Jose Mourinho, kariyerli iki santrforuyla başladı oyuna. Hemen gollere ulaşıp, farklı bir sonuç elde etmeyi hesap etmişti. Dzeko ve En-Nesyri ile gole ulaşmak zor olamazdı. Plan bir yere kadar tuttu. En-Nesyri ilk yarı iki gol attı. Fenerbahçe, Boutobba’nın beraberlik golüne engel olamamıştı yalnız.

İşin enteresan tarafı, 45 dakikada bir isabetli şut ile gol atmıştı Hatayspor. Beraberlikten sonra panik düğmesi açılmıştı sanki Fenerbahçe adına. İsabet siz paslar, çok acele koşular ve sonlandırılamayan atak girişimleri... Her an tribünlerden tepki gelebilir duygusunun sahaya yansımasıydı yaşananlar. Hatayspor zaten başkansız ve teknik direktörsüz çıktığı sahada bir şey yapmaktan doğal olarak çok uzaktı. Fenerbahçe’nin hiç zorlanmadan ilk yarıda maçı bitirmesi lazımdı ama gerçekler başkaydı.

Tempo yok, rakibe baskı yok Fenerbahçe’de. Durgunluk var oyunda. Fred formsuz. Oyun içinde ağırlığını hissettiremiyor. Kostic’in yaratıcılık yönü çok iyi değildi. Samuel geçen sezon rüzgâr gibiydi, artık ara sıra esiyor. Levent klasik bir sol bek. Daha önce oynasa büyük bir fark ortaya çıkmazdı. Takımın hazırlık pası yaparken üçlü savunma görüntüsü bundan sonraki haftalara taktik olarak nasıl yansıyacak hep birlikte göreceğiz.

Takımın içinde hücum aklı olarak Tadic elinden geleni yapıyor ama o da bir yere kadar. Orta alanda hücum görüşü iyi olmayan arkadaşlarıyla etkisini yükseltememesi gayet doğal. “Takımda 3 Szymanski olsa oynatırım” diyen Mourinho, onu 15 dakika kala oyuna aldı. Tam “Nereden nereye” denilecek bir durum. Dzeko, kaçırdığı penaltıya rağmen iyi oynadı. Taraftarlarda büyük bir hoşnutsuzluk var ve bu artık sahaya yansıyor. Oyuncuların psikolojisi adına önümüzdeki haftalarda vahim durumlar ortaya çıkabilir. Fenerbahçe bu oyunuyla her an puan kaybedebilir ve bu hiç şaşırtıcı olmaz...