CHP lideri Özgür Özel’in genel başkan olduktan sonraki ilk Karadeniz gezisi dün Artvin ve Rize’de başladı. 

Artvin, CHP’nin açısından riskli iller arasında yer alıyor.

Çünkü mevcut başkan Demirhan Elçin, yeniden aday gösterilmeyince İyi Parti’ye geçti ve aday oldu. CHP ise emekli edebiyat öğretmeni Bilgehan Erdem’i aday gösterdi.

Elçin ve Erdem arasındaki rekabet AK Parti’ye Artvin’i getirebilir. 

Bu yüzden Özel, Artvin’e sımsıkı asılıyor.

Mitingde CHP için baba evi vurgusu yaparak, aday gösterilmese de partisi için çalışmaya devam edenlere teşekkür etti. 

Günün ikinci mitingi Rize’nin Pazar ilçesinde yapıldı.

CHP, en son 1989-1994 yılları arasında yönettiği Pazar’ı 30 yıl sonra alabilir. Pazar Ticaret Odası’nın kurucuları arasında yer alan CHP’li Neşet Çakır, seçimin favorisi. Rize, elindeki Fındıklı’nın yanı sıra Pazar, Ardeşen ve Hemşin’de de iddialı.

Özel, bugün Trabzon, Giresun ve Ordu ile devam edeceği gezisini yarın Samsun ve Sinop’ta sonlandıracak.  

CHP liderinin gezisine eşlik ettim. 

Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Hatay Büyükşehir Belediye Başkan adayı Gökhan Zan’la ilgili iddiaları Özel’e sordum. 

- Gökhan Zan’la ilgili iddialar için ne düşünüyorsunuz?

Ben olanlara şaşırmadım.

- Neden?

Çünkü 6 Şubat akşamı 100 protesto varsa 99’u hükümeteyken, tamamen Lütfü Savaş’ın protesto edildiği gibi bir görüntü yaymaya çalıştı.

O gün (6 Şubat’ın yıldönümünde Hatay’daki anmayı kastediyor) meydanda Gökhan Zan’ın belli grupları organize ve koordine edip Savaş’a bir protesto olarak yansıtırken, gözündeki ateşi farklı gördüm.

Başka bir hırs vardı.

CHP’ye geldi. İyi Parti’ye gitti. İyi Parti’den adaylaştı. Ayrıldı. Bize tekrar geldi.

- Sizden bir şey istedi mi?

Hatay Büyükşehir’i istedi. Ama dedi ki “Büyükşehir olmazsa Defne’yi verin, ben Lütfü Başkan’la uyumlu çalışırım.” Defne’nin olmayacağını anlayınca Arsuz’u istedi.

Hep bizdeki belediyeleri istedi. Bizde olmayan bir belediyeyi kazanırım demedi. Garanti belediyeleri istedi.

- Ne dediniz?

Savaş’ı eleştiriyordunuz” dedim. “Lütfü Başkan’la uyumlu çalışıyorum” dedi. “Düşüneceğim” dedim. Yüzüne doğrudan reddetmek doğru değil. Ama Zan’ı hiç düşünmedik. Çünkü çok tutarsız, çok ihtiraslı ve çok çelişkilerle dolu gördüm. Sonra git gide sertleştiğini ve çirkinleştiğini gördüm.

Sonra TİP’den aday oldu. Hatay’da hep şöyle sözler duydum: “Dışarıdan görüldüğü gibi değil. Siz onu bir tanısanız...”

Gördüğüm kadarıyla şimdi bütün Türkiye tanıdı.

Hatay’da deprem sürecinde “Lütfü abiyle uyumlu çalışırım” deyip görev istemesi, olmayınca gidip protestoları Lütfü Bey’e karşı organize etmesi hiçbir samimiyet barındırmıyordu.

Hukuk sürecini takip edeceğiz ama duyduğuma, gördüğüme şaşırmadım yani.

- Sizden red alınca TİP’e mi gitti?

- Bizden red yanıtı aldıktan sonra 6 Şubat süreci yaşandı. Sonrasında TİP, Zan’ı aday ilan etti. O süreçte TİP Genel Başkanı Erkan Baş’a Zan’ın doğru aday olmayacağını dostane söyledim.

O da “Siz başka aday gösterirseniz biz çekeriz” demişti. Ben TİP’in değerleriyle bağdaşmayacak bir yapısı olduğunu görmüştüm ama üstü kapalı söyledim. Sonrasında iş buralara kadar geldi.

- Bundan sonra ne olur Hatay’da?

AK Parti’nin Hatay’ı almak için nelere tenezzül ettiğini görüyoruz. Geçmiş oydan dolayı cezalandırıldığını söylemek, gelecek oyuyla ilgili şantajda bulunmak ve bu işlere kalkışmak, Hatay’ın AK Parti tarafından nasıl bir mücadeleyle alınmaya çalıştığını gösteriyor.

Muhalif seçmeni CHP altında birleşmeye bekliyoruz. 

Genel başkan olarak teminat veriyorum ki, Hatay muhalif seçmenin tedirginliklerini ve taleplerini görmeyen bir yönetim anlayışında olmayacak. Hatay’ı Hatay İttifakı’yla yöneteceğiz. Belki aday belirleme sürecini böyle yönetemedik. Bu süreçteki eksikliği üstüme alayım.

CHP’ye oy versinler. Hatay’ı birlikte yöneteceğiz, birlikte ayağa kaldıracağız.

- Zan, bunun kumpas olduğunu iddia ediyor. Sizin “TİP’in kaybettirme ihtimali var” sözünüzü de ilişkilendiriyor. Ne düşünüyorsunuz?

TİP adayın arkasında kurumsal olarak dursa ve adayı çekmese bir kaybettirme potansiyeli vardı. Ama Gökhan Zan’ın bu süreçten sonra etkili bir siyasi aktör olmasını olanaklı görmüyorum. Geçmişte iyi niyetle TİP’e sevgisinden, CHP’ye kızgınlığından oy vermeyi düşünen herkesi, yaşananları göz önüne alıp Hatay’ı AK Parti’nin acımasız ellerine bırakmamaları için CHP’ye oy vermeye davet ediyorum.

‘Kaybedersem geleceğimi düşünmek zorundayım’

TİP lideri Erkan Baş, Gökhan Zan’ın ses kayıtlarına dair parti yöneticileriyle yaptığı görüşmede “Ben kazanamazsam geleceğimi düşünmek zorundayım” dediğini söylüyor. Baş, “Bu bizim arkadaşlar için işin koptuğu nokta” diyor.

Baş’a Zan’la ilgili aldıkları kararı sordum. 

- Neden Zan’ın suç duyurusunun sonucunu beklemediniz?

Bizim açımızdan mesele şu: Bu adamla görüşme yapmış mı? Yapmış. Bu içerikte bir görüşme yapmasa bile adamla görüşmeler yapmış.

- Evet.

İki deprem suçlusu arasında, kire bulaşmayan, temiz bir siyaseti halka seçenek olarak sunmaya çalıştık. Böyle iddiaların ortaya çıkmış olması bize, şeffaflık ve temiz siyaset anlayışımıza uygun düşmedi. Bunu kendisine söyledik. Böyle yerlerde partimizin adının geçmesi tahammül edilecek bir şey değil.

- Kesin bir kanaate vardınız mı?

Konuşmaları dinlemedim. Ama konuşmalar Gökhan’a sorulduğunda, arada şöyle bir laf ediyor; “Ben kazanamazsam kendi geleceğimi düşünmek zorundayım.” Bu bizim arkadaşlar için işin koptuğu nokta. Başkaları için normal olan birtakım ilişkiler bizim için normal olmayabilir.

- Bunu TV yorumculuğu için mi diyor?

Olabilir, evet. Ben adaylığa girerken Lütfü Savaş ne der? AKP ne der? Adaylık Lütfü Savaş’a mı yarar? AKP’ye mi? Böyle hesaplar yapmam. Çizgimi güçlendirmeye çalışıyorum. Duruşu temsil etmeye çalışıyorum. Başkalarının hesaplarının parçası haline geldiğin andan itibaren, ister AKP ister Savaş olsun, kabul etmeyiz.

- Ne olacak bundan sonra?

Biz Zan’dan desteğimizi çektiğimizi açıkladık. Bundan sonra tek başına girecek. Ama onu da yapamaz, kimle yapacak? Böyle bir gücü yok.Yürütmesi zor.

Suçlular beraat ederse adalet hüküm giyer

İzmir’de, taksici Oğuz Erge’yi arkasından ateş ederek öldüren Delil Aysal hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet, nitelikli yağmadan 14 yıl ve yasak silahtan 2 yıl 10 ay hapis cezası verilmesine ilişkin gerekçeli karar açıklandı. 

İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına göre...

Aysal, 31 Ocak’ta saat 03.24’te taksiye başında kapüşon ve yüzünde maskeyle bindi. Gaziemir’e gitmek istediğini söyledi.

Taksici Oğuz Erge ile aralarında şu diyalog yaşandı:

Erge: Eve gidiyordum. Çalışmayacağım. Araba arızalı, sanayiye bırakacağım sabah. Nasip dedim, hadi alayım. Bir de hava soğuk, insanları yolda bırakmak olmaz.

Aysal: Caddeye çıktım. 3-4 taksi boş geçti. El kaldırdım da durmadı.

Erge: O maskeyi takarsan kimse durmaz abim.

Aysal: Hastayım ondan kullanıyorum.

Erge: Öyle takarsan durmazlar. Ben alırım. Niye, soğukta mı bırakacağız. Baksana dışarısı buz kesiyor.

Saat, 03.38’e gelirken...

Aysal, inmek istedi.

Ücreti sordu.

Erge, “221 kardeş” dedi.

Aysal, cebinden para çıkarır gibi yapıp tabancası ile üç el ateş etti.

Aracın sağ ön kapısını açtı.

“Ya bazı insanlara güvenmeyeceksin” dedi.

Arka koltuktan kovanları topladı. 

Erge’nin ceplerini yoklayıp bir şeyler aldı ve yüzüne tokat attı.

Ön yolcu kapısını açıp Erge’yi doğrulttu ve “Nerede lan şu paralar?” dedi.

Şoför kapısını açtı ve Erge’yi sağa yatırarak, arka cebini aradı. “Şekil şukul yapma lan” dedi.

Erge’nin telefonunu ve kulaklıklarını aldı.

Sol arka kapısının dışını silip saat 03.47’de gitti.

Erge’nin telefonundan kızı Naz’ı aradı.   

“Bu şahsı tanıyorsun galiba. Gaziemir Belediyesi’nin arkasındaki ara sokakta takside. Ağır yaralı, ambulans çağır, ben çağıramıyorum” dedi.

Aysal, mahkemede psikiyatrik sorunlarının olduğunu, gece hap ve alkol aldığını söyledi. “Asıl amacım kendimi öldürmekti” dedi.

Kararda, Aysal’ın yağma suçunu işlemek için öldürme kastıyla hareket ettiği ifade edilerek, şöyle deniyor:

“Başının kapüşonla, yüzünün maske ile kapatılması, ruhsatsız silahtaki üç merminin tamamını maktule yakın mesafeden isabet edecek şekilde ateşlenmesinde, kastının nitelikli yağma suçunu işlemek olduğu...”

Karar, ders niteliğinde bir cümleyle bitirildi.

O cümle şöyle: 

“Suçlular beraat ederse adalet hüküm giyer.”