İktidar yalpalıyor. Üst üste gelen başarısızlıkların, beceriksizliklerin, basiretsizliklerin üstünün örtülmesi artık çok kolay değil. Saraya en yakın araştırma şirketleri bile yaptıkları anketlerde AKP oylarının hızla eridiğini saklayamıyor.
O halde yeni bir şeyler bulunmalı. Oy erimesi durdurulmalı, en muhalif olanların bile ağzını kapatacak önemli bir iş yapılmalı.
Bunu ne sağlar? Savaş durumu. Türkiye bir savaşa girerse ya da savaşın eşiğine gelirse tıpkı bu yazının başlığındaki gibi düşünmeye başlar insanlar; “Şimdi birlik beraberlik zamanı, Türkiye’de istediğimiz her şeyi söyleyebiliriz, istediğimiz gibi didişebiliriz ama dışarıya karşı tek yumruk olmak zorundayız, gün Erdoğan’ı ve hükümeti eleştirme değil arkasında durma günüdür.”
Askerimiz savaşa sürülmüşse, Mehmetçik’ten her gün şehit haberleri alınıyorsa nasıl olur da iktidarı eleştirirsin, nasıl olur da tek yumruk olmak yerine bunlara karşı çıkarsın?
İşte şu anda iktidarın yaptığı budur. Türkiye’yi bir anda kimsenin anlamadığı bir savaş durumuna sokarsın. Duygulara hitap ederek “Dışa karşı tek yumruk olduğumuzu göstermeliyiz” nutuklarını haykırırsın, herkesi paralize eder ve bütün kirliliğin üstünü “şimdilik” örtersin. Savaşın sonucuna göre “Allah Kerim” artık.
Evet dışa karşı tek yumruk olalım, söz konusu olan ülke güvenliği ise birbirimizi eleştirmeyi bir kenara bırakalım. Ama sormayalım mı “Arkadaş ne oluyor, neden savaş durumuna geldik” demeyelim mi? Bunların cevaplarını isteyelim. İktidar da cevapları doğru olarak versin ama.
Örneğin İdlib’de biz kimin için savaşacağız, Mehmetçik kimin için şehit olacak? İdlib operasyonu Astana’da varılan anlaşma gereği yapılıyorsa demek ki asıl amaç Esad’ı korumak, Esad’ın ülke bütünlüğünü sağlamasına yardımcı olmak. Peki, amaç buysa 6 yıldır neden hep tersini yaptık, neden Suriye’de Esad’a karşı savaşanları destekledik, bunu yaparak yüzbinlerce insanın ölmesine milyonların yurtlarından göç etmesine neden olduğumuzu hiç düşündük mü?
İktidar temsilcileri ve yandaşlar diyor ki “Bütün amaç PYD’nin bölgede güçlenmesini önlemek, Kürt koridoru açılmasına engel olmak.” İyi güzel de bizi bu operasyona razı eden Rusya da aynı amacı mı taşıyor, onlar PYD konusunda ne düşünüyor, Esad Kuzey Suriye’de bir Kürt oluşumuna razı mı? Bunların cevabını biliyor muyuz? İdlib’de radikal İslamcı teröristler olduğu söyleniyor. Türkiye buraya operasyon yaparsa bunların hepsini imha mı edecek, etmeyecekse bu teröristler nereye gidecek, haritaya bakınca bizden başka gidecekleri yer yok gibi görünüyor, o zaman ne yapacağız?
50 yıllık can arkadaşlarımdan biri dün “Kusura bakma, söz konusu olan Türkiye ise iktidarda kim var bakamam, arkasında dururum” dedi. Çok haklı tabii, elbette Türkiye için hepimiz gerektiğinde canımızı bile vereceğiz. Ama şunu da bilmek zorundayız. Bizi “söz konusu Türkiye ise” durumuna getirenler eğer zaten bizzat o iktidar sahipleriyse, o zaman ne olacak? Başımızın derde girmesinin nedeni zaten onların hataları, yanlışları ve çıkarlarını düşünmeleri ise yine de arkalarında mı duracağız?
İşte şu anda yaşadığımız budur. İktidar tamamı kendi hatalarından oluşan yeni durumu kurtarmak için en ilkel yöntemi devreye sokarak Türkiye’yi savaş durumuna getirmiş ve herkesi arkasında durmaya zorlamıştır.
Allah Türkiye’ye yardım etsin.
BUNU YAZMAK GEREK
Devlet böyle yönetilirmiş meğer
Dış politikada sürekli hata yapıyor iktidar. Türkiye’nin uluslararası alanda ne ciddiyeti ne saygınlığı kalmadı. Türkiye herkesle kavga eden, herkesi tehdit eden, şantaj yapmaya kalkan ülke görünümünde dış dünyada. Ama hata yaptığını, sürekli yanlış stratejiler uyguladığını asla kabul etmiyor. Eleştirilere karşı da “Efendim devlet böyle yönetilir. Ne ezeli dostluk ne ezeli düşmanlık olmaz. Güne göre karar veririz” diyorlar. Buna kanıt olarak da diğer ülkelerin de aynı şekilde davrandığını göstermeye çalışıyorlar. Neymiş; Türkiye Irak’a ağır eleştiriler yaparken şimdi işbirliği yapıyorsa Irak da aynısını yapmıyor muymuş? Irak Başbakanı da bize neler söylememiş mi? Rusya uçağını düşürdüğümüzde ilişkilerimiz çok sertleşmişti. Şimdi yumuşama oldu, ama Rusya da aynısını yapmamış mı?
Bunları anlatıyorlar. AKP’liler de “Haklılar. Devletlerarası ilişkiler böyledir. Devlet böyle yönetilir” algısını sahipleniyor.
Oysa bu böyle değil ki. Geri adım atan, sürekli politika değiştiren, gücü görünce boyun eğen bizden başkası yok. Irak’a karşı hasmane tutum sergileyen, ağır hakaretlerde bulunan biziz. Adamlar buna cevap verdiler, örneğin “Başika’dan çık” dediler. Çıkıp gelmedik mi? Şimdi Irak’ı işbirliğine çağırmak her yaptığımızı unutmak devlet yönetmek mi oluyor? Rusya uçağını düşürdükten sonra neredeyse Rusya’yla savaşa bile girmeye hazırdık. Sonra gidip özür dileyen ve üstelik Rusya’nın gönlü hoş olsun diye Esad yanlısı politikalara razı olan da biziz. Bu mu devlet yönetmek yani? Amerika’ya esip gürleyip hiçbir şey yapamamak, tam tersine Amerika’nın bütün taleplerini eksiksiz yerine getirmek mi devlet yönetmek?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Amerikan silahları hangi yolla geliyor
Gün geçmiyor ki Amerika’nın PYD’ye verdiği silahların ve mühimmatın haberi çıkmasın medyada. Son gördüğüm rakam Amerika’nın PYD’ye 3000 TIR dolusu daha silah verdiği ile ilgiliydi.
Amerika’nın PYD’ye arka çıkmaya başladığı günden beri merak ettiğim bir şey var. Bu silahlar bölgeye nasıl geliyor, nerede depolanıyor, TIR’lar hangi ülke topraklarını kullanarak PYD güçlerine erişiyor?
Haritayı açın bakın. PYD güçleri Suriye topraklarında yaşıyor. Bu bölgeye nerelerden gidilebilir? Irak’tan, Türkiye’den.
Amerikalılar silah ve mühimmatı hangi havaalanına indiriyor? Buradan çıkan TIR’lar nasıl oluyor da hiçbir saldırıya veya engele maruz kalmadan Suriye’nin kuzeyine ulaşıyor?
Peki Amerika’ya bu kadar öfkelenirken, Amerika’nın bu silahları indirmesini, depolamasını ve nakliyesini sağlayan ülkelere karşı ne yapıyoruz? Amerika’ya “PYD’ye destek olma, silah verme” derken, bunu yapmasına olanak sağlayanlara karşı en küçük bir tepkimizi gören oldu mu bugüne kadar? Nedense kimse bu konu üzerinde durmuyor. Örneğin Genelkurmay’ın internet sitesine bu silahların hangi yollardan geldiği bilgisi konulamaz mı?
Kimin kim olduğunu net bir şekilde görelim istiyoruz.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Arda tabii ki öyle gülecek
Milli takım İzlanda’ya 3-0 yenilince herkes haklı olarak öfkelendi. Kendi sahamızda böyle bir sonuca boyun eğmek elbette hem üzücü hem de onur kırıcı.
Maçtan sonra Arda’nın sırıtması ise herkesi daha da öfkelendirdi. Hem medyamızda hem de sosyal medyada Arda’ya ağır eleştiriler yöneltildi. Valla, bir şey söyleyeyim mi, kimsenin kızmaya hakkı yok, Arda tabii ki öyle gülecek, hakkıdır. Çünkü onu bu hale elbirliği ile getirdik.
Allah vergisi bir yeteneğinin para kazandırması sayesinde sıfırdan milyoner olan ve bunu kaldıramayan bir genci her gün manşetlere taşıyıp yaptığı her aptalca hareketi sanki kutsal bir eylemmiş gibi sunanların suçu var bunda.
Egosu şiddetle kabaran futbolcunun gazeteci dövmeye kalkmasına şiddetli tepki koyamayanlar da kabahatli.
Bu genç futbolcunun gazeteciye saldırmasını affetmeyen ve onu kadrodan çıkaran teknik direktörü işten atıp Arda’yı “özür dileyerek” takıma getirenlerin payını nasıl unutabiliriz.
Arda mutlu sonla biten peri masallarının kahramanı gibiydi bir süre öncesine kadar. Ama olmadı. Arda o peri masallarının kötü kalpli büyücüleri durumuna sokuldu. Yazık oldu. Şimdi kimse öfkelenmesin.