Merak ettiğim konu şu:
Gökdelen faciasında 10 işçi feci şekilde can verdi...
Şimdi o lüks katları, milyon dolarlar verip, kimler satın
alacak?
O otuz-kırk katlı binada nasıl huzur içinde oturabilecekler?
O faciayı unutabilecekler mi?
Ölen işçilerin ruhları hep çevrelerinde dolaşmayacak mı?
Geceleri onların hayaletlerini görür gibi olmayacaklar mı?
Yoksa, vurdumduymaz mı davranacaklar?
Bekleyelim, göreceğiz!
* * * * * *
Murat Usta’nın eşi hamileydi...
Cengiz Bilgi nişanlıydı...
Bilal Bal, düğün parası için çalışıyordu. Hıdır Ali Genç üniversite masraflarını karşılayabilmek için Tunceli’den kalkıp gelmişti...
Ferdi ve Tahir Kara kardeşler birlikte çalışıyor, ailelerini geçindiriyorlardı...
İsmail Sarıtaş, Menderes Meşe, Cengiz Tatoğlu, Vahdet Biçer... Hayalleri, umutları, sevgileri vardı. İhmaller zinciri sonunda hepsi öldü!
İnşaatın sahibine göre hatalı onlar! Adam hiç sıkılmadan:
“Bu tür kazaların olduğu sektörel bir vaka. Asansörün bakımlı olmadığı iddiaları tamamen yalan. On gün önce ben de o asansöre bindim. İyi çalışıyordu. Her ne kadar eğitimler verilse de işçilerin, çalışanların aynı hassasiyeti göstermediğini biliyoruz. Kazayı şirketimize mal ettirmeyeceğiz!” diyor.
Yani hatalı olan işçiler! Asansörü bozup, kendi kendilerini öldürmüşler, öyle mi?
Olacak şey değil!
* * * * * *
Bir de Başbakan Davutoğlu’nun sözleri takıldı aklıma...
“Onlar bizim için şehit” diyor.
Diyor da... Ölenlerin eşlerine, çocuklarına, ailelerine yardım yapılacağından ve onlara “Şehit maaşı” bağlanacağından filan hiç bahsetmiyor.
Madem şehitler, öyleyse hem şirketin, hem devletin kesenin ağzını açması lâzım, değil mi?
İş güvenliği yok... Denetim yok... “Saldım çayıra, Mevlam kayıra” denilip, tedbire boş veriliyor, sonra da ölenler “şehit” oluyor!
Şehitlik lâfla olmaz.
Başbakan’ın sözleri, lâfta kalırsa, onlar şehit değil, “Niyazi” olmuşlar demektir!
“İmamdan inşaat
müteahhidi olursa!”
Elektrik mühendisi Semih Kalkanoğlu, kadim okurlarımdandır.
İnşaat konularında uzman olan Kalkanoğlu, Şişli’deki gökdelen faciası konusunda şunları anlatıyor:
“Türkiye felaketler ülkesidir.
Soma faciası örtbas edildi.
Göreceksiniz, gökdelen faciasının da üstü kapatılacak.
32 yıldır şantiyelerde
çalışıyorum.
Bu inşaat asansörleri, bina içinde çalışan normal asansörlere göre güvenlik bakımından sakıncalı araçlardır. Sık sık arıza çıkarırlar. Denetleme yapılmaz. Denetlenseler de üstünkörü bakılırlar.
* * * * * *
20 yıldır bir ayağım Rusya’dadır. Türk inşaat firmaları Moskova’nın City bölgesinde çok yüksek binalar diktiler. Avrupa’nın en yüksek binaları bunlar... Hiçbir zaman böyle kazalar yaşanmadı. Neden?
1) Bu inşaat firmalarının hepsinin sahipleri ve yönetim kurulları inşaat mühendisleri ve mimarlardan oluşuyor.
2) Moskova Belediyesi’nin Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri sık sık kontrole geliyor, en ufak bir hatayı bile affetmiyor. Acımaları yok! Gördükleri aksaklıkları (rüşvet alsalar bile) hemen rapor edip inşaatı mühürlüyorlar!
Bizde hangi inşaatların patronu inşaat mühendisi veya
mimar?
Aziz Torun, imam hatibi bitirerek hayata başlamış...
İmamdan inşaat müteahhidi olursa böyle olur!”
* * * * * *
Semih Bey görüşlerinde
haklıdır.
Bu olay bir Batı ülkesinde olsaydı, polis ve savcı hemen şirket sahibinin yakasına yapışıp onu yargı önüne çıkarırdı.
Ölenlerin ailelerine çok büyük tazminatlar ödenirdi.
Fakat burası Türkiye... Başbakan Davutoğlu “Onlar bizim şehitlerimiz” diyor ama ailelerine devlet yardımı düşünülmüyor!
Vatan için canını veren terör şehitlerinin ailelerine bile yeterli yardım yapılmazken, işçi ailelerine ne yapılacak ki?
Tebessüm
Cenazede nerede olmalı?
Eyüp Karadayı’dan bir fıkra...
Temel hoca olup camide vaazlar veriyormuş. Bir cuma hutbesinde sormuşlar:
“Hoca efendi... Cenaze kaldırılırken tabutun önünde mi, yoksa arkasında mı yürümeli?”
Temel Hoca:
“Valla” demiş “İçinde olmayın da, neresinde olursanız olun!”
Günün Sözü
Sorumluluk almış
insan hesap verir!