TRT’nin tek kanaldan siyah beyaz televizyon yayınları yaptığı 70’li yıllardan beri başarılı çalışmalarına tanıklık ettiğim Prof. Dr. Mehmet Haberal, 22-25 Eylül’de İstanbul’da gerçekleşecek büyük bir kongreye hazırlanıyor.

Geçtiğimiz Nisan ayında, Atina Akademisi’nin Yunan olmayan bir bilim insanına ilk kez verdiği Yüksek Şeref Ödülü’ne layık görülen ve akademiye üye olarak kabul edilen Prof. Dr. Mehmet Haberal’a, Mayıs ayında ise Rusya Transplatasyon Derneği tarafından “Demikhov” madalyası takdim edildi...

Prof. Mehmet Haberal çalışma odasında kitapları ve ödülleriyle birlikte.

★★★

Dünya Organ Nakli Derneği’nin 30. Uluslararası Kongresi, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın öncülüğünde ve ilk kez ülkemizin ev sahipliğinde, İstanbul’da gerçekleştirilecek..

22-25 Eylül tarihindeki kongrede ayrıca, Dünya Organ Nakli Derneği’nce Prof. Dr. Mehmet Haberal’a geçen yıl verilmesi kararlaştırılan organ nakli alanındaki en seçkin dünya ödülü olan “Medawar Ödülü” de takdim edilecek.

“En büyük küresel transplantasyon kongresi” olma özelliğini taşıyan etkinlik, dünyanın dört bir yanından gelen uzmanların katılımıyla ICC İstanbul Kongre Merkezi’nde yapılacak.

★★★

Prof. Haberal, Atina’da Yunan olmayan ilk bilim insanına verilen Yüksek Şeref Ödülü’nü alırken şu çok anlamlı konuşmayı yapmıştı:

Bugün burada olmamı, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük önder Atatürk’e borçluyum. Atatürk ve Venizelos’un iki ülke dostluğu için yaptıkları katkılar bir kapı aralamıştır. Bu da başka bir kapı olacaktır.”

Prof. Dr. Mehmet Haberal konuşmasının devamında Yunan meslektaşlarına sağlık ve eğitim alanında destek vermeye hazır olduklarını belirterek “Sizi başka ülkelere muhtaç etmeyiz” demişti.

Törende kendisine “Sizin gibi dünyaca ünlü bilim adamını 5 yıl cezaevine koydular. Siz hâlâ ülkeniz için mücadele veriyorsunuz” diyenlere de tarihi bir cevap vermişti:

“Ben her şeyimi ülkeme borçluyum. İyi ki Türkiye var. Siyaseten böyle şeyler olabiliyor. Unutmayalım ki Yunanistan da Sokrates gibi büyük bir filozofunu astı!..

★★★

Haberal Hoca, 1980 yılında hayata geçirdiği Türkiye Organ Nakli Yanık ve Tedavi Vakfı ile kurumsal yapılanma doğrultusunda ilk adımı attı. Bunu 1982’de kurduğu ilk Diyaliz Merkezi ve 1985 yılında hizmete açtığı Başkent Hastanesi ile devam ettirdi...

1986 yılında Prof. Dr. Mehmet Haberal Eğitim Vakfı’nı kuran Hoca, 1994 yılında ilk öğrencilerini alan Başkent Üniversitesi’ni, o zaman bozkır olan Ankara’daki Bağlıca Yerleşkesinde hizmete açtı. Başkent Üniversitesi onun önderliğinde bugün 25 bine yakın öğrencisi, 2000’in üzerinde akademisyeni, binlerce çalışanı ve 50 bine yakın mezunuyla Türkiye’nin en saygın ve en çok tercih edilen üniversitelerimizden biri haline gelmeyi başardı.

★★★

Prof. Dr. Mehmet Haberal, dünya çapında “Müthiş Türk Bilim İnsanı” olarak tanınıyor ve saygı görüyor.

Onunla ilgili ilk haberimi 1975 yılında yaptım. Zira Hoca 3 Kasım 1975 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü’nde, Türkiye’de ilk kez, annesinden 12 yaşındaki bir çocuğa, akrabalar arası böbrek naklini gerçekleştiren bilim insanı olarak tarihe geçmişti.

Sonraki süreçte de başarılarını sürdüren Prof. Haberal, Dünya Organ Nakli Derneği’nin seçilmiş ilk Müslüman Başkanı oldu. Sayısız ödüle layık görüldüğü gibi pek çok ilke de imza attı.

Örneğin 10 Ekim 1978’de, Avrupa Transplantasyon Birliği’nden (Eurotransplant) sağlanan ölü böbrek ile Türkiye’de ilk defa kadavradan böbrek transplantasyonunu gerçekleştirdi. 2238 sayılı “Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli” yasasının hazırlanıp, 3 Haziran 1979’da yürürlüğe girmesini sağladı. 1983’te, o zamana kadar dünyada en fazla 36 saat saklanabilen kadavra böbreklerin saklanma süresini 111 saate kadar uzatmayı başardı.

8 Aralık 1988’de, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Türkiye’de ilk kez kadavradan karaciğer naklini başardı. 15 Mart 1990’da, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Avrupa ve Türkiye’de ilk kez çocuklarda canlıdan segmental karaciğer nakline imzasını attı. 24 Nisan 1990’da, dünyada ilk kez yetişkinlerde canlıdan segmental karaciğer naklini gerçekleştirdi.

16 Mayıs 1992’de ise dünyada bir ilk olan uygulamayla, aynı vericiden, aynı anda, hem kısmi karaciğer nakli hem de böbrek naklini yapmayı başardı.

785’i uluslararası olmak üzere, toplam 1428 yayın ile Türkiye’de uluslararası literatürde en fazla bilimsel yayını bulunan öğretim üyesi olarak tarihteki yerini aldı.

★★★

Haberal Hoca, FETÖ kumpasıyla hapiste iken “Dünya Tıp Etik Bilimler Akademisi”ni kurdu. Hani, örgüt kurmuş diyorlardı ya!.. Suçunu öğrenemeden beş yıl zindanlarda yatırıldı ya!.. Al sana örgüt dercesine üyesi olduğu akademiye 27 ülkeden 66 bilim insanı katıldı. ABD’den ünlü Profesör Gamelli’den tutun da, Japonya’dan Profesör Aikawa’ya, Kanada’dan Profesör Keown’a, Almanya’dan Profesör Land’a ve İngiltere’den Profesör Nadey’e kadar...

“Sizin gibi önemli bilim insanını, suçsuz yere hapse atan bir ülkede böyle bir etkinlik yapmayız” diyen dünya bilim otoritelerine “Siz bizim iç işlerimize karışmayın. Bu konu kendi ülkemle benim aramda” diyerek, dünyaya meydan okuyabilen bilim insanı, gerçek bir vatanseverdir Haberal Hoca...

Ayrıca cezaevindeki süreçte Türkiye’de İlk Karaciğer Naklinin 25’nci Yıldönümü Kongresi’ni organize ettiği gibi, “hapishaneden” tek tek yazışarak, teyitlerini aldı ve iç savaş halindeki Suriye dahil, 17 ülkeden 42 konuşmacının katılımını sağladı.

★★★

Dünyanın şapka çıkardığı bu büyük bilim insanına, Türkiye sevdalısı Haberal Hoca’ya ve ailesine çok acılar çektirildi. Babası Yaşar Ali Bey’in cenazesine gidemedi ve evlat olarak son görevini yerine getiremedi. Sevgili annesi Medine Hanım ile helalleşmesine izin verilmedi.

Onun uğradığı haksızlığın yüzde birine maruz kalan biri, lanet olsun böyle memlekete, verdiğim emekler haram olsun deyip yılgınlığa düşer, hiç olmazsa dert yanar. O ise tam tersine “Cezaevine konulacağımı rüyamda görsem inanmazdım ama, oraya konuldum diye memleketime küsecek değildim. İyi ki Türkiye var, her şeyimi bu ülkeye borçluyum” diyor.

Böylece kişinin kendisini yetiştiren ülkesine ve insanlığa “her şartta daha iyi ne yapabilirim” diye uğraşması gerektiğini anlatıyor.

Önünüzde saygıyla eğiliyorum “Müthiş Türk Bilim İnsanı” değerli hocam...