Onu çoğumuz, Esenboğa Havalimanı polis noktasında aracından indirilip ani bir darbeyle yere yatırılışıyla tanıdık. Bu kişi, Ankara’da bir çok eğlence mekanını işleten resmi olmasa da “Ayhan” adını da kullanan Bora Kaplan’dı. O gün Almanya’ya gidecekti. Polise göre “Kaçıyor”du, Bora Kaplan’a göre, “Yurt dışında yatırım” için gidiyordu. Ayakkabılarının içinde 50 bin Euro bulunuyordu. “Dokunulmaz” olduğu iddia edilen Kaplan’a bakan değişikliği yaramamıştı. Adı cinayetlere, yaralamalara, alıkoymalara varıncaya kadar birçok suça karıştığı öne sürülen Kaplan ile birlikte 61 adamı hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
299 sayfalık iddianamede telefon dinleme kayıtları var ama o konuşmanın kimler tarafından yapıldığı belirtilmiyor. Sanıklar arasında “Büyük abi” denilen Bora Kaplan, ifadesinde hakkındaki suçlamaların hiçbirisini kabul etmemişti. Ancak iddianamede iki cinayet olduğu belirtiliyor. AKP eski Ankara İl Başkan yardımcısı Barış Kurt’ta 61 sanık arasında yer aldı.
SERTÇELİK İÇİN “KIRMIZI BÜLTEN”
Davada U-7 ve Ü-5 kod adı verilen iki gizli tanık bulunuyordu. U-7 kod adı verilen kişi kendini ifşa etti ve adının Serdar Sertçelik olduğunu açıkladı. Ev hapsinde olmasına rağmen yurtdışına kaçtı, gizli tanık olarak ifadesini baskı altında verdiğini öne sürdü. Açıklamalarında, AKP, eski bazı bakanlar, siyasetçi ve bürokratlar hakkında kendisine soru yöneltildiğini öne sürdü. Bu iddiaya karşı, gerek gizli tanık, gerekse açık kimliğiyle alınan ifadelerde ne AKP’nin, ne de sözünü ettiği eski bakanların adı geçmiyor. İşte bunun açıklığa kavuşması için Serdar Sertçelik’in gelip açıklamalar yapması gerekir. Yoksa bunlar havada kalır.
Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Başsavcı Vekili, 16 Mayıs 2024 tarihinde Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne yazı gönderdi. Yazıda, “Sanık Serdar Sertçelik hakkında iade ve kırmızı bülten (Uluslararası yakalama ve tevkif müzekkeresi) talebinde bulunup bulunulmayacağı hususunda bilgi verilmesini” talep etti. Hakim, 17 Mayıs’ta gönderdiği cevapta, “Mahkememizin 2024/319 esas sayılı dosyasındaki sanık Serdar Sertçelik hakkında mahkememizce iade ve kırmızı bülten talebinde bulunulacağı, ilgili evrakların mahkememizce düzenleme işlemleri tamamlandığında Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Başsavcılığınıza iletileceği hususları bilgilerinize rica olunur.”
İKİNCİ GİZLİ TANIK DA ÇEKİLDİ
Bora Kaplan suç örgütü davasına yarın Ankara 32. Ağır ceza Mahkemesi’nde devam edilecek. Bu arada ilginç bir gelişme daha yaşandı. Davanın “Gizli” tanığı olduğunu, ifadesinin sorgucu emniyet mensupları tarafından kurgulandığını öne süren Sertçelik’in, gizli tanıklığı bitti. Ayrıca yurda dönüp dönmeyeceği de belli değil.
“Ü5W1G8K6L3” kod adı verilen davanın ikinci “Gizli tanığı” kendini ifşa etmedi. 6 sayfalık ifadesinde, Bora Kaplan çetesinin yapısı ve bunlardan suç işlediğini bildiği kişilerin isimlerini söyledi. Yurt dışına kaçan Serdar Sertçelik hakkında da şu iddiada bulundu:
“Kendisini Elmacı marketlerin ortağı diye tanıtıyordu. Bildiğim kadarıyla kendisi önceleri örgüt içerisinde önemli bir konumdaydı. Ancak örgüt kapsamındaki görevini talimatlar doğrultusunda tam olarak yerine getiremediği için Bora Kaplan tarafından hedef alındı ve zamanla örgüt içerisindeki yeri azaldı. Fakat kendisi halen örgüt içerisinde yer almaktadır.”
Bora Kaplan suç örgütünün gündemde olması, Serdar Sertçelik’in iddialarından sonra bazı tanıkların, güçlü gördükleri bu grupla ilgili verdikleri ifadelerden vazgeçmeye başladığı dikkat çekti. “Ü5W1G8K6L3” kod adlı gizli tanık da, yargılamanın yapıldığı Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na gönderdiği 15 Mayıs 2024 tarihli dilekçesinde şunları yazdı:
“Ü5W1G8K6L3 kod isimli tanığım. Mahkemenizde bulunan daha önceki ifadem gerçeği yansıtmamaktadır. Cebir ve tehdit altında verdim. Doğru değildir.”
“OLMAZSA OLMAZI SİYASİ ERK”
Yavuz Elbirler, değişik illerde emniyet müdürlüğü yaptı, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı görevinde bulundu. Emniyet’teki gelişmeleri izler, yorumlar. Bora Kaplan suç örgütüyle ilgili bize şunları yazdı:
“Önce şunu hatırlatmak istiyorum, organize suç örgütünün olmazsa olmazı siyasi erk içinde kurduğu bağlantılarıdır. Her polisin bu konuda ketumiyetini koruması şarttır. Hiçbir operasyonda yakalama anı gösteri malzemesi yapılmamalıdır. Maalesef, her biri sanki film artisti. Görevini doğru yapanlara yazık olacak ki bu ülkenin tamamına da olumsuz tesir edecek. Sorumlular, eğitimli, tecrübeli ve en azından sorumluluk duygusuna sahip olmalı.
Polis şüpheliyi gözaltına alıyor, işlemini yapıyor, adliyeye götürüp getiriyor.
Arkadan kelepçeliyor ki doğru. Bu durumda kendisine veya başkasına zarar veremez.
İki yanda iki polis kollarına giriyor. Bu da kabul edilir.
Şüphelinin kafasını öne bastırıp, iki büklüm hale getirip yürüyorlar. Bu yanlış, eziyettir ve buna kimsenin hakkı yoktur. Adam tek başına ve görülüyor ki silahsız. Etrafta tam teçhizatlı silahları ellerine görevliler. Buraya kadar mesele yok.
Üç emniyet müdürü ellerinde silahları, kameralar önünde, şahsı arabadan indiriyorlar.
Biri ensesinden asılıyor yere yatırıyor ve dizini sırtına dayayıp kafasına bastırıyor.
Defalarca izledik, bütün Türkiye izledi, izliyor.
Bu adamın yakalanması çok iyi. Ama yapılanlar; öfke, kin ve nefret çağrıştırıyor.
Her birey bir suç örgütü liderinin yakalanmasından memnun ve birileri bu detayı kenara koyuyor. Kenara konulan bu nihayet yeni yeni dile getirilmeye başlandı. Çok hassas, önemli bir operasyon, ilerisi düşünülmeden, güç sarhoşluğu içinde yara aldı.”
Kim olursa, ne olursa olsun, kamu görevlilerinin yasaları eksiksiz uygulamaları gerekiyor. Bunu yapmayan, ne kadar başarılı olursa olsun kendisini yargı önünde bulabiliyor. Kimse güç sarhoşluğuna kapılmamalı.