Şüphesiz yaşadığımız tarihin en karanlık gecesi ve gündüzüydü 6 Şubat. Kahramanmaraş merkezli 9 saat arayla gerçekleşen iki depremden sonra her anlamda yıkılmıştık. Enkazlarda tutulan nöbetler, dinmek bilmeyen gözyaşları, sesini duyduklarımız ama kendilerine ulaşamadıklarımız… Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Diyarbakır, Adana, Kilis ve Elazığ’da en az 53.507 kişi öldü ve 107.213 kişi yaralandı.

13,5 milyon kişiden fazla vatandaşımızı doğrudan etkileyen Kahramanmaraş depremleri sonrasında doğaya uygun yapılmayan, mühendislik hesapları tutturulamayan, zemin etüdü belki de hiç yapılmamış binlerce binanın çökmesi sonucunda hiçbir zaman geçmeyecek en büyük acıyı da milletçe hep birlikte yaşamış olduk…

DEPREME DİRENÇLİ KENTLER İNŞA ETMELİYİZ

Doğanın getirdiği şartları bilimin süzgecinden geçirmeden yaşamımızı idame ettirmemiz imkânsız. Tarih boyunca doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde kurulan onlarca şehir yaşanılan her yeni depremden sonra yeniden yıkılmış ve sonra yine inşa edilmiştir. Bir deprem şehri olan Hatay tarih boyunca en az 7 kere yıkılmış ve şimdilerde yeniden inşa edilmeye çalışılıyor.

Bilimin ve fennin gerekliliklerine uygun olarak imal edilmeyen her yapı yıkılmaya mahkumdur. Bu yönüyle başta İstanbul olmak üzere, Anadolu’nun tamamında deprem yönetmeliğine uygun, gerçekten ülkemizde yaşanabilecek en büyük ölçekteki depremi dahi kaldırabilecek yapıların bir an önce imal edilerek vatandaşa teslim edilmesi gerekiyor.

DEPREM DAVALARINDA NE OLDU?

Yıkılan binlerce binanın müteahhitlerine karşı, deprem sonrası hayatta kalan birçok kişinin yakını tarafından davalar açıldı. Halihazırda devler tarafından takip edilen davlara ise vatandaşlar müdahil olarak dosyalara katıldılar.

6 Şubat depremlerinin simge davalarında birisi olan İSİAS OTEL davasında geçtiğimiz günlerde otelin yıkılmasıyla ilgili yapılan yargılamada 35’i çocuk toplamda 72 kişinin ölümüne neden olanlarla ilgili verilen cezalar hiçbir mağdur yakınını memnun etmedi.

Aralık 2024’te yapılan duruşmada sanıklardan otelin sahibi Ahmet Bozkurt 17 yıl 17 ay, oğlu Mehmet Fatih Bozkurt ise 15 yıl 28 ay hapis cezasına çarptırıldı. Otelin mimarı Erdem Yıldız 17 yıl 17 ay, inşaat mühendisi Halil Bağcı 7 yıl 16 ay hapse çarptırılırken, sanıklardan Hasan Aslan 15 yıl 16 ay ve Mehmet Göncüoğlu da 7 yıl 16 ay hapse mahkûm edildi. Diğer sanıkların ise beraatine karar verildi.

Mevcut infaz rejime göre verilen cezanın hesaplanmasında hapis cezasının yarıya düşürülmesi ve denetimli serbestliğe ayrılma gibi etkenler dikkate alındığında toplumda bir cezasızlık algısına neden olunduğu dikkate alınarak deprem ve yangın gibi özellik arz eden konularda ilgili tedbirlerin alınmaması halinde cezaların daha da ağırlaştırılması yönünde ayrıca yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu durumu ortaya çıkmaktadır.

Depreme dayanaklı bina üretilmediği gibi bir de mevcut yapılarda kolon kesmek, yangın felaketlerinin önünü alabilmek adına gerekli araç gereçlerin otel, hastane, yurt, okul gibi topluca yaşanılan yerlerde bulundurulmamasının ayrıca ve açıkça cezanın niteliğini değiştiren bir unsur olarak sayılması önemli olabilir.

İlle de kentsel dönüşüm!..

Depremin yıkıp geçtiği şehirlerde keşke çok daha önceden; tarihiyle, kültürüyle, şehrin dokusuna uygun olarak mühendislik biliminin kurallarına uygun bir kentsel dönüşüm süreci tamamlanmış olsaydı… O zaman yaşanılan depremde bu kadar büyük bir can kaybı belki de hiç olmayacaktı… Deprem öldürmez bina öldürür gerçeğini tam olarak müşahede ettiğimiz 6 Şubat depremleri sonrasında başta Marmara, özellikle de İstanbul öncelikli olarak çok hızlı bir yenilenme sürecine girmeli… Aksi surette on bir ili adeta yerle bir eden depremin yıkıcı etkilerinden çok daha büyük bir can ve mal kaybı ile karşılaşabiliriz….

6 Şubat depremlerinde kaybettiklerimizi bir kez daha büyük bir özlem ve rahmetle anıyorum… Allah bu millete böylesine acı dolu, kederli günler bir daha hiç yaşatmasın…