Sanıyorum, birçok alanda olduğu gibi ilahiyatçı din adamı “arz ve talebinde” de sağlıklı bir planlama yapamadık. İhtiyaçtan çok fazla din adamımız olduğu kesin. Devletten maaş alıyorlar. Maaşları öğretmenleri yakaladı, geçti bile...
Din adamı fazlalığı var.
Yatıyorlar, kalkıyorlar.
Bazıları fetva üretiyor.
Son haftaların yeniden ünlenen fetvacısı din adamımız, “Asansörde kadın ile erkeğin yalnız kalması dinen uygun değildir” dedikten sonra dün de “gençler yatmak için yatağa girdiklerinde hemen uyusunlar, çünkü yorganla döşek cinsel dürtüyü uyandırır, caiz değil...” demiş.
İş yok, güç yok.
Her duruma salla fetvayı.
Sosyal medya dedikleri “zırvalama özgürlüğü ortamında” ünlü ol. Fetvacı din adamlarımız, “yorgan altına ve asansör içine fetva üreterek” ünlü olmak mı istiyor yoksa asıl amaçları Müslümanlığı yüceltmek mi? Ya da Müslümanlığın sırtından güç odaklarının gözüne girmek mi?
Ciddi araştırma yapılsa!
Gerçeği öğrensek.
Kim samimi Müslüman?
* * *
Geçen gün, Saadet Partisi’nin Genel Başkanı da olan Temel Karamollaoğlu ile yapılan tam sayfa bir söyleşi (İpek Özbey- Hürriyet) vardı.
Şöyle diyordu:
“İslamcı değilim.
Müslümanım.
İslamcı tabiri batıdan gelir, biz hiç kullanmadık. İslamcılık “2 tür” kullanılıyor.
Birincisi:
İslami değerleri ihya ederek (canlandırmak-yeniden hayata döndürmek) bir yaşantı oluşturmak.
İkincisi:
İslami değerleri kullanarak güç sahibi olmak.”
Ne yapmalı?
Temel Karamollaoğlu’nun “bu ikili tasnifinden” yola çıkarak bugün Türkiye’de “Müslümanlığı alet ederek güç sahibi olmak isteyenlerin” sayısındaki çok hızlı artış olduğunu görmeli.
* * *
Bir araştırma yapsak “son 15 yılın siyasetinde Müslümanlığı alet ederek güç sahibi olanların” hangi sektörlerde daha hızlı arttığını çok kolay bulabiliriz. Örneğin kamu ihalelerinin izlediği seyir ile Müslümanlığı alet ederek ihale kapamak arasındaki bağ-bağlantıya bakalım:
Kapalı zarf ihale azaldı.
Pazarlıklı ihale çoğaldı.
Arada büyük açılma var.
Kamu (devlet) ihalelerinde asıl olan “kapalı zarf ihale” yöntemidir. Hem devlet daha az şaibe ve fesat ile işi ihale eder, hem haksız rekabet doğmaz ve hem kayırma, kollama, torpil, rüşvet en aza indirilir. Bu yüzden ancak ülkede sel, deprem, salgın hastalık, doğal afet, savaş gibi olağanüstü durumlar varsa “pazarlık usulü ihale” yapılır. Fakat bakıyoruz: Son 15 yılda kamu ihalelerinde “kapalı zarf” geriliyor, “pazarlıkla ihale” füze olmuş artıyor. 2017 yılında pazarlıkla yapılan ihalelerin parasal büyüklüğü 2016 yılına göre yüzde 100’den fazla artarak 45 milyar TL’ye çıktı. (Bakınız: Afet yok- İhale Çok. Hacer Boyacıoğlu’nun haberi)
* * *
Müslüman görünümlü holding ve şirket sahibi işadamlarının iktidar partisi siyasetçilerini her durumda ve her mekanda göstere göstere yağlayıp yıkamaları ile pazarlıkla ihale artışı arasında kopmaz bağ oluştu.
Karamollaoğlu haklı.
Salla fetvayı şöhretli ol.
Müslümanlığını öne çıkar.
Kap devlet ihalesini.
Tarikatını söyle.
Bakanlıkta işin hazır.
Bu arada, Kurtuluş Savaşı için “keşke Yunan galip gelseydi” diyen Atatürk Düşmanı Fesli Kadir’e şifa dileyenlerin sayısı ile elini öptürüp cennete adam gönderen “efendi hazretleri” sayısında da olağanüstü artış olduğunu Cübbeli Ahmet Hoca’nın analizlerinden anlıyoruz.
Salla fetvayı!
Necati Doğru
Yayınlanma: