Türkiye’nin Brezilya’dan ithal ettiği sığırlar Santos limanından gelecekti. Nada isimli gemiye 25 bin hayvan yüklenmişti.



Brezilyalı hayvan hakları savunucuları mahkemeye başvurdu.
Hayvanların işkence şartlarında taşındığını, insanlık dışı ticaret yapıldığını belgeleyerek, geminin durdurulmasını istediler.



(Brezilya sabıkalıydı. Daha bu sene “bozuk et skandalı” yaşanmıştı. Brezilyalı kırmızı et ihracatçılarının, son kullanma tarihi geçmiş etlerdeki kötü koku ve kötü görüntüyü maskelemek için kanserojen madde kullandıkları ortaya çıkmıştı. Bu korkunç durumun tespit edilmesi üzerine, ABD, Avrupa Birliği, Çin, Güney Kore, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkeler, Brezilya’dan et ithalatını derhal durdurmuştu.)



Sao Paolo eyalet mahkemesi, et ihracatındaki skandalın canlı hayvan ihracatında da yaşanıyor olabileceğini düşünerek, geminin limandan çıkışına yasak getirdi, yüklemeyi durdurdu, soruşturma açtı.



Veteriner hekim ve biyologlarından 12 kişilik ekip oluşturuldu.
Bu bilirkişi heyeti gemide inceleme yaptı, rapor hazırladı...
Türkiye’ye seyahat 17 gün sürecekti, evrensel kurallara uyulmamıştı, hayvanlar dar ortamlarda ve hijyenik olmayan şartlarda tutuluyordu, kendi dışkılarının içinde yaşıyorlardı, zeminde çamurlu atık, idrar ve dışkı tabakası oluşmuştu, atıklardan kaynaklanan amonyak kokusu nefes almayı bile güçleştirecek kadar yoğundu, hayvanların yeminde bile dışkı vardı.
Seyahat sırasında hayvanlar hastalanıyor, bazıları ölüyordu, bu ölümlerin izini silebilmek için gemide öğütme makinesi vardı, ölen hayvanlar öğütülerek denize atılıyordu.



Bu feci rapor, gemiyi durduran mahkemenin kararını güçlendirmişti.
Boşaltma için karar bekleniyordu.



Şak...
Türkiye’nin Brezilya büyükelçiliği devreye girdi.



Brezilyalı hayvan hakları savunucuları göndermek istemiyor, eyalet mahkemesi göndermek istemiyor, Türkiye illa alacağız diyordu!



Şak...
Durdurma kararının iptal edilmesi için üst mahkemeye başvuruldu.



Allem edildi kallem edildi, üst mahkemeden “durmak yok, yola devam” kararı alındı. Geminin limandan ayrılmasına izin verildi.



Gemi yola çıkarken Brezilya Ulusal Hayvanları Koruma ve Savunma Forumu üyeleri protesto gösterileri yaptı. Reuters, BBC gibi medya kuruluşları aracılığıyla tüm dünyada duyulmasını sağladı.



17 gün geçti...
Nada isimli gemi Mersin limanına geldi.



Ağır koku tüm Mersin’i kapladı.



Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu ve Hayvan Hakları İzleme Komitesi, Chp milletvekilleriyle birlikte Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde basın toplantısı düzenledi. Hastalık tehlikesine dikkat çektiler. Geminin acilen karantinaya alınmasını istediler. Maalesef... Uzman bir heyetin gemide inceleme yapmasına bile izin verilmedi.



Basın mensuplarının gemide görüntü almasına bile izin verilmedi.



Mersin Barosu suç duyurusunda bulundu. Nafile... Adli makamlarımız kılını kıpırdatmadı. Sihirli bir el gemiyi koruyordu.



Chp, Tbmm’de soru önergesi verdi.
Cevap bile verilmedi.



Süreci başından beri takip eden hayvan hakları savunucusu, gazeteci-yazar Zülal Kalkandelen sosyal medyada çırpındı. Hazindir ki... Muhalif medyamız bile kulağını tıkadı, umursamadı.



Yandaş medyamız tarafından “ucuz et müjdesi” manşetleri atıldı.
TRT bile “ucuz et müjdesi” diye haber yaptı.
Sayın ahalimiz alkışladı.
Ucuz et yediren hükümetimizden Allah razı olsun denildi.



Netice?



Şimdi sanki sürprizmiş gibi deniyor ki...
Türkiye’de şarbon paniği yaşanıyor filan.



Ucuz etin yahnisi afiyet olsun kardeşim...
Üste para ödeyip veba veya kolera ithal edene kadar şarbona şükredin.

plusbanner2x