Hem Çekya hem de 'Bizim Çocuklar' maça temkinli başladı. Gürcistan'ın Portekiz'i yenemediği ve beraberliğin bile bize yettiği senaryoda zaten acele etmemizi gerektiren bir durum yoktu. Çekya'nın fiziksel üstünlüğünü düşününce, topun bizde kalması işimize gelirdi ama kapanan savunmayı nasıl açacağımıza dair hâlâ bir planımız olmaması sıkıntı yarattı.
Maçın 20. dakikasında 10 kişi kalan Çekya karşısında, ilk yarıyı yüzde 71 topla oynama istatistiği ile tamamlamamız sürpriz değil. Ancak rakip 2 net gol pozisyonu yakalarken, bizim isabetli şutumuzun olmaması ilk yarıdaki planının pek de işlemediğini gösteriyor.
Sahte 9 pozisyonunda yerini yadırgayan ve son birkaç günü düz koşuyla geçiren Arda Güler'in ritmini bulamaması, Çekyalı oyuncuların Hakan'ı sıkı markaja almasıyla birleşince, oyun kurulumunda sadece Ferdi ve Kenan'ın ayağına bakmamıza neden oldu.
Barış Alper'i harcamayın
İlk yarıda savunma arkası koşularına pas alamayan Barış Alper, ikinci yarıda sazı eline aldı. İlk golün hikayesi, Barış'ın ceza sahası içine koşusuyla başladı. Maç bitene kadar da bütün etkili akınlarımızın başrolünde Barış'ın sağ kanat bindirmeleri vardı. Bu çocuğu santrforda harcama inadından vazgeçilmeli.
Aferin Ferdi!
Takımı Barış Alper sağdan, Ferdi Kadıoğlu soldan taşıdı. Özellikle Ferdi Kadıoğlu'nun sol bek olmasına rağmen, grup aşamasında en fazla şans yaratan ilk 3 oyuncudan biri olması ve bunu dünyaca ünlü yıldızları geride bırakarak başarması, alkışların en büyüğünü hak ediyor.
Tek silahları vardı...
Duran top canavarı Çekya'nın bu konuda bize sıkıntı yaratacağı beklenen bir şeydi. Nitekim 10 kişi kaldıktan sonra bize karşı tek silahları bu olacaktı. Faul olduğunu düşündüğüm ama 'acaba Türkiye'deki faul standardını baz aldığımız için mi bize böyle geldi?' diye düşünmeden edemediğim gol sonrası takım strese girdi.
Oyuna girdikten sonra ki ilk 10 dakikada "niye oynatılmadığını anladık" dedirten Cenk Tosun, en çok ihtiyacımızın olan 'golcü bitiriciliği' konusunda hâlâ bir şeyler vadedebileceğini gösterdi.
Gruptan çıktık ama vasatı aşamadık
Sıradaki hedef, hazırlık maçında 6 yediğimiz Avusturya'dan son 16'da intikamımızı almak. Elbette takımın motivasyonu farklı olacak. Ne kadar profesyonel olsalar da, futbolcular için hazırlık maçı ve turnuva maçı konsantrasyonu aynı olmaz. Avusturya'nın gücünü hafife almadan, ama kendi gücümüzün de farkında olarak sahaya çıkmalıyız.
Yıllar sonra büyük bir turnuvada son 16 görmek eşsiz mutluluk. Genç ve uluslararası tecrübelerinin az olmasına rağmen oyuncularımızın gösterdiği özveri takdire şayan. Ama gruptaki 3 maçta da 'futbol' anlamında vasatı geçemediğimizi belirtmekte fayda var.
En sevdiğimiz halı altına süpürmek
Gürcistan maçında rakibin kaçırdıkları, Portekiz'e karşı anlamsız kadro tercihi, 80 dakika 10 kişi oynayan Çekya'ya karşı bir karambol ve bir de uzatmada kontradan gelen gol dışında bir şey üretememek gibi noktaları şimdilik göz ardı edebiliriz. Ne de olsa milletçe en sevdiğimiz şeydir, sorunları halı altına süpürmek.
Sen işine bak Montella!
Gelelim Montella'ya... Maçtan önceki "Arda'ya mobbing yapıyor" spekülasyonu, hem takımı hem de kendisini oldukça germiş olacak ki, Çekya maçından sonraki "Kasıtlı olarak kendi ülkesini sevmeyenlerin baskısıydı bu." cümlesiyle haddini aşmış.
Hoca ve oyuncular üzerinde anlamsız bir baskı kurulduğu doğru. Ama bu durumun tek sorumlusunun, sosyal medyadaki üç beş etkileşim delisinin olduğunu söylemek de kolaya kaçmak olur. Çünkü bu baskı ortamının meydana çıkmasının baş sorumlusu, TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi ve toplumu azarlamaktan başka ne gibi sorumluluğu olduğunu anlayamadığımız Hamit Altıntop'un iletişim konusundaki beceriksizliğidir.
"Benim Türk futboluna ihtiyacım yok, Türk futbolunun bana ihtiyacı var" cümlesiyle Kaf Dağı'ndan millete seslenenler, koltuğunu korumak için Milli Takım'ı kendisine siper yapanlar, sosyal medyadaki densizlerin yarattığı kaosta yıkanıp, kendilerini temize çıkaramaz.
Gösterilen tepkilerin dozu yanlış olabilir, ama kimin bu ülkeyi sevip sevmediğini de Montella'dan öğrenecek halimiz yok, çok şükür. Bu konularda millete ayar vermeye çalışıp, insanların sinirlerini zıplatmayı bilenler zaten fazlasıyla var. O yüzden, sen en iyisi işine bak hocam!