Tarihçilerin yazdığına göre, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra; bizzat kendisi planlayarak, kuralları kendisi koyarak ilk kurduğu birleştirici semt, Saraçhane olmuştu. Saraçhane parçaları birleştirmek, birbirine eklemek, dikmek, yapıştırmak için kurulmuştu.
★★★
Fatih, İstanbul’u fethedince Yenişehir’den gelenler Yenimahalle’yi, Aksaray’dan gelenler Aksaray’ı, Balat’dan (eski Miletos) gelenler Balat’ı, Manisa’dan gelenler Macuncu Mahallesi’ni, Bursa’dan gelenler Eyüp’ü, Samsunlular ve Sinoplular Tophane’yi, Gelibolulular Kasımpaşa’yı iskan edip, tamir edip yerleşmişlerdi. Fatih döneminde 1467 yılında Saraçhane toplanma, birleşme, hep birlikte üretme merkezi oldu. Anadolu insanları İstanbul’da ilk kez Saraçhane’de kenetlendi.
★★★
Her mahallenin saracı, Saraçlar Çarşısı’nı çevreleyerek yan yana yapılmış dükkanlarda saraçlık yapmaya ve eğer, at takımı, kamçı, meşin deri üzerine sırma ve ipekle işlemeli eşya üretmeye başlamıştı. O dönem Saraçhane; Bizans’tan (Doğu Roma) kalma yapısıyla su kaynaklarının toplanıp, aktarıldığı merkezdi. Muhtemelen bugünkü alan ile Belediye binasının olduğu yer ise büyük bir havuzdu. Bu havuzun suyunu saraçlar ile debbağlar, öküz ve inek ham derilerine tav vermek yani gereken nemi sağlamak için kullanırlardı. Saraçhane Çarşısı’nın 5 kapısı vardı. Her sabah ustalar, kalfalar, çıraklar 5 kapının önünde toplanır Veysel Karani’ye, Bağdatü’l- Hatimi’ye ve Fatih Sultan Mehmet’e birlikte dua ederek işe koyulur; sırmalı kadife eğer, çuka sırmalı eğer, sade, sülüklü, sahtiyan eğer üretmek için birleştirmeye, dikmeye, yapıştırmaya başlarlardı.
★★★
Tarihin bize sunduğu şu ikramına, armağanına, tesadüfüne, rast gelişine, tevafukuna, yaktığı ışığa, yenilediği umuda bak!
Bak! Bak!
Varım diye bağır!
Saraçhane, 1467 yılında olduğu gibi 2025 yılının Mart ayında 6 gündür birleştiriyor, ayrılıkları, bölünmeleri, kutuplaşmaları birbirine yapıştırıyor, ekliyor, dikiyor ve tüm hamlıklara taze, duru su vererek tavlıyor.
★★★
Saraçhane’de birleşip toplanan milyonlar, diktatörleşen iktidarın ham derisini tavlayarak onu “halkın önüne sandığı getirmeye” çağırıyor.
Sen eskidin.
Kendini bitirdin.
Ya kendini yenile, ya getir sandığı halkın önüne ya da çekil git evine diye sesleniyor.
★★★
Saraçhane’de birleşip toplanan milyonlarca insan tek ses olup; “Hak-Hukuk-Adalet” talep ederek yeni liderler, yeni kadrolar, yenilenmiş bir Türkiye’de kendini yenilemiş güçlü bir muhalefet, yeni partiler istediğini de haykırıyor. Saraçhane, “Özgür Özel- Mansur Yavaş-Ekrem İmamoğlu” üçlü liderliğini yarattı; onlardan “ileri ve tam demokrasi- adil paylaşım-yenilenmiş ve birliğine bütünlüğüne toz kondurmayan bir Türkiye” bekliyor. Özgür Özel, halkın ne istediğini anladı; önceki gece Saraçhane Meydanı’ndan iktidara “İmamoğlu mahkemesini TV’lerde canlı yayımlayalım, kim yolsuzluk yaptı halk görsün” dedi ve Cumhurbaşkanı’nın rahmetli annesine küfreden kışkırtıcıların da “kendi anneme küfredilmiş sayarım” diyerek önünü kesti. Saraçhane, Özgür Özel’in liderlik ışığını da ortaya çıkardı.
★★★
Saraçhane’nin her gece meydanı dolduran milyonlarca saraçları; gençler, kadınlar, yaşlılar öbür yandan da; 23 yıl öncesi koşullarının yarattığı Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül- Bülent Arınç üçlü liderliğine de; “varsa bize söyleyecek yeni bir sözünüz sandığı getirin önümüze” diye bağırmış oldu.
Bağır, bağır bağırdı.
Duymaya kulak ister!
Bu günü anlatan uzun bir şiir...
Alman şairi Goethe “Büyücü Çırağı” adlı şiirinde anlatır: Büyücü bir iş için dışarı çıkmak zorunda kalır. Atölyesini, kendisi yokken nehirden su taşıyıp yıkasın, silip süpürsün diye genç çırağına bırakır. Çırak, kurnaz, ben merkezci, güç düşkünüdür. Büyücü ustasının öğrettiği büyülerden birini süpürgeye yapar; ona nehirden su taşıtır. Ancak su taşıyan süpürgeyi nasıl durduracağını bilemez. Atölyeyi su basar. Çırak, panikler. Eline baltayı alır, süpürgeyi ikiye böler. Süpürge iki ayrı su taşıyıcısı büyülü süpürgeye dönüşür. Büyücü döndüğünde atölyeyi sel götürmüş olduğunu görür; çırağına “kontrol edemeyeceğin güçleri asla çağırma” diye öğüt verir.