Çok sayıda olumsuz, iç karartıcı, umut kırıcı haber içinde bir sevindirici görev verme imzası çıktı geldi. İktidar olumlu bir iş yapınca yazmıyorsunuz diyenler de okusun. İşte yazıyorum. 2006 yılı yarışmasında Türkiye Güzeli seçilen Kraliçe, AKP Araştırma Geliştirme Merkezi’nin (AR-GE) Başkan Yardımcılığı’na ikinci kez seçildi.

Bravo iktidara!

★★★

Buluş.

Beceri.

Verimlilik.

Tutumluluk.

Fırsat eşitliği.

Enflasyonu indirme.

Derin krizden kurtulma. Yolsuzluğu, yoksulluğu, hırsızlığı kazıyıp bitirme. Ülkeyi kendi iç dinamikleri ile kalkındırma. Bunların hepsi AR-GE sayesinde oluyor. Güzellik Kraliçesi ve AKP Aydın Milletvekili Seda Sarıbaş “Sn. Cumhurbaşkanımızın tensipleri (uygun görme demek) birim başkan yardımcılığı görevine yeniden seçilmiş bulunmaktayım, teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

★★★

Hayırlı olsun!

Kraliçe, yeniden AR-GE Başkan yardımcısı olunca partisini ve Cumhurbaşkanı’nı; “üretimin kraliçesi kadın işçilerin sesini” duyalım ve “emek, alın teri, beceri, buluş, tutumluluk adına kulaklarımızı açalım” diye uyaracaktır.

İnşallah!

★★★

Bulabildiğim verilere göre Türkiye’de toplam 10 milyon kadın işçi var. Buluş, beceri, verimlilik, tutumluluk da kadın çalışanlar Türkiye’de öne geçtiler. Kadın emeği üretimin kraliçesi oldu. Tekstil ve Hazır Giyim fabrikaları ile atölyelerinde 1 milyon 300 işçi çalışıyor. Bunların yarıdan fazlası kadın.

★★★

Bir hazır giyim fabrikasında çalışan overlokcu Oya, AR-GE Kraliçesi de okusun diyerek bana dün şu mektubu gönderdi: Bizler tekstil  ve hazır giyim fabrikaları ile atölyelerinde dokumacı, iplikçi, terzi, model çıkarıcı, overlokcu, aksesuarcı, ütücü, paketleyici, makastar olarak çalışmaktayız. Duyduk ki,  AR-GE’ye başkan yardımcısı seçildiniz. Bir kadın olarak, bizi en iyi siz anlayacaksınız.

★★★

Bizler Türkiye’nin en çok ihracat geliri sağlayan üçüncü sektörüyüz. Birinci otomotiv. İkinci turizm. Üçüncü hazır giyim olarak biz geliyoruz. Bizim çalıştığımız Türkiye’nin her bölgesine yayılmış fabrikaların yatırım değeri 40 milyar dolara ulaştı; Dünyanın en ünlü markaları için üretim yaparız. 2021 yılında ihracatımız; 20.2 milyar dolar oldu. 2022 yılında 21.2 milyar dolara çıktı. Fakat 2023 yılında, derin krizle birlikte kurlar baskı altına alınınca ve yüksek faiz çarpanı üretim çarpınca  ihracatımız yüzde 6.9 küçüldü. 2024 yılını 1.3 milyar dolarlık kayıpla kapattık; çünkü rekabet gücümüzü kaybettik.  Biz dış pazar kaybına uğrarken kendi iç pazarımızı bile yabancı hazır giyim firmalarına kaptırmaya başladık. 2022 yılında 2.7 milyar dolar olan hazır giyim ithalatı 2024 sonunda 4 milyar dolara yükseldi. Dış pazarlardaki rakiplerimiz Çin, Bangladeş, Vietnam firmaları iç pazarımızda bile pay yükseltti. Bizim sektörümüzde her 1 milyar dolarlık üretim kaybı 32.000 işçinin işini kaybetmesine sebep oluyor. Bizim çalıştığımız hazır giyim fabrikalarının sahipleri; “Artık işten çıkartacak işçi kalmadı, elimizde sadece kapanacak fabrikalar kaldı” demekteler. Hem birim ihraç değeri ve hem de toplam ihracatı en yüksek üçüncü sektörün kadın çalışanları, işsiz kalmakla yüz yüzeyiz.

★★★

AR-GE kraliçemiz!

Duyurun sesimizi!

Kurlar baskı altında ihracatın kefenini örüyor. Yüksek faiz çarpanı üretime zalimlik biçiyor. Giyim sanayi can çekişiyor. Bizler biner biner işsiz kalıyoruz. Buluş, beceri, verimlilik, tutumluluk, yerli ve milli kalkınma, fırsat eşitliği son nefesinde.

91 yıl önce yazılan Çanakkale yazısı!

Savaşlar tarihi liderleri yaratır. Tarihi lider de hiçbir çarenin olmadığı anda, çare yaratır. Kumandan Mustafa Kemal, o anda olmayacak çareyi yarattı. Kılıç gibi keskin bir sesle emir verdi. Manga yere yat. Cephanesiz, kurşunsuz Mehmetçik ateş edecekmiş gibi yere yattı. Düşman da apansız kurşun yiyeceğini düşünüp yere yattı. Kumandan, bir anlık zaman kazanarak, arkadan “Allah Allah sesleriyle yeleleri kabarmış aslanlar gibi yetişip gelenlerin desteğiyle” zaferi işte böyle yarattı. 18 Mart 1915 günü aynı güneş doğarken emperyalist düşmanın saldırısını, batarken de kaçışını gördü. Kocaçimen geçilemedi. Kireçtepe geçilemedi. Conkbayırı geçilmedi. Arıburnu geçilemedi. Çanakkale geçilemez oldu.’

Bu yazı, yazar İsmail Habib Sevük’ün 91 yıl önce 1934 yılında yazdığı “Çanakkale’den Girerken” adlı yazısından alınmıştır.