüsüzlük hakimdi. Finlandiya’da görev yapacak hekimler, askerler, rahipler ve öğretmenler bile İsveçliler arasından seçilirdi. Finlandiyalı bir aydın, hatta filozof olan Johan Vilhelm Snellman ‘Ne zaman bizim küçük milletimiz komşularından daha yüksek bir eğitime kavuşursa, o zaman onlarla aynı düzeye ulaşırız’ diye düşünmüş ve ülke çapında eğitim reformu çabaları sergilemişti.
Bu aydın kişinin başlattığı eğitim devrimi Fin halkını içinde bulunduğu cehalet ortamından kurtardı ve bugün Finlandiya, dünyanın en medeni ve en müreffeh ülkelerinden biri oldu.
★★★
Biz ise bugün, Finlandiya’nın 200 sene önceki durumunu yaşıyoruz. Bazı kaynaklara göre; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Finlandiya’nın bu coşkulu yükselişini anlatan Grigoriy Petrov’un yazdığı ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ kitabını bütün okullara tavsiye etmişti.
Bizde bu eğitim seferberliğinin başlangıcı, Atatürk’ün Tevhidi Tedrisat kanunu çıkarması ile hız kazanmış, köy enstitüleri ile parlak bir geleceğin önü açılmıştı. Köy Enstitüleri gitti; Atatürk devrimleri neredeyse bitti. Son üniversite giriş sınavlarının sonuçlarına bakın kaç bin öğrenci sıfır çekmiş?..
Bunun nedeni, eğitim-öğretim kalitemizin çok düşmesi. Okul öncesi eğitim de yetersiz durumda. Son eğitim müfredatı uygulaması ile bu gerçek, çok daha kötü çizgiye çekilmek isteniyor.
★★★
Bir başka çarpıcı örneği bugün dünya ölçeğinde eğitimde en üst derecelerde olan Japonya’dan vermek isterim:
Bilim, Japonya’ya 1868’de girmiştir. 1925’te Japon çocuklarının yüzde 99.4’ü Batı eğitimi veren okullarda okumaktaydı. Bugün Japon halkının yüzde 99’u okuyup yazan insanlardan oluşuyor.
Biz ise “Japon uyanışından” 70 yıl önce, III. Selim’in Batılı düşünceye sahip olmasını tehlikeli bulmuş ve onu öldürerek, Japon devrimine benzer ilerlemenin önünü kesmişiz. O süreçte -bugünlerdeki gibi- öğretmenlere mülakat getiriliyor ve liyakatin önü kesiliyor.
★★★
Çarpıcı bir örnek daha vereyim:
Rus-Japon Deniz Savaşı’nda, Rusya’nın donanmasını Amiral Togo Heihachiro tamamen yok etmiş ve Japonya, dünya sahnesinde yerini almıştır. İngiliz tarihinde Amiral Nelson ne ise Japonya ve Asya tarihinde de Amiral Togo aynı değer ve önemdedir.
Bu büyük kahraman, Doğu’nun Amiral Nelson’u olarak da bilinir. Emekli olunca Japon İmparatoru onu onurlandırmak için bir ödül vermek ister. Amiral de ödül olarak doğduğu köyünde bir öğretmenlik kadrosu talep eder. Bu isteği reddedilir. Gerekçe olarak da öğretmenliğin çok özel meziyetler taşıyan ve kendisine has profesyonellik isteyen bir meslek olduğu söylenir. Ödül olarak soyluluk unvanı verilir. Ancak Amiral Togo, köyünde öğretmen olmak konusunda ısrarlıdır. İmparator onu ancak kendi çocuklarına ve veliaht imparator Hirohito’ya danışman olarak atayabileceğini anlatır…
★★★
Öğretmenlik çok yüksek yerlerde olması gereken bir liyakat mesleğidir. Bu nedenle herkes öğretmen olamaz. Mülakatlarla veya başka yollarla kimseye öğretmenlik unvanı verilemez. Milli Eğitim Bakanımız bu gerçeği hatırlamalıdır.